Deniz
Michael kıkırdağımdaki küpeden nerede bulabileceğini sorduğunda ona bunu İstanbul'dan aldığımı ama burada da benzerlerini bulabileceğimizi söylemiştim. Bu yüzden de Alsancak'a geldiğimizde ilk iş olarak Sevgi Yolu'na gidip ona gümüş, halka küpeler ve kaşı için de bir piercing almıştık.
Kıbrıs Şehitleri'nde küçük bir yürüyüşten sonra ise kendimizi Kordon'a atmıştık. Bugün havanın güzel ve sıcak olması gerçekten de bizim için büyük şans olmuştu. Kendimizi deniz kıyısındaki çimlere atmadan önce marketten bolca bira ve atıştırmalık şeyler almıştık.
Çimlere yayıldığımız sırada güneş batmak üzere olduğu için gökyüzü harika bir pembeye bürünmüştü. Kıyıya vuran dalgalar, cips paketlerinin açılırken çıkardığı hışırtı ve çocukların yanımızda olması bana kesinlikle huzur veriyordu.
Yanımızdan bir midyeci geçtiğinde ise, bugünün daha güzel geçemeyeceğini düşünüyordum. Amcayı yanımıza çağırıp koca bir torba midye aldığımızda adam tezgahı kapatmak zorunda kalmıştı.
"Buradan açmalısın." dedi Ece, Michael'ın elindeki midyeyi alıp nasıl yapacağını göstererek. Luke ise ilk önce beni dikkatli dikkatli izlemişti ve yaptığım şeyleri tekrarlamaya çalışmıştı.
Ashton ilk başta midyeyi açmaya çalışırken içini Calum'un kucağına fırlatmıştı ama zaten o kocaman ellerle ondan aksini de beklemezdim. Daha sonra ise işi kıvırmıştı ve senelerdir midye yiyormuş gibi hepsini çat çat açmaya başlamıştı. Calum'a açtıklarından bir tanesini zorla yedirmeye çalışsa da o, cips yemeye devam etmeyi tercih etmişti.
Biralarımızı içip gülüşürken falcı teyzelerden birisi yalpalaya yalpalaya bize yanaştığında Ece'yle ikimiz sırıtmaya başlamıştık bile.
"Çılgın Maykıl!" diye Michael'a seslendiğinde ise kahkahalarımızı tutamamıştık. Bu olaydan komik bir şey çıkacağını ikimiz de tahmin etmiştik belli ki ama bu kadarı da biraz fazlaydı sanki. "Ne oldu, kız, ne gülüyonuz?"
"Bana adımla mı seslendi o?" diye mırıldadığını duydum Michael'ın Luke'a, kahkahalarım arasından. Ece omzuma kapanmış sarsılarak gülmeye devam ediyordu ve arada "Çılgın Maykıl." diyordu.
"Bi' fal bakim sana, Bıret Pit." diyerek Luke'u dürttü bu sefer.
"Teyze," dedim gözlerimi silerek. "Yabancı onlar."
O sırada Ece de diğerlerine dönmüş neden güldüğümüzü açıklıyordu.
"Herkese aynı şekilde sesleniyorlar. Çılgın Michael, Brad Pitt, Avrupa güzeli... Ve direkt Michael'a gidince..." diyerek tekrar gülmeye başladı.
"E, fal bakim bi', Avrupa güzeli." dedi teyze Luke'la arama bağdaş kurarak. Luke ise dibimize kadar giren kadına tedirgince bakıyordu.
"Fal baktırmak isteyen var mı?" diye sordum kıkırdayarak. Ve açıkçası Luke'un hevesli bir sırıtışla el kaldırmasını hiç beklemiyordum.
Luke kocaman sırıtarak elini kadının avuçlarına bıraktığında Michael da komik bir şekilde onun taklidini yapıyordu.
"Ablam, sen çok 'assas bi' çocuksun. Kalbin pamuk 'elva gibi ama dıştan 'ep sert görünmek istersin." Kadın konuştukça Ece de onlara mırıl mırıl onun dediklerini çeviriyordu.
"Ablam, sen ailene 'em çok yakınsın 'em çok uzaksın, anladın? Buran yakın ama kendin uzaksın." dedi Luke'a kalbini işaret ederek.
"Gerçekten bir turiste söylemek için çok zor bir tespit." dedi Calum yavaş bir tempoyla alkışlayarak. Ama Michael kadının her söylediğine, daha Ece çevirmeden, abartılı bir şekilde kafa sallıyordu.
"Senin 'ayatında bi erkek figürü var, mühendis mi ne bi' şey, küçük dağları o yarattı sanki böyle gerim gerim geriniyo ama..."
"Ay, nasıl çevireyim bunu." diye iç çekti Ece, kadın konuşmaya devam ederken.
"Diyor ki," dedi Ece en sonunda. "Buraya aslında bir şeylerden kaçmak için gelmişsin. İlgiden ve bazen ilgisizlikten çünkü etrafında çok fazla yapmacık insan varmış."
Gözlerimi kocaman açarak Ece'ye döndüm çünkü şu anda söylediklerinin hepsi tamamen uydurmaydı. Luke'un yerinde rahatsızca kıpırdanıp Ashton'a bir bakış attığını gördüm.
"Senin anan pasif bi' kadın. Ondan sen çok rahat olmuşun ama anlayacan anacığının değerini..."
"Çok yoğun bir tempodan çıkmışsın ama o karmaşada kendini hiç yalnız hissetmemişsin çünkü hayatında sana çok yakın duran insanlar varmış."
Çaktırmadan alttan Ece'yi dürttüm ve bana oldukça ciddi bir ifadeyle döndüğünde gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Hayranları olarak tabii ki onlar hakkında bir sürü şey biliyorduk ve Ece de bunlardan yola çıkarak kafasından bir şeyler uyduruyordu.
"Gerçekten bilebilir mi böyle şeyleri?" diye sordu Ashton oldukça ciddi bir şekilde ve işte o zaman kahkahayı bastım. Ece bana dirsek attı ama o da sırıtıyordu.
"Hiç sanmıyorum." dedi gayet ciddi bir şekilde, Ashton'ın sorusuna karşılık ama o hiç ikna olmamışa benziyordu.
"Etrafında 'ep kızlar dolu da sen yüz vermiyon. Bu iki kızın değerini iyi bil ama." dedi teyze ve bu Ece'yle ikimizi güldürmüştü çünkü Luke'un hayatında önemli bir yer edinebilecek olmamız düşüncesi gerçekten çok saçmaydı. Biz gülerken kadın onaylamaz bir bakış atsa da konuşmaya devam etti.
"Özellikle de senin değerini bilsin." dedi Ece'ye bakarak. Sırıtışlarımız ikimizin de yüzünde donarken birbirimize baktık. Kadın bilmiş bilmiş kafasını sallayıp konuşmaya devam etti.
"N'oluyor?" diye Ece'yi dürttü o sırada Michael.
"Dedi ki, Luke'un etrafında çok kız varmış ama-"
O sırada duraksayıp bana bir bakış attı. "Onun istediği başka biriymiş." Bunu söylerken bir yandan da kafasıyla beni işaret ediyordu.
"Öyle demedi!" diye çığırdım Luke'tan olabildiğince uzağa bakmaya çalışarak. Göğsümden başlayan bir sıcaklığın yüzüme doğru hareketlendiğini hissedebiliyordum. "Zaten uyduruyor."
"Bana işinde oldukça iyi gibi geldi." dedi Ashton sırıtarak. O sırada Luke'un olduğu yerden ona doğru boş bir midye kabuğunun fırlatıldığını gördüm.
Teyze söylediklerini bitirdiğini belirtircesine cebinden büyükçe bir nazar boncuğu çıkarıp Luke'un avcuna koydu ve bir dilek dilemesini istedi. O dileğini dilerken Michael gözlerini kapatıp ellerini birbirine kenetlemiş, yüksek sesle saçma şeyler diliyordu.
"Bir midilli istiyorum. Ama pembe olsun."
"Benim için de biraz sakal iste." dedi Calum somurtarak.
"Ve Calum için de sakal."
Teyze ise onlara aldırmayıp yanına yerleştirdiği, haşatı çıkmış gülleri Luke'a doğru uzattı.
"Gül al bakim sevdiceğine."
"Yok, teyze, sağ ol." dedim kadına ve fal için cüzdanıma uzandım ama o hala ısrarcıydı.
"Şu güzel kıza al bi' gül be." diyerek Luke'un göğsünü güllerle dürttü.
En sonunda Luke onu anlamaya çalışır gibi güle doğru uzandı. Teyze solmuş gülü ona verdiğinde hala çiçeği Ece'ye vermesi için dürtüklüyordu.
Ece ise kaş göz işaretleriyle kadına beni işaret ediyordu ki yanlış kişiyle uğraştığını anlasın. En sonunda olayı anladığında teyze Luke ve benim aramdan çekilerek ayaklandı ve gitmeden önce bizi birbirimize doğru ittirip Luke'un sırtına vurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of College
FanfictionBu hikayedeki Calum kötü çocuk olmaktan uzak, Luke piçliğin kenarından bile geçmiyor. Ashton mı? Kıkırtılarıyla neşe saçıyor ve küfrederken pizza yemek Michael'ın tek özelliği değil. Biz sadece 5 Seconds of Summer'ın tüm bunlardan çok daha fazlası...