Deniz
"Bence telaş yapmana gerek yok."
Hızlı yürümeye çalışmaktan nefes nefese kaldığımı çaktırmamaya çalışırken Luke'a doğru döndüm.
"Telaş yapmıyorum... Ama Michael, Ece'nin ateşinin yükseldiğini söyledi ve sonra bir daha cevap atmadı. Yani ders- dersin sıkıcı olduğunu söyleyen sendin, çıktık diye şikayet etme."
Omuz silkerek yürümeye devam ettiğimde Luke hala homurdanıyordu.
"Ben çıkıp birlikte başka şeyler yaparız diye düşünmüştüm."
Şu an kastettiği şey yüzünden dönüp yanaklarını sıkıp onu hunharca öpmek istesem de apartmanın önüne gelmiştik bile ve benim öncelikle Ece'nin iyi olduğundan emin olmam gerekiyordu.
Ona gülümsediğimde, "Yine de beraberiz." dedim ve o uzattığım elimi tuttuğunda merdivenleri çıkmaya başladık.
Hızlı ama sessiz bir şekilde içeri girdiğimde evin sessizliğe gömülmüş olduğunu fark ettim. Ece'yi en son salonda bıraktığımı bildiğimden eşyalarımı kenara atıp içeri geçtim.
Oh.
Birkaç saniye hareketsiz kalarak gördüğüm manzaranın içinde kendimi kaybettiğimde yüzümde bir sırıtma oluşmasına engel olamamıştım.
Luke salona girmesiyle arkamda belirdiğinde sırıtan ifademle ona döndüm. Şüphesiz o da benim gibi bunu görmeyi beklemiyordu.
Ece sırtını koltuğa dayamış, onu sıkıştıran Michael'ın boynuna doğru sokularak oraya yerleşmişti. Michael yarı oturur pozisyonda gibi olduğundan kafası Ece'ninkinin üzerinde duruyordu ve horuldamasına bakılırsa derin bir uykudaydı. Ece bir kolunu Michael'a doğru attırmışsa da saçları tüm yüzünü kapattığı için nefes alıp almadığı konusunda tereddütlerim vardı.
Onların ayakucuna doğru yerleşmiş olan MJ ise bütün bu tabloyu tamamlar nitelikte bir sevimlilikte onların uyku partisine katılmıştı.
Luke'un bana doğru eğildiğini hissettiğimde, "Ece'yi ona emanet etmemin kötü bir fikir olduğunu sakın söyleme." diyerek onu engelledim. Kıkırtısı kulağımı doldurduğunda söylediğimde yanılmadığımı anladım.
"Uyandıracak mısın?"
"Hayır," diye mırıldandım, "kıyamam ki. Şunlara bak."
"Michael'ın da sonunda uyuyabilmesine sevindim."
Biz hala yerimizden kıpırdamamışken onları izlemeyi sürdürüyorduk. Michael'ın beyaz tenine karşın kızaran yanaklarını gördüğümde ise onun da ateşinin çıkmaya başladığını fark etmiştim. Daha da yükselmeden kontrol altına alınmalıydı. Mutfağa doğru ilerlediğimde Luke beni izledi.
"Ben abime ikisinin durumunu anlatıp ilaç yazmasını isteyeceğim," dedim çıkardığım birkaç havluyu hafifçe ıslatarak, "sen de şunu Michael'ın alnına yerleştirir misin?"
Luke kısa bir süreliğine elindeki havlulara takılıp kalmışsa da daha sonra işlevlerini sorgulamadan talimatımı yerine getirmek için hareketlenmişti.
Birkaç dakika sonra abimden gelen mesajla eczaneye gitmek için çıktığımızda Luke ile dün Ece ve Michael'ın girdiği iddiadan konuşuyorduk.
"Başka girecek iddia kalmadı çünkü... " dedim yakınır bir şekilde. "Yangın musluklarının çalışıp çalışmadığını düşünmek bugüne kadar benim aklımın ucundan bile geçmedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of College
FanfictionBu hikayedeki Calum kötü çocuk olmaktan uzak, Luke piçliğin kenarından bile geçmiyor. Ashton mı? Kıkırtılarıyla neşe saçıyor ve küfrederken pizza yemek Michael'ın tek özelliği değil. Biz sadece 5 Seconds of Summer'ın tüm bunlardan çok daha fazlası...