Deniz
Kucağımdaki kitapların ağırlığına dayanabildiğim sayılı saniyelerde son basamağı çıktım ve derin bir nefes aldım. Daha önümde bir kat daha olması ise sadece gözlerimi devirmeme sebep oldu. Üst kat merdivenine yürürken çıkışın engellediğini görmemle kaşlarımı çattım.
Bunu anlamlandıramasam da, bizim yılbaşından iki gün önce kütüphaneye gelmemizin kesinlikle takdire şayan olduğunu düşündüğüm için buna takılmamaya karar verdim. Bütlere de derslerimizi vermek için son bir şansımız oluyordu, evet ama eğer sonrasında içimizden birinin bile tek dersi kalırsa okulu kesinlikle ateşe verecektim.
O sırada duyduğum atışma seslerinin ise Michael ve Ece'ye ait olduğunu anladığımda onların oturduğunu düşündüğüm tarafa doğru yürüdüm.
"Onları kendime ayırmıştım!"
"Siktir git. Kırmızıları her zaman önce yiyen benim!"
"Asıl sen siktir git!"
"Al bu ekşi-tatlıları ye. Onlar da çok güzel."
"Ya!"
Ece kızgın bir şekilde Michael'ın ağzına tıkmaya çalıştığı ekşi-tatlı jelibonu eliyle ittirirken, omuzlarını silkip ona küser gibi yaptı. Masadaki boş jelibon paketlerine bakılırsa, Ece her zamanki gibi kırmızı ayıcıkları sona saklamış ama kırmızı ayıcıklar Ece onları yemeden önce hunhar bir Michael'ın gazabına yakalanmışlardı.
Tartıştıkları konunun tatlılığı gerçekten kalbimin erimesine sebep oldu.
"Hey!" dedim yanlarına vardığımda dikkatlerini çekmek için. Ama o sırada Michael hala ekşi-tatlı jelibonları sevimli gibi gösterip Ece'yi kandırmaya çalıştığından beni takmadı.
"Ya Deniz!"
Ece konuşmaya başladığı gibi Michael'ın jelibon arkadaşlarından biri Michael'ın çabasıyla ağzının içine girmişti bile.
Kütüphanedeki jelibon ritüelimiz Ece'yle senelerdir ders çalışmayı bizim için katlanır kılan nadir şeylerdendi, onun gerçekten kızmadığını bilsem de böyle mızmızlanması çok tatlıydı. Çünkü o ekşi-tatlıları sevmezdi ve kırmızıları en son yerdi, Michael bunu öğrenmeliydi.
Ben daha onlarla konuşamadan masaya gelen Ashton ve Luke dikkatimi dağıttığında, Ashton onlara laf atmış, Luke ise dibimde bitmişti. Beni öperek selamladığında ikimiz de Ashton'un ortayı bulma çalışmalarını dinlemeye başladık.
"Bence ikiniz de farklı paketler almalısınız."
"Zaten o iki paketin tüm kırmızılarını da yedi!"
Paketten bahsetmeleriyle benim de gelmeden önce bir şeyler aldığım aklıma geldiğinde onlara seslenmeden çantama uzandım ve aldığım jelibonları önüne attım. Michael bir hışımla benim attığım paketi önüne çekerken, Ece de ona kötü bakışlarını dikmiş ve Michael'ın bana dönen yavru kedi bakışlarının boşluğundan yararlanarak paketi çekip almıştı. Zafer gülümsemesiyle bana döndüğünde ise ikisine de gözlerimi devirdim ve az önce masaya koyduğum kitap yığınının önüne oturdum.
"Yukarısı neden kapalıymış biliyor musunuz?"
Ashton, "Tamirat varmış." dediğinde kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. Yukarıda tamirata konu olabilecek bir şey yoktu ki?
Ece onu, "Yani öyle yazıyordu..." diye tamamladığında ise ne düşündüğümü anlamıştı.
Yine de bunun üzerine daha fazla düşünmemeye karar verdiğimde Luke'un ne çalışacağımı sormasıyla ilgilendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of College
FanfictionBu hikayedeki Calum kötü çocuk olmaktan uzak, Luke piçliğin kenarından bile geçmiyor. Ashton mı? Kıkırtılarıyla neşe saçıyor ve küfrederken pizza yemek Michael'ın tek özelliği değil. Biz sadece 5 Seconds of Summer'ın tüm bunlardan çok daha fazlası...