27

387 17 0
                                    

''Derken?''

Şaşkınlığa uğramış sesi kulaklarıma ulaştığında bir şey demedim. ''Sen bir de karnında benim çocuğum varken gidecektin öyle mi?'' Sesi yüksek çıktığında bu tepkiyi beklememiştim. Hemen nasıl bunu düşünürdü. Sinirle telefonuna uzandığında hareket edemedim resmen. ''Bana hemen bir nikah memuru bulun! Gerekirse yatağından kaldırın, gelsin.''

Şaşkınlıkla ona baktığımda hızla onu durdurdum. ''Hamile falan değilim!''

''Ne?''

''Değilim işte.'' Omuz silktim. ''Sadece halime korktuğun için şaka yapmak istemiştim.'' Beni kırmıştı, bunu hakediyordu. ''Yoksa bu hengamede sana bi çocuk verecek durumda değilim!'' Aynı şekilde ona karşılık verdiğimde öyle mi dercesine bana baktı. ''İsabet edersin. Senin çocuğunu da isteyen yok zaten!'' Gözlerim ardına kadar sızladığında sadece suratına baktım. Ne dediğini yeni anlamış gibiydi. Yutkundu. ''Serumun bitince gideceğiz.''

Odanın köşesindeki koltuğa oturduğunda gerginliği belli oluyordu. Ağlamayacaktım. Bu nedenle gözlerimi yumduğumda uyuyacağımı tahmin etmemiştim. En son hatırladığım saçlarımı öpen birisi olduğuydu. En çok acıyan yerim orasıydı.

*******

Gözlerim aralandığında hastanede olmadığımı farkettim. Hızla doğrulduğumda nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Yataktan kalktığımda kapıya yöneldim. Bunu beklemiyordum. Onun evindeydik. Evimiz dediği evindeydik. Beni yanında yatırmamıştı. Seslenmeme rağmen cevap gelmediğinde odasına ilerledim. Yatağında yoktu. Odaya göz attığımda da yoktu. Tek farkettiğim şey yatağın üstünde duran tişörttü. Yavaş adımlarla ilerlediğimde bunun benim tişörtüm olduğunu anladım. Kalbimin tüm odacıkları bölündüğünde gözümden bir yaş aktı. Bununla uyuyordu.

Yatağın ucuna çömeldiğimde duyulmasın diye sessizce ağlamaya başladım. Onunla nasıl konuşacağım hakkında bir fikrim yoktu. Odanın kapısı açıldığında kafamı kaldıramadım ama ağlamam durmadı. ''Neredesin sen?''

Önümde durup eğildiğinde çenemi tutup kendisine bakmamı sağladı. ''Neden ağlıyorsun?''

''Özür dilerim.'' Dedim gözyaşlarımın arasından. Yüzüne bakmamak için ona sarıldım. ''Özür dilerim.'' Kollarımı boynuna doladığımda gözlerimi yumdum. ''Senden sakladıklarım için, o gün o kararı söylemek zorunda olduğum için..''

Ondan ayrıldığımda elini tuttum. ''Bugün söylediklerim için de,'' yüzüme anlamsızca baktı. ''Eğer bir gün çocuğum olursa, onun senden olmasını isterim. Her zaman. Orada öyle söylemem sadece sinir anıydı. Kendimi zor korurken bir de içimde büyüyecek birini korumayı düşünmüyordum.'' Elini yanağıma koydu. ''Senin de o anlamda demek istemediğini biliyorum. İkimiz de sinirliydik.''

''Adamın aklını şaşırtıyorsun.'' Elimden tutup kaldırdığında yatağın üstüne oturduk. Gözyaşlarımı sildi. ''Ben sana kızamam, Ecmel. Sen benim hayatımın merkezisin.'' Bir şey diyemedim. ''Beni bırakıp gitmeni istemedim sadece, sen gitmeyi tercih ettin.'' Kafamı iki yana salladım. Mecburdum. ''Şimdi ağlama. Ağlama ki ben sana bunu yapanları öldürmek yerine burada kalayım.''

Öylesine güldüğümde yanına sokuldum. ''Seni özledim.''

Saçlarımı öptü. Defalarca. ''Ben de seni özledim.'' Gülümsediğimde kafam göğsüne yaslıydı. Dizlerimin üstüne oturarak kafamı kaldırdım. Ellerimi yanağına koydum. ''Barıştık mı? Ona göre öpeceğim seni.'' Güldüğünde benden önce davrandı. Dudaklarımız buluşurken beni kucağına çekti. Nefes nefese kalana kadar beni bırakmadığında konuştu. ''Benden duymak istediğin bir şey var mı?''

''Seni seviyorum.'' Dedim ondan önce. Bu benim için önemliydi. Defne'nin dedikleri umurumda dahi değildi. Karşılık beklediğimden değil, istediğim için söylemiştim. ''Seni gerçekten sevdim. Seviyorum da, ölene kadar da sevmeye devam edeceğim. Senden bir karşılık istediğimden değil, bunu söylemek istediğim-''

GirdapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin