En son yine gözlerimi yumduğumda karanlığa yeniden merhaba dedim.
Etrafımdaki sesleri duyuyordum.
''E ne zaman uyancak?'' Dedi annem. Telaşlıydı sesi. ''Uyanır birazdan Eylem teyze. Makinelerden kurtuldu ya çok şükür, ona bakalım biz.'' Simge'nin sesini duydum. O da mı buradaydı? ''Evet evet. Şimdi birazdan gelir kendine.'' Dedi Tuana rahatlatıcı bir sesle. Peki benim duymak istediğim ses neredeydi?''
Araf'ı istiyordum. İki kelimeydi, Araf'ı istemek.
Ve gözlerimi araladım.
''Uyandı!'' Diye sevinçle konuştu Kübra teyze. Başımda sadece dördü vardı zaten. Ece yoktu. Olmasını da istemiyordum zaten. ''Anneciğim!'' Annem hem saçlarıma dokunup hem beni sevdiğinde yönümü ona çevirdim. Sadece vurulmuştum oysaki, neden tüm bedenim ağrıyordu? ''Anne.''
''Söyle canımın içi.'' Usulca yanağımı öptü. ''Seni ne çok özledim bir bilsen. Çok şükür döndün bize yavrucuğum.'' Gülümseyemedim. ''İyi misin canım? Ağrıyan eden bir yerin var mı?'' Sorunun muhattabı Kübra teyzeye baktığımda kafamı iki yana salladım. ''İyiyim.''
Tuana bana ağlamaklı gözlerle baktığında başucuma eğildi. ''Sera çok korktum bir şey olacak diye!'' Endişesinde hak veriyordum ona. Kardeştik neticede. ''İyiyim ben.'' Nefes almaya çalıştım. ''Gerçekten.'' Bana güler yüzle bakan Simge'yi farkettim. ''İyisin iyi. Biraz ayrı kaldık ama olsun, yanımızdasın artık.''
Serum olmayan elimin üstünü okşadığında destek vermek istediğini çokça belli etti. Annem gözlerini sildiğinde ayaklandı. ''Babanları çağırayım ben. Büyükbaban sinirlenmesin şimdi.'' Ah o da mı vardı! Gazam şimdiden mübarek olabilirdi.
Üstümde hala hastane kıyafetleri olması sinirimi bozmuştu. Çoktan değiştirmeleri gerekirdi. ''Sayar!'' Büyükbabamın sesi bana ulaştığında gözlerimi yine kapattım. ''Aç o gözlerini.''
Tehditkar sesinden sonra tek gözümü araladım. Babam gelmemişti. ''İhtiyar. Hoşgeldin.'' Dedim çatallı bir sesle. Bastonunu getirmişti. ''Hayrola sakat mısın? Baston getirmişsin yine. Baştan söyleyeyim bacaklarımın hiç dermanı yok.'' İlk uzun cümlemi kurduğumda derin nefesler alıp verdim. ''Kızım!''
Babam hemencecik yatağımın başına koştuğunda saçlarımı ve yanaklarımı öptü. Onu ilk defa bu denli dağılmış görüyordum. ''Nasılsın çiçeğim?'' Kafamı salladım. ''İyiyim.''
''İyi olacak tabi.'' Diye homurdandı büyükbaba.
''Benim güzel kızım.'' Elimi tuttuğunda karşılık vermeye güç bulamadım. ''Daha iyi olacaksın inşallah.'' Gülümsediğinde öylece baktım. Gürkan amcayı gördüğümde beni görmesi onu rahatlatmış gibiydi. ''Korkuttun beni küçük hanım. Bir daha içli köfte yiyemeyeceğim için üzgündüm.''
Odadaki herkes kıkırdayıp güldüğünde gülümsememe engel olamadım. Yine yapardım ki. ''Gürkan!'' Kübra teyze onu uyardığında o hiç oralı olmadı.
Yerimden kalkmaya çalıştığımda annem hemen durdurdu. ''Anneciğim yavaş!''
''Anne iyiyim!'' Diye hiddetlendim. ''Vuruldum alt tarafı. Sizin günlük rutinleriniz gibi!'' Hepsi bir an sustuğunda ne olduğunu anlamadım. ''Niye hepiniz öyle bakıyorsunuz?''
İstediğim kişi nihayet geldiğinde hepsine bakmayı es geçtim. Adeta gözlerim parıldadı. ''Araf.'' Dedim. Sesim ona ulaştı mı belirsizdi ama o duyardı. Duyardı değil mi? Odadaki birkaç kişi çıktığında annemler kalmıştı tek. ''Bizde çıkalım.'' Dedi annem. Babama söylediği cümleden sonra onlarda çıkmıştı. Dedem gitmeden Araf'ın omzuna dokunduğunda ne olduğunu anlamak istedim. Kapıyı kapattığında yavaş adımlarla yanıma geldi. Yorgundu. ''Nasılsın?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap
Genç Kurgu"Arkadaş arkadaş gezebiliriz niye ki?'' Maksadım onu kızdırmaktı. Buna sinir olduğunu biliyordum. ''Demek arkadaş.'' Kafamı salladım. ''Hıhı.'' Parmakları ona dolanmış ince kollarımda gezdi. ''Arkadaşlarına böyle mi yaparsın?'' Çok fırsatçı bir ada...