Uyandığımda çoğu vaktimi telefonda geçirdim. Yatakta doğrulduğumda masamın yanındaki kutuları yeni görmüştüm. Odada kimse yoktu. Bu kutular neydi?
Ayaklanıp kutulara eğildiğimde aklıma gelen şey ile gülümsedim. Kutuları açtığımda dün çöpe attığım çizmelerin yenisini ve dün beğendiğim çantayı görmeyi bekliyordum ama şaşkınlığımı gizleyemedim. Bir günde nasıl bulmuştu? Hemen çizmeleri giyip çantamı taktığımda boy aynamda kendime baktım. ''Ay çok güzeller!''
Odama gece ondan başkası girmemişti. Bunu da gizlememişti. Kutuları giyinme odasına kaldırdığımda içindeki not kağıdını ve başka bir hediye paketini aldım. ''Bu ne be?'' Önce not kağıdının arkasına cevap yazdığımda çekmecedeki zarfın içine koydum. Hediye paketini aldığımda yatağa oturdum. İçini açtım. Bugün giyeceğim kostümle aynı renk taşlı bir eldivendi. Bundan nasıl haberi vardı?
Yanıma alacağım çantanın içine eldivenleri koyduktan sonra aşağıya indim. ''Tatlım hazır mısın?''
''Hazırım.'' Salona girer girmez annemin sorusuyla da güne başlamış oldum. Hazır hissediyordum ama çok korkuyordum. Hastalığım eskisi gibi değildi. Prova yaparken yeterince sıkıntı çekmişken sahnede olacaklar beni geriyordu. Mutlaka ilaç almalıyım. ''Daldın gittin. Ne oldu?''
''Hı?'' Kafamı odakladığım noktadan kaldırıp anneme baktım. ''Seninki diyorum, gelecek mi diyorum.''
''Bilmem.'' Hiç konuşmamıştık ama eldivenleri gönderdiğine göre haberi vardı. Aslında dün gitmeseydik bahsetmeyi düşünmüştüm çünkü biletler dün satışa çıkmıştı. Orada da aklımdan çıktığı için bahsetmeye vakit kalmamıştı. ''Çağırmadın mı?'' Kafamı iki yana salladım. ''Aklımdan çıkmış.''
''Öyledir.'' İmalı şekilde kafasını salladığında önündeki kitaba döndü. ''Neyse ben çıkayım, daha Tuana ile buluşacağım.'' Beni onayladığında yukarı çıkıp üstümü değiştirdim. Oradan ablamın yanına geçeceğimden rahat bir şeyler giymek istedim. Hava yağmurlu olmadığı için beyaz eşofman takımımı giydim. Eşyalarımı da alıp çıktığımda makyajsız olduğumdan arabada güneş gözlüklerimi taktım.
Her zaman geldiğimiz kafeye oturacağımız için oraya sürdüm. Arabayı park edip içeri geçtiğimde çoktan gelmiş olan Tuana'nın yanına ilerledim. ''Ünlümüz de geldi. Bu ne hal gözlük falan?'' Güldüğümde karşısına oturdum. ''Makyaj yapmadım.'' Gözlüğümü çıkararak kafama koydum. ''Ay yesinler makyajını.''
Yemek için bir şeyler söylediğimizde pankek istemiştim. Benim için bir bağımlılıktı. ''Şundan hiç vazgeçmiyorsun he!'' Ona güldüğümde kendisini gösterdim. ''Bir de senden.'' Herkesi unutsam Tuana'yı unutmazdım. ''E herhalde bebeğim.'' Kalkana kadar sohbet ettiğimizde kahve alarak stadyumun olduğu yere geldik. Minik bir kalabalıktan geçerken kulis kısmına geldiğimizde giyeceğim kostümü son kez inceledim. Kim yaptıysa gerçekten çok güzeldi.
Buz mavisi ve taşlı bir elbiseydi. Üst tarafındaki dantel görünümü çok hoş duruyordu. ''Hiç korkmuyor musun?'' Tuana'nın sorusuyla elbiseden uzaklaşıp ona baktım. ''İzlerken öyle ama sahnede hiç öyle değil.'' Cam tarafına ilerlediğimde hazırlanan stadyuma baktım. Büyüktü.
Aşağıdan çağırdıklarında oraya indik. Koreografiyi hazırlayanlardan biriyle son kez pisti kontrol ettiğimizde bu da hazır gibiydi. Bazı insanlar çoktan gelmişti. Bana el salladıklarında gülerek karşılık verdim. ''Hoşgeldiniz!'' Çok güzel bir histi.
''Sera!'' Tanıdık bir ses duyduğumda o yöne döndüm. Sylvia'yı görmeyi beklemiyordum. ''Sylvia! Bu ne güzel bir sürpriz.'' Gülümseyerek ona ilerlediğimde aynı şekilde karşılık verdi. ''Seni görmek istedim. Nasıl olduğunu falan işte.'' Anlayışla kafamı sallarken etrafımda birinin olmadığına dikkat ettim. Tuana içerideydi. ''Iyiyim. Daha iyiyim yani, olacağım.''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap
Teen Fiction"Arkadaş arkadaş gezebiliriz niye ki?'' Maksadım onu kızdırmaktı. Buna sinir olduğunu biliyordum. ''Demek arkadaş.'' Kafamı salladım. ''Hıhı.'' Parmakları ona dolanmış ince kollarımda gezdi. ''Arkadaşlarına böyle mi yaparsın?'' Çok fırsatçı bir ada...