Korumaları atlattığımda ağlayarak oradan çıktım.
Canım yanıyordu. Midemin bulandığını hissettim. İşte tam şu an ölmek istiyordum.
Loş ışıklı bir sokakta yürüdüğümde sokak lambasının altına oturdum. Tek başıma geldiğim bu Antalya bana hiç iyi gelmemişti. Direğe kafamı yasladığımda hıçkıra hıçkıra ağladım.
O adamın dudakları bana değdiği an kendimden nefret etmiştim. Böyle bir şeye izin verdiğim için kendimden iğreniyordum. Döndüğümde Araf'ın yüzüne nasıl bakacaktım? O benim gelmemi dört gözle beklerken ben ona ihanetimi nasıl söyleyecektim?
Bu benim için bir ihanetti.
Giydiğim ince cekete iyice sarıldığımda gözyaşlarım bir an olsun durmamıştı. O adamın pis gülüşü aklıma geliyordu.
Yağmur yağmaya başladığında hiç aldırış etmeden oturmaya devam ettim. Telefonumun titremesiyle çantamdan çıkarıp baktım. Damlacıkları sildiğimde yazan ismi okumaya çabaladım. Araf arıyordu. Açamazdım.
Burnumu çektiğimde telefonu meşgule atıp cebime koydum.
Oturduğum yerden kalktığımda hiçbir şey olmamış gibi otele döndüm. Odaya girene kadar hiç kimseyle konuşmadığımda yatağın üstüne oturdum. Kafamı yastığa gömüp iyice ağlamaya başladım.
İşte bu histen ölesiye nefret ediyordum. Sarhoşken bana güvenmediğini söylemişti. Ben napacaktım? Eğer böyle bir şeyi öğrenirse ben ne diyecektim?
Telefonum tekrar çaldığında cebimden çıkardım. Israrla aramaya devam ediyordu. Yine kapattığımda kendimi toparladım. Yüzüm gözüm dağılmıştı hep. Yüzümü yıkadığımda ağlamamı kestim.
Telefonu elime aldığımda onu aradım. "Aklımı sikmekten başka bir şey yapacak mısın sen?"
Bağırmasıyla telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. "Ne boklar dönüyor orada?"
"Bir şey olduğu yok." dedim titreyen sesimle.
"Odaya ağlayarak girmişsin." Derin bir nefes aldım. Ağlamamak için kafamı yukarı kaldırdım. "Ecmel, sana ne oluyor diye soruyorum?"
"Yok bir şey."
Sahne iptali mesajı geldiğinde üstten okudum.
"Adamların uçağı hazırlatabilir mi?"
"Ben ne diyorum sen ne diyorsun!" Sinirlendiğinde ağlamak istiyordum.
"SANA HİÇBİR ŞEY YOK DEDİM!" Boğazım yırtılırcasına bağırdığımda telefonu yüzüne kapattım. Yatağın önüne kadar kaydığımda ağlamamı durduramadım.
"Canım acıyor." Kendi kendime mırıldandığımda ellerimle gözümü kapattım. "Çok canım acıyor."
Telefonum çaldığında annemin aradığını görmemle hemen kendimi toparlayıp açtım. "Efendim anne?"
"Canım, nerdesin?"
"Oteldeyim, bir şey mi oldu?" Yatağa geri oturduğumda cevabı gecikmedi. "Hava uyarısı vermişler orada da, dikkat et olur mu?"
"Geleceğim ben birazdan, merak etme."
"Ay iyi o zaman, dikkatli gel anneciğim." Telefonu kapattığımda öylece bakındım.
Kendimi toplayıp onu tekrar aramak isterken o beni arıyordu. "Çocuklar kapıda bekliyor."
Telefonu yüzüme kapattığında çok canım yanmıştı. Valizi alıp çıktığımda kapıda bekleyen biri almıştı. Bindiğim araba direkt olarak havaalanına geldiğinde uçağın oraya ilerledik. Biraz ıslandığımda bunu umursayacak halde değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap
Fiksi Remaja"Arkadaş arkadaş gezebiliriz niye ki?'' Maksadım onu kızdırmaktı. Buna sinir olduğunu biliyordum. ''Demek arkadaş.'' Kafamı salladım. ''Hıhı.'' Parmakları ona dolanmış ince kollarımda gezdi. ''Arkadaşlarına böyle mi yaparsın?'' Çok fırsatçı bir ada...