Eylem Sayar.
Anne.
Seni seviyorum, her zaman.
Ne denir bilinmez, ne yazılır bilinmez. İyi ki benim annemsin, bunu çok iyi biliyorum. Ayrıca sana bir özür borçluyum, bunu da biliyorum. Herkese ve her şeye rağmen benimle ilgilenmeyi bir gün olsun bırakmadığın için. Hayatımda olduğun için şanslıyım. Nasıl bahsedeceğimi bilmiyorum gerçekten, seni ne kadar sevdiğimi ifade etmek için yeterli kelimem yok. Hatırlıyor musun, beni dedemden alıp birlikte pankek yaptığımız günleri? En çok o günlerimizi özlüyor olabilirim.
Seni bu zamana kadar kırdıysam beni affet anne. Bilmediğin bir şey var ki geri dönülmez bir yola girdim. Başıma bir şey gelmedikçe bu mektubu okumayacağını biliyorum, bu nedenle rahatça yazıyorum. Nasıl gelir bilmiyorum ama, ölüyorum anne. Kendi ellerimle kendimi öldürüyorum. Keşke hep o küçük kız olarak kalabilseydim. Keşke hiç büyümeseydim. Keşke senin küçük bebeğin olarak kalabilseydim.
Bu satırlardan sonrası için de özür dilerim. Ölümümü sana gösterdiğim için özür dilerim. Bunu haketmedin. Ama ben hakettim anne. Hiç o masumlukta kalamadım anne. Keşke kalabilseydim ama olmadı.
İçimde fırtınalar koptu, ağlamayamadım sadece sustum. Seninle sabahları olan bendim. Ablam veya babam değildi. Bendim. Birbirimizi en iyi anlayan biziz aslında. Kendimi sana gösteremediğim için üzgünüm. Yanında rol yaptığım için ayrı üzgünüm.
Şimdi ise gidiyorum. Belki çok uzaklara. Belki ölmeye. Umarım bunu hiç görmezsin anne. Umarım ölü bedenimi hiç görmezsin.
Sonsuza kadar seni sevecek olan kızın, Ecmel Sera.
************
Neredeydim?
Üstümde beyaz bir elbise vardı. Kalbimin altında da kan vardı. Neden canım yanmıyordu? Ayakta durabiliyordum. Beyaz bir odadaydım. Önümde kapılar vardı. Nereye çıkıyordu?
Bir adım attığımda hala yaşadığımı hissetmek garipti. Çoktan ölmem gerekmiyor muydu? Konuşmaya çalıştım ama olmadı. Dudaklarım hareket etmekte zorlanıyordu. Yürümeye kendimi zorladığımda bir kapının kulpuna uzandım. Evin bahçesine çıkıyordu. Niye?
Ablam havuzun kenarında oturuyordu. Ardından bahçenin kapısından bir kız girdi. Bendim. Nasıl bendim? Bunu hatırlamıyordum. Konuşulanlar yoktu ama görebiliyordum sadece. Kulaklarım duymuyordu sanki. İki kız bir şeyler konuşurken küçük kız havuza düştü. Ben neden hatırlamıyordum bunu?
Ben boğuluyordum. Şimdi canım acıyordu. Nefes alamıyordum. Ablam neden kurtarmamıştı beni?
Annem gelip beni kurtarmıştı ama benim canım hala yanıyordu. Göğsümde bir ağrı vardı. Bıçak sokup çıkarıyorlardı sanki. Hala nefes alamıyordum. Onların yanına ulaştığımda hiçbiri beni farketmemişti. Zaten konuşamazken bir de görünmezdim. Beni görmüyorlardı, ben onları duymuyordum.
Sonrasında ne oldu bilmiyordum ama tahmin etmek zor değildi. Ben hatırlamıyordum. Çocukluğumu hatırlamamamın sebebi buydu. Ablam yüzündendi. Beni sevmeyen ablam yüzündendi.
Kapıdan çıktığımda yeniden beyaz odaya girdim.
Başka bir kapıya yöneldim. Bu sefer sesleri duyabiliyordum ama yine konuşamıyordum. Az önce boğulan küçük kız deniz kenarındaydı. Kumsalda taşları inceliyordu. ''Bunu anneme vermeliyim! Annem buna bayılır.''
Küçük sandaletleri takılıp düştüğünde onu tutmak istedim. Ben gidemeden yanına bir erkek çocuğu yanaştı. ''İyi misin!'' Küçük kız üzülmüş vaziyette ona baktı. ''Dizim acıdı!'' Dudakları büzüldüğünde çocuk onu kaldırmaya çalıştı. Çocuk kimdi? Ben hala bugünü hatırlamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap
Teen Fiction"Arkadaş arkadaş gezebiliriz niye ki?'' Maksadım onu kızdırmaktı. Buna sinir olduğunu biliyordum. ''Demek arkadaş.'' Kafamı salladım. ''Hıhı.'' Parmakları ona dolanmış ince kollarımda gezdi. ''Arkadaşlarına böyle mi yaparsın?'' Çok fırsatçı bir ada...