49

226 27 10
                                    

1 Ay Öncesi

Nerdeyim?

Burası neresi?

Ben kimim?

Gözlerimi tamamen araladım. Hastanede miyim? Neden buradayım?

Kemiklerim sızlıyordu sanki. Doğrulduğumda kimseyi görmedim. Bacaklarımı serbest bırakarak yatakta oturdum. Kimdim ben?

Ayaklanmak istediğimde yere bir şey düşmüştü. Defter. Ne defteriydi bu?

Serum olmayan elimle ona uzandığımda bedenimin ağrıdığını hissediyordum. Titreyen ellerimle defteri aldım. Sayfalarını karıştırdım.

Ecmel Sera Sayar.

Adın bu.

Bunu yazan da benim. Günden güne unutmamı sağlıyorlar burada. Yediğim yemekte, içtiğim suda bir şeyler var. Bunu biliyorum.

Yazılar o kadar dağınıktı ki yazan kişinin sanki bir acelesi varmış gibiydi. Eğik eğik yazılmıştı.

Bu cümlelerden sonra bu yazıları yazanın ben olduğumu anladım. Ne yaşamıştım ben?

Defteri bir sayfa çevirdim. Başkası hakkında bir şeyler yazılıyordu. Erkekti.

Kuzey Araf Yıldırım.

Bu kişinin benim kocam olduğunu, düğün günü vurulmadığımı, beni kaçırmaları için bir yalan olduğunu yazıyordu. Yutkunarak okumaya devam ettim.

''Bu kadar şey yazıp iyi bir şey bırakmış ol!''

Bir sayfa daha çevirdiğimde numara yazıyordu. Tam o sırada kapı açıldığında defteri kapatıp örtünün altına saklamıştım. Bir doktor ve hemşire geldiğinde anlamadığım dilde bir şey söylemişlerdi.

Burası neresiydi böyle?

Hemşire serumumun hızını arttırdığında ikisi çıkmışlardı. Çıkarken bir de kapımı kilitlemişlerdi! Sanki bir şey biliyordum da kaçacaktım. Serumu kolumdan çektiğimde kanamasını önemseyemedim. Defteri tekrar elime aldığımda odanın telefonunu aramaya başladım.

En alt çekmecede tozlu bir ahize bulduğumda gülümsedim. Kurtulma şansım vardı. Fişe taktığımda çıkan sesi engellemek için parmağımla düğmelere bastım.

Ağladığımı hissettim. Çaresizin tekiydim.

Yere çömelip elimle yüzümü kapattığımda tüm bedenimin titrediğini biliyordum. Titreyen ellerim deftere ulaştığında az önceki sayfayı tekrar açtım. Güçsüz parmaklarımı zorlayarak numarayı tuşladım.

Kulağıma yasladığımda yine anlamadığım bir dilde konuşmuştu. Ses öttüğünde açılmadığını anladım. Mesaj bırakabilirdim. "Kuzey."

Adı buydu.

"Kuzey, beni kurtar lütfen." Blurlu gözlerle etrafıma baktım. "Nerede olduğumu bilmiyorum, ama beni bulursun sen. Lütfen beni bul."

Kafamı çekmeceye yaslarken ağlamam şiddetlenmişti. "Ölmek istemiyorum."

Burnumu çektiğimde canım ölesiye yanıyordu. "Kim olduğumu bilmiyorum, sadece beni bulmanı istiyorum."

Oda öylesine kötüydü ki penceresi bile ulaşamadığım yerdeydi. Buradan kurtulmalıydım. O beni bulamazsa ben onu bulmalıydım.

Telefon kapandığında bunu gizlemek için geri yerine koydum. Güçsüz adımlarım odanın köşesindeki lavaboya gittiğinde aynada kendime baktım.

GirdapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin