Ece
Deniz sınıfa girip hocayı gördüğünde yeniden sırıtmaya başlasa da kendini dizginlemeyi başararak yerine geçti.
Ders başladığında hocayı dinleyip bir yandan not almaya çalışırken, diğer kolumun Michael tarafından zapt edildiğini fark etmemiştim. Ona bakarken bir anlığına nefessiz kalmış gibi hissetsem de ifadesi sırıtmama neden oldu. Yüzünde,üç yaşındaki çocuğun yeni boya kalemlerine kavuşmuş ve boyama kitabındaki ilk zorlu resmi yaparmışçasına dilini çıkarmış bir ifade vardı ve bu fazlasıyla tatlıydı.
Ceketimi yukarı doğru sıyırdığımdan kolumun açık kalan kısmını önüne koymuş, birkaç karalamanın ardından bir şeyler çizmeye başladığını gördüğümde heyecanlanmıştım.
Hayır, hayır.
Bu çizgiler fazlasıyla tanıdıktı.
Ne çizdiğini anladığımda hafifçe öksürdüm. Bu sefer ise bana bütün şekerleri yerken yakalanmış çocuk ifadesiyle bakıyordu.
Minik bir sırıtma göndererek kafasını yeniden eserine döndürdüğünde çizdiği odacıkların ortasından bir dal geçirmektense onları birbirine bağlayarak küçük bir kalp çizmişti.
Hah.
Yani kolumda Michael Clifford tarafından yapılmış bir penis çizimine de aynı hayranlıkla bakabilirdim belki ama kalp kesinlikle daha iyi olmuştu.
Kalbin içini de boyayıp özenli bir şekilde çizimini bitirdiğini gördüğümde kıkırdamamı tutamadım.
"Harika oldu." diye fısıldadım.
"Bu daha başlangıç..." dediğinde ikimiz de kıkırdadık ve ben kolumu tamamen ona emanet ettim.
Kolumdaki minik, ve biraz yamuk, kalbe baktıkça zaten odaklanmakta güçlük çektiğim dersten tamamen kopmuştum ve Michael'ın eserlerini yaratmasını izlemekle dersi dinliyor taklidi yapmak arasında gidip geliyordum.
Hocanın önümüzdeki sıranın hizasında durduğunu fark ettiğimde söylediklerinin aslında bize hitap ettiğini anlamıştım. Biz, yani çocuklara...
"Avrupa dışı ülkelerde bu konunun düzenlemesine baktığımızda daha farklı bir yaklaşım görüyoruz."
Tam da dersimizde Avrupa dışı ülkelerden birilerinin bulunması ne güzel bir tesadüf olmuştu öyleyse.
"Yine de bu konuda koruyucu hükümlerin farklı bir bakış açısıyla düzenlenmesi, uygulamada görülmediği sürece bir önem taşımıyor."
Katılıyorum...
Ne kadar da Ashton'un sesi...
Ashton mı dedi onu?
Gerçekten mi? Vay canına.
"Kesinlikle doğru..." diye onayladı hoca onu. Tek kolumu bir kedi yavrusuna kaptırmış olmayı umursamadan Ashton ve hocanın arasında geçen konuşmayı dinlerken gerçekten etkilenmiştim.
"Yeni öğrencilerimizin derse ilgisi ne kadar güzel, değil mi arkadaşlar, yav?"
Ashton bu lafa gururlu bir şekilde gülümsedi.
"Gerçi bunlar nasıl avukat olacak bilmiyorum, bu kılıkla..."
Bütün sınıf kıkırdarken Deniz'le göz göze geldiğimde suratında oynayan bir mimik olmamasına rağmen resmen gözlerinin içiyle buna kahkahalar attığını görebilmiştim. Şu an yeniden gülmeye başlarsak muhtemelen susamayacaktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of College
FanfictionBu hikayedeki Calum kötü çocuk olmaktan uzak, Luke piçliğin kenarından bile geçmiyor. Ashton mı? Kıkırtılarıyla neşe saçıyor ve küfrederken pizza yemek Michael'ın tek özelliği değil. Biz sadece 5 Seconds of Summer'ın tüm bunlardan çok daha fazlası...