Sid denen adam beni eve getirdiğinden beri ikimiz salonda oturuyorduk sadece. Çok susamıştım. Ona bağırdığım için boğazım tahriş olmuştu. Burada çalışan görevlilerden biri bunu anlamış gibi önüme bir bardak su koymuşlardı.
Bir suya bir görevliye baktığımda gülümseyerek yanımdan ayrılmıştı. Güvenmeli miyim, dercesine Sid'e baktım. ''Buradaki herkese güven, Sera. Hepimiz senin için geldik.''
''Biz arkadaş mıydık?'' Soruma kafa salladığında koltuğun köşesine geldi. ''Çok iyi arkadaştık hem de, sen bana Fransızca öğretiyordun, ben de sana Almanca.'' Şaşkınlıkla ona baktım. ''Fransızca mı biliyorum?''
''Tu sais très bien. (Çok iyi biliyorsun.)''
''Seni anlıyorum!'' Dedim. Bana çok iyi bildiğimi söylemişti. ''Bunu neden hatırlamıyorum?'' Üzgünce bakmıştım. Ama konuşmak istediğimde kelimeleri bir araya getiremiyordum. Ayağa kalktığımda girişe doğru ilerledim. ''Nereye?''
Koridordaki çekmecelerden kağıt kalem aradığımda nihayet bulmuştum. ''Geldim!''
Orta sehpaya kağıtları koyup yere bağdaş kurarak oturdum. ''Ne yapıyorsun?'' O da çaprazıma oturdu. ''Uykum geldi.'' Diye mırıldandım. ''Kaldığım odada ne zaman uykum gelse duvara bir şeyler çizerdim. Çünkü günlerim sürekli uyuyarak geçiyordu.''
''Şimdi uyuyabilirsin.''
Ona döndüğümde yüz hatlarına baktım. Onu çizecektim. ''Kuzey gelmeden uyuyamam.''
''Bu gece gelmez o.'' Yutkunduğumda kağıda geri döndüm. ''O zaman gelene kadar uykusuz kalırım.'' Kafasını iki yana sallayarak güldüğünde telefonuna döndü. Ben ise ara ara ona baktığımda onu çizmeye devam ediyordum. Bir keresinde bunu farkettiğinde telefonu bırakıp kağıda dönmüştü. ''Beni mi çiziyorsun kız sen?''
Kafamı salladım. ''Daha bitmedi.''
Önce esnediğimde çizmeye geri döndüm. Kapı çaldığında ikimizde o yöne dönmüştük. Korkuyla ona döndüm. ''Kim geldi?''
''Bilmiyorum ama yabancı değildir. Her yerde koruma var.'' O ayaklandığında ben de peşinden gittim. ''Kızım otursana sen, ben varken bir şey olmaz.'' Yine de yanında durmak istiyordum. Kapıyı açtığında ikimizde Beste'yi görünce rahatlamıştık. ''Selam!''
''Hoşgeldin.'' Gülümsediğimde gelip bana sarılmıştı. ''Hoşbuldum canım. İyi gördüm seni.'' Elindeki poşetleri bir kenara bıraktığında kapıyı kapattık. Montunu çıkardığında Sid'e döndü. ''Diğerleri nerede? Buğra aradı, eve gidebilir misin diye.''
''İşi var onların.'' Ben içeri geçerek sehpaya geri oturdum. ''Nasılsın, Sera?'' Karşımdaki koltuğa oturduğunda kağıttan başımı kaldırmadım. ''İyiyim, sen nasılsın?'' Sid yine aynı yerine oturduğunda ona döndüm. ''Az önceki gibi dur.''
Güldüğünde kafasını aynı şekilde ayarladı. Beste de ayaklandığında bir diğer tarafıma oturdu. ''Ne çiziyorsun?''
''Onu.''
''Benim bir adım var yalnız.'' Kıkırdadığımda ona döndüm. ''Ne yazık ki hafızam yerinde değil.'' Bana değişik baktığında kağıda döndüm. Çok geçmeden resmi bitirdiğimde ona uzattım. ''Al bakalım.''
Eline aldığında gülümsedi. ''Teşekkür ederim cici kız.''
Beste yerinden kalktığında mutfağa gitmişti. Sid ile resim hakkında konuşurken Beste sanırım aldıklarını bir tabağa koyup getirmişti. ''Bunları sana aldım, bunları yiyen herkes çok sever.''
''Ne demezsin!'' Sid dalga geçer gibi konuştuğunda gülmüştüm. O telefonu çaldığında yanımızdan kalkmıştı. ''Sen hangisini seversin?'' Beste önüme bir çikolata tableti uzattığında ucundan bölüp bıraktı. ''Benim en sevdiğim bu, dene bakalım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap
Teen Fiction"Arkadaş arkadaş gezebiliriz niye ki?'' Maksadım onu kızdırmaktı. Buna sinir olduğunu biliyordum. ''Demek arkadaş.'' Kafamı salladım. ''Hıhı.'' Parmakları ona dolanmış ince kollarımda gezdi. ''Arkadaşlarına böyle mi yaparsın?'' Çok fırsatçı bir ada...