Deniz
Zamanın göreceliliği kavramını bilirsiniz. Siz mutluysanız dakikalar fütursuzca akarken, canınız sıkkınsa saniyeleri bile sayar hale gelirsiniz. Tabii ki eğer dersteyseniz bazılarımız zamanın durduğunu bile iddia etmeye çalışacaktır.
Ah, özellikle belirtmeliyim ki daha ilk haftada olmamız bunu hiçbir zaman değiştirmeyecek.
Gözümle yelkovanı takip ederken aklımda bulunan bütün düşünceler hocanın haftaya işleyeceklerini anlatmasıyla dağıldığında çenemi dayadığım masadan kaldırdım ve normal bir şekilde oturma pozisyonu aldım. Zaten sınıfın çoğu da hareketlenmeye başlamıştı.
Çantamdan hiçbir şey çıkarmamış olduğum için direkt olarak sırtıma taktım, çıkışa yöneldiğimde adımın seslenilmesi ile durduruldum.
Hayır, hayır.
Çıktım bile?
"Deniz!"
Derin bir nefes alarak yavaşça arkamı döndüğümde hocamın sevgili asistanına en sevimli gülümsemelerimden birini gönderdim. "Bana mı seslendiniz hocam?"
Tabii ki cevabını bildiğim sorular sormak her zaman yaptığım bir şey değildi. Ama eğer bölümünüzde beşinci yılınız ise çoğu hoca ve asistan tarafından tanınıyordunuz.
Sorumu kastetmediğimi bildiğinden o da bana aynı gülümsemeyle karşılık verdi ve onunla yukarı çıkmamı istedi. Bundan kaçamayacağımı fark ettiğimden eve gidişimi erteledim ve onu sorgulamadan kabul ettim.
Yukarı çıktığımızda o işini bitirip yanıma gelene kadar kapısında bekledim. "Fakültedeki herkese artık hakim olduğunu düşünüyorum." dedi onu takip etmemi istercesine yürümeye başladığında. "Keşke aynı başarıyı dersler için de göstersen."
Söylediği şeye güldüm. Bunu benim başarısızlığımla iğnelemek için yapmadığını biliyordum. Fakültedeki ilk günden beri benimleydi ve okulu uzatmamın sebebinin en başta rahatlığımdan kaynaklandığını en iyi o biliyordu. O yüzden yorum yapmadan onu dinlemeye devam ettim.
"Onun için de... Sana bir görev vermek istiyorum." Tepkimi izledi ve yeniden konuşmaya başladı. "Bu güne kadar geçiş öğrencilerimiz oldu, biliyorsun. Ama yönetim bu dönem ilk defa değişim öğrencisi almaya karar verdi. Konu bizim için de yeni olacağından, ben onların diplomatik her sorununu hallederken; senin de bana sahada yardımcı olmanı istiyorum. "
Değişim öğrencisi mi?
Normalde hukuk fakültesine değişim öğrencisinin kabul edilmemesinin nedeni ülkelerin ayrı konulara farklı kurallar uygulamasıydı. Yine de bu yapılmayan bir şey değildi, sadece tercih edilmezdi.
Yardım etmek mi?
"Ben?" diye sorguladım sanki her kelimesini yeniden tekrar etmemişim gibi.
"Temel öğretim yanında İngilizce seçmelilere ağırlık veren bir ders programına sahipler. Elbetteki onların da danışman hocaları var ama bir öğrencinin onlara yol göstermesinin çok daha iyi olacağını düşündüm."
Danışmanım böyle bir konuda benim yardımımı istiyorsa onu geri çeviremezdim. O yüzden söylediklerini değerlendirmeye devam ettim.
Son iki senenin derslerini zaten hala aldığım için hatırlamama gerek yoktu ama temel öğretimi geçeli baya olmuştu.
Aklıma gelen fikirle kendime zihnimden bir beşlik çaktım.
"Her birine özel muamele göstermeni istemiyorum, dersler konusunda bilgi sahibi olmalarını sağla yeterli olacaktır." dediğinde bu sefer takıldığım nokta başka bir yer olmuştu. Konuşma oldukça çoğul ilerliyor gibiydi. "Kaç kişiler?" diye sordum aklımdakini dillendirerek.
Sekreterliğin önünde durduğumuzda bana dönerek gülmeye çalıştı. "Uhm... dört."
"Efendim?"
"Dört kişicik...."
Göz devirmeme engel olamazken, az önce aklıma gelen fikiri kesinlikle değerledirmem gerektiğini biliyordum. Ona bir an önce anlatmak için cebimdeki telefonu çıkararak okulda olup olmadığını yazdım.
Danışmanımın meraklı gözlerini üzerimde hissettiğimde ise onu geri çevirmeyeceğimi söyledim ve ekledim. "Yönetimi gerçekten tebrik ediyorum, zirveden bir açılış yapmışlar."
O bana gülse de yine de hak verdiğini biliyordum. Derse gitmek için benden ayrıldığında sekreterlikten aldıkları dersler için bilgilenebileceğimi söyledi ve yanımdan ayrıldı. Mesajıma gelen cevapla sırttığımda buradaki işimi halledip hemen çıkmak istedim.
Tıklatarak kapıyı açtığımda ise beni sırtı dönük biri karşılamıştı. Onun sırtından görebildiğim kadarıyla Reyhan hanımı selamladım ve konuşmalarını bölmemek için geride durdum. Reyhan hanım beni gördüğüne sevindiğini söyledikten sonra önündeki kağıtları karıştırdı ve yüzüne memnun bir ifade yerleştirip yeniden bana döndü.
Konuşması dil değiştirip ingilizceye döndüğündeyse yüzümdeki sırıtmaya engel olamamıştım. Bunu yaparken kesinlikle boyut falan atlamam gerekecekti.
"Deniz..." Reyhan hanım bu sefer ayağa kalkarak çocuğun önünde durdu. "Bu Ashton. Yeni gelen değişim öğrencilerimizden biri."
Gözlerim nihayet deminden beri yanımda duran çocuğa doğru döndüğünde nefesim kesilmişti. Kıvırcık saçları, yeşil gözleri ile elini selam vermek için kaldırmış gülümseyen bir surat beni izliyordu.
Oh siktir.
Cevap vermem gerektiğini hatırladığımda nefes almaya çalıştım. Kelimelerimi bulabildiğimde ise ben de ona doğru elimi kaldırdım ve mırıldandım. "Selam! Türkiye'ye hoş geldin."
Hayatım kesinlikle başka bir boyuta geçiş yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of College
FanfictionBu hikayedeki Calum kötü çocuk olmaktan uzak, Luke piçliğin kenarından bile geçmiyor. Ashton mı? Kıkırtılarıyla neşe saçıyor ve küfrederken pizza yemek Michael'ın tek özelliği değil. Biz sadece 5 Seconds of Summer'ın tüm bunlardan çok daha fazlası...