Sabah uyandığımızda Tuana ile kahvaltıya indik. Gece hiçbir şey belli etmemeye çalışsam da anlamıştı bir şeyler. Birlikte masaya oturduğumuzda annem bize gülümsemişti hemen. ''Günaydın kızlar!'' Biz de ona gülümseyerek karşılık verdik. ''Günaydın.''
Sadece üç tabak görünce anneme döndüm. ''Babam yok mu?'' Yok anlamında başını oynattı. ''Ay yok o. Sabah erkenden çıktı işi varmış Bursa'da.'' Gülümseyerek Tuana'ya döndü. ''Evleniyorsun kız sen de. Elimizde büyüdün vallahi.'' Tuana da güldüğünde kafasını kaldırarak ona baktı. ''Hepimizin bir sırası var işte Eylem teyzeciğim.'' Eliyle sırtıma dokundu. ''Sıra onda artık.''
''Ay hadi inşallah!'' Şaşkın gözlerle anneme döndüm. ''Hayrola? Evlenmemi çok istiyorsunuz galiba.'' İkisi de gülüştüklerinde kahvemden yudum alıp göz devirdim. ''Yakındır yakın.'' Konuyu değiştirmeye çalıştım. ''İki gün sonra büyük gün. Hazır mısınız?''
''Bu soruyu sana sormamız gerekmiyor mu?'' Tuana'nın sorusu ile güldüm. Hazır olması gereken bendim evet. ''Ben çoktan hazırım.'' Annem tedirgindi. ''Bir şey olmayacağına eminsin değil mi?'' Kafamı salladım. ''Ya yapamazsan-''
''Yapamam diye bir şey yok anne. Yapacağım diyorsam yaparım. Bunu en iyi senden öğrendim. Bilirsin.'' Göz kırptığımda yerimden kalkmak için yeltendim. ''Hadi kalkalım.'' Ben demeye kalmadan Tuana çoktan kalktığında annem bizi geçirmeye kapıya gelmişti. ''Dikkat edin.''
Tuana ile benim arabama bindiğimizde onu kendi şirketlerine bırakacaktım. ''Ah keşke her gün senin gibi eşofman, tayt gezsem.'' Kıkırdadığımda bahçeden çıkmak için arabayı döndürdüm. ''Etek, pantolon giymek daralttı.'' Tek elimle kullanırken dirseğimi orta yere yasladım. ''Rahatlık işte.''
''Senin işin hepimizden zor ama, farkındasın değil mi?'' Usulca kafamı salladım. ''Sera haftasonu gerçekten dikkat et tamam mı?'' Tekrar kafamı salladığımda bıkkınlıkla nefesimi verdim. ''Bunu duyacağım sürekli sanırım.'' Yavaşça omzuma vurduğunda gülmeden edemedim. ''Kıyafet bakalım akşam. Nişan için diktiririm de isteme için almamız lazım.'' Aklıma geldiğinde ne giyeceğimi de hiç bilmiyordum. ''Birkaç mağazadan randevu alayım. Rahatça bakarız.'' Onaylar gibi bir mırıltı çıkardım. Çok trafiğe kalmadan şirkete geldiğimizde onu bıraktım. ''Gelsene yukarı. Kahve yapayım ofisimde sana.''
Gülerek onu yanıtladım. ''Çok isterdim ama geç bile kaldım aşkım. Akşam içeriz birlikte.''
O gittiğinde ben de önce kendi işlerimi halletmek için merkeze girdim. Annemin favori mağazasına geldiğimde içeri girdim. Haftasonu için giyeceğim kıyafete uygun eldiven de diktirmem gerekiyordu. Kostümüm siyah ve taş ağırlıklıydı. Aynı şekilde siyah taşlı bir eldiven dikilmesini söylediğimde annemin adını verdim. Eve getireceklerini söylediklerinde oradan ayrılıp pistin olduğu alana döndüm. Son iki günümdü ve çok çalışmam gerektiğini hissediyordum. Çalışırken bir kere bile düşmemiştim. Dönme sürem bile hızlıydı artık. Küçüklükten eğitimim olduğu içinde şanslı hissediyordum. Yoksa bir hafta içinde yapılacak şey değildi. Hayatım boyunca hep aktivitesel şeyler yapmıştım. İsteğimle yaptığım tek şey hukuk okumaktı. Ondan da son zaman vazgeçip konservatuar okumak istemiştim bu kadar emeğin üzerine ama onu söylediğim gün de babamla kavga etmiştik. Çok düşük bir ihtimaldi zaten ama yine de onların fikirlerini merak etmiştim. Sonuç hüsrandı. Babam ne kadar iyi de olsa bazı yönleriyle kötüydü. Çok fevriydi. Bazen ne dediğini bilmez, dedikleri içinde sık sık pişman olabilen biriydi. Bu düşüncelerle prova yaptığımda bir yandan da buradaki hocalar izliyordu.
Bir kez denk geldiğimizde ne kadar iyi olduğumdan bahsetmişlerdi. Ara verdiğimizde odaya girip rahat bir nefes aldım. Telefonuma uzandığımda birinin aramamış olmasını görüp ayrı rahatladım. Arama kısmından Araf'ı aradığımda ikinci çalışında açılmıştı. ''Efendim?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap
Teen Fiction"Arkadaş arkadaş gezebiliriz niye ki?'' Maksadım onu kızdırmaktı. Buna sinir olduğunu biliyordum. ''Demek arkadaş.'' Kafamı salladım. ''Hıhı.'' Parmakları ona dolanmış ince kollarımda gezdi. ''Arkadaşlarına böyle mi yaparsın?'' Çok fırsatçı bir ada...