Sorgu Odası
''Neden yaptın?'' Ne yüzüne ne gözlerinde hiçbir pişmanlık yoktu. Arabada bile ağzını açmadığını söylemişlerdi. Avukatını bile istememişti. Yüzüme baktı. ''Öyle gerekti.'' Sinirime engel olamadım. ''Nasıl bir gereklilik en yakın arkadaşını öldürmeni sağladı? Nasıl insansın be sen?'' Kendime hakim olamayıp masaya vurduğumda yanan elim tüm acıyı geri verdi. Tepki vermedi.
''En yakın arkadaşın sevdiğin adamı sevse sen ne yapardın, savcı?'' İmalı söylediği cümleyi anlamamam imkansızdı. Şaşırdım ama bunu belli etmedim. İnkar edemezdi çünkü cinayet silahında bizzat parmak izi vardı. Etmemişti de zaten. ''Ne?'' Konu şahsi boyuta gelmişti. ''Reha, Kuzey'i seviyormuş.'' Tüm sinir bedenime yayıldı. ''Saçmalamayı kes. Asıl nedenini söyle.''
''İnkar etmiyorum zaten.'' Soğukkanlılıkla ''Onu ben öldürdüm.'' Dedi. Aptalın tekiydi. Tek sebebi bu olamazdı değil mi? ''Anlat.'' Kafasını öne eğdi. Ağlayacak mıydı bir de? ''Sabah birlikte koşuya gitmiştik. Her şey normaldi. Sonra bana bir anda bunu söyledi. Ne yapacağımı bilemedim. Onu ben seviyordum. O nasıl severdi?'' Bu nasıl bir düşünceydi? Tüm midem kasıldı. ''Arkasını döndüğünde yerdeki taşa ona fırlattım ama öleceğini düşünmemiştim. Taşı bir yere gömüp oradan uzaklaştım. Tekrar dönecekken polisler çoktan gelmişti.'' Bir hiç uğruna ölmüştü yani öyle mi? ''Haketti.''
Daha fazla dinlemek istemiyordum. Kayıt bittiğinde odadan çıkacakken dediği şey beni durdurmuştu. ''Sıra sana geliyor.'' Hızla yanına geri döndüm. ''Ne diyorsun be sen?''
''Bizim neden ayrıldığımızı biliyor musun? Bilmiyorsun, çünkü onu ben terkettim. Duyduğuma göre sen de onu terketmişsin. Sence bana dönmeyen sana döner mi?'' Bu her şeyi açıklıyordu. ''Sana hiç seni seviyorum dedi mi?'' Demedi ama bunu ima etti. ''Sen hala kendini kandırmaya devam et, savcı. Üstelik bu makamdayken sana yaklaşmayı geç adını dahi anmaz. Onu tanımıyorsun. Seni sevmeyecek. Seni düşünmeyecek. Seni kıskanmayacak. Başkalarını sevece-''
Hızla oradan çıktığımda cevap vermemiştim. Kalbim en orta yerinden kırıldığında duvara elimi yasladım. Bu olmamalıydı. Ben o değildim. Ben uğraşırdım. ''Sen o değilsin kızım. Kendine gel.''
Onu orada tek başına bırakırken dışarda beni bekleyen insanların yanına döndüm.
********
Öğlen adliyeye döndüğümde önce odama ilerledim. Salonun önünden geçmek gibi bir hata yaparken Defne'nin tüm ailesi bana kötü kötü bakıyordu. Reha'nın ailesi sadece başıyla selam verdiğinde karşılık verdim. Netice de bir kadın öldürülmüştü, bunu yapan da bir kadındı. Derin bir nefes aldığımda odama girdim. Dosyaları son kez kontrol edip cübbemi giyerek oradan da çıktım. Bu süre zarfında odamın önünde bir adam bekliyordu. Haline ve takım elbisesine bakılırsa korumaya benziyordu. Kulağındaki kulaklık bunu belli ediyordu. Burada ne işi vardı?
Muhattap olmadan ilerlediğimde peşimden geldiğini anladım. Konuşmamıştık ama işi belliydi. Babamın bildiğini sanmıyordum pek. Ben salonun önüne geldiğimde adamın biri ayaklanmıştı. ''Savcı! Bir baksana sen.'' Ben ona dönene kadar yanımdaki adam konuşmuştu. ''Geri bas.''
Adam sinirden yumruğunu sıktığında koruma konuştu. ''Girdap'ı iyi tanırsın.''
Karşımdaki adamın yüzü değiştiğinde yutkundu. ''Savcıya kimse yaklaşmayacak.'' Kesin bir dille diğerlerine konuştuğunda mecbur adamın kulağına konuştum. ''Şey...Girdap kim?''
Ellerini geri önünde bağladı. ''Bugünlük yanınızda olmam gerekli, savcım. Kim olduğu hakkında bir bilgim yok.'' Yüzümü buruştursam da üsteleyemedim çünkü içeri geçme vaktimdi. Aklım hala Girdap denen adamdaydı. Kimdi ki? Bunları es geçerek hakimin sözüyle dava başladı. Bana söz verdiğinde eksiksiz bir şekilde hem olay yerini hem de sanıkları anlatmıştım. Anlayamadığım bir rahatlıkla Defne suçunu burada da itiraf etmişti. Gerçekten çok garip bir kızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap
Teen Fiction"Arkadaş arkadaş gezebiliriz niye ki?'' Maksadım onu kızdırmaktı. Buna sinir olduğunu biliyordum. ''Demek arkadaş.'' Kafamı salladım. ''Hıhı.'' Parmakları ona dolanmış ince kollarımda gezdi. ''Arkadaşlarına böyle mi yaparsın?'' Çok fırsatçı bir ada...