''Özür dilerim.''
Bana cevap vermediğinde ikimizde tepkisiz kaldık. ''Ecmel,'' Arka koltuğa uzandığında kendi ceketiyle kollarımı örttü. Tekrar önüne döndüğünde sadece ileriye baktı.
''Bana her şeyi yap, aklına gelebilecek her şeyi. Ama sakın hayatımı mahveden kişi olma.'' Yutkundum. Onun eşiğindeydik. O belgeler birinin eline geçerse onu hiçbirimiz durduramazdık. Hiçbir şey aynı kalmazdı. Başımı eğdiğimde titreyen ellerim eldivenin içindeki yüzüğe gitti. ''Sanırım bizim birbirimizi sevmekten önce başka şeylere öncelik vermemiz gerekiyordu.''
Çenem titriyordu. Biz birbirimizi seviyorduk ama ne güvenimiz ne saygımız vardı. O bana gittiğimden dolayı bir daha onu bırakırım diye güvenmiyordu, bense gizli saklı şeylerinden dolayı güvenmeyip gizli bilgiler alıyordum.
Araba tekrar hareket ettiğinde ben sadece cama bakıyordum. Eve gelene kadar ikimizinde sesi çıkmamıştı. Kapıya geldiğimizde ona dönemedim. O kadar inmek istemiyordum ki bu arabadan. Telefonu çaldığında David'in aramasını açmıştı. ''Efendim?''
''David, yorgunum. Gerçekten.'' Cümlesi beni paramparça ettiğinde gözümden bir damla akarak çeneme ulaştı. ''Konuşturabildiğiniz kadar konuşturun, gerisini ben halledeceğim.'' Kollarımdaki ceketi sıyırdığımda arka koltuğa bıraktım. Arabadan inecekken söylediği şey beni durdurmuştu. ''Bir şey söylemeyecek misin?''
Var mıydı ki?
Kafamı iki yana salladığımda arabadan uzaklaştım. Araba sesi dinlemeden eve girdiğimde sessizce odaya çıktım. Lavaboya ilerleyip elimdeki eldiveni sıyırdım. Bileğimi kesmiştim. Eldivenleri çıkarmamamın sebebi buydu. Adamın boğazına dayadığım sıra sivri ucu bileğime gelmişti. O an farketmemiştim ama Araf tuttuğunda canım acımıştı. Bana dokunması canımı acıtmıştı. Dolaptan bir sargı bezi aldığımda şimdilik kapatmaktan başka çarem yoktu. Telefonum çaldığında o yöne ilerledim. Araf arıyordu.
''Neren kanıyor senin?'' Açar açmaz sorduğu soruyla boş bakışlarım bileğime kaydı. Hala akıyordu. Ya ceketine ya da eldivenden koltuğa kan bulaşmış olmalıydı. ''Bir yerim kanamıyor.''
''Sana niye soruyorsam.'' Telefonu kapattığında buraya çıkacağını anladım. Nereden geldiğini az çok biliyordum, ona ben bile cesaret edemezdim. Bu yüzden artık çatıyı kilitlemiyordum. Madem gelecekti, bileğim kanayabilirdi. Canım o kadar yanıyordu ki bileğimin acısı bunun yanında hiçbir şeydi.
Duvarın kenarına sindiğimde onu bekledim. Çok beklemeden kapı açıldığında yerde durmaya devam ettim. ''Beni çıldırtacaksın!''
Sessiz ama bir o kadar da sinirliydi. Beni yerden kaldırıp yatağa oturttuğunda lavaboya ilerledi. Birkaç eşyayla geri geldiğinde canı yanmış gibi bileğime baktı. Kreme benzeyen bir şeyi eline aldığında ilk defa konuştum. ''Çok acır mı?''
Yutkunduğunu gördüm. ''Ben senin canını yakamam.''
Bileğimi dizine koyduğunda yüzümü eğerek omzuna yerleştirdi. ''Canın yanarsa, benim canımı yak.'' Çenemi omzuna yasladığımda bunun mümkün olmayacağını biliyordum. Soğuk bir şeyi değdirdiği an canımdan bir parça kopmuş gibiydi. Elimi çenemin altına yerleştirdiğimde omzunu sıkmak zorunda kaldım. Çok acıyordu.
Sessizce ağladığımda birkaç hıçkırışa engel olamamıştım. Elimi ve bileğimin kenarını temizlediğinde sargı beziyle üstünü kapattı. Bittiğini bilsem de benden ayrılmadığını biliyordum. ''Araf.''
Yanımdan kalktığında tekrar lavaboya ilerledi. Kendi ellerini yıkayıp bana bir ilaç getirmişti. Bunları nereden biliyordu bu kadar? ''Uygar amcam, doktordu önceden.'' Sanki iç sesimi okumuş gibi beni yanıtladığında uzattığı ilacı aldım. O giyinme odasına yöneldiğinde suyumdan alıp ilacı içtim. Bana temiz kıyafet getirdiğinde giymeye halim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap
Genç Kurgu"Arkadaş arkadaş gezebiliriz niye ki?'' Maksadım onu kızdırmaktı. Buna sinir olduğunu biliyordum. ''Demek arkadaş.'' Kafamı salladım. ''Hıhı.'' Parmakları ona dolanmış ince kollarımda gezdi. ''Arkadaşlarına böyle mi yaparsın?'' Çok fırsatçı bir ada...