Ece
Bütün haftayı derslere girme süreciyle geçirdiğimizde artık çocukların da yavaş yavaş okula alışmaya başladıklarını görüyordum. Ashton'ın derslere ilgisi, Calum'un nerede olsa onun için fark etmezmiş tavırları, Michael ve Luke'un birbirlerine sataşmalarıyla; Deniz ile okula gelmememiz artık düşünülebilir bir seçenek bile değildi.
Hafta sonu yaklaştıkça şu erasmus partisiyle ilgili yeniden pek çok kez konuşmuştuk ve çocukların gitmek istediğini bildiğim için onlara eşlik etmenin benim için 'bir onur' olduğunu söylemiştim. Ama bütün ısrarlarımıza rağmen Deniz gelmemekte oldukça kararlıydı ki, bunu Luke bile değiştirememişti. Yani... Deniz'e hoşlanmadığı herhangi bir işi yaptırmak için hiçbir rüşvetin işe yaramadığı oldukça açıktı.
Dün gece de Calum'un bana mesaj atmasıyla, küçük çaplı telefon ile bakışma dakikaları geçirsem de sonrasında sıradan muhabbet ederek, bugün kaçta buluşacağımız üzerine sözleşmiştik.
Gerçi hepimizin bu saate uyduğunu söyleyemeyeceğim... Kıbrıs Şehitleri'nde yürüdüğümüz sırada sokak gece hayatı havasına çoktan girmişti bile çünkü Ashton'ın zoruyla, otobüs duraklarında Eda'yı bir buçuk saatten fazla beklemiştik. Bu yüzden de şimdi partiye baya bir geç kalmıştık ama asıl sorun bu değildi.
Kız, bizi saatlerce hazırlanamadığı için yol kenarına o kadar saat dikmiş, sonra da arayıp arkadaşının onu arabayla alacağını ve bizim onsuz gidebileceğimizi söylemişti. BİZ BİR BUÇUK SAAT ONU BEKLEDİKTEN SONRA!
Yanımda çocukların olması büyük şanstı aslında, yoksa böyle bir bekleyiş korkunç derecede sıkıcı olabilirdi. Ama onlar varken bir buçuk saat ayakta dikilmek beni yormamıştı bile.
"Bütün akşamı gereksiz bir kızı beklemek için geçirmeseydik iyiydi." dedi Calum soğuk bir sesle, son yarım saattir ağrıyan belinden yakınıyordu. Eda'ya gereksiz dediği anda kafamı çevirip hevesle ona bakmıştım. Ashton ise ona gözlerini devirip hemen savunma moduna girmişti.
"Evde su borusu patladığı için duş alamamış, onun suçu değil ki." diye çıkıştı Calum'a ama kızın evindeki boruların gayet sağlam olduğundan ben ve altıncı hissim gayet emindik.
Ama Ashton'ın bu bahaneye inanması gerçekten çok tatlıydı tabii. Şapşal çocuk.
Calum, "Hadi ama Ashton! Ece bile hiç sevmiyor kızı." dediğinde az kalsın kendi tükürüğümde boğuluyordum. Şokla Calum'a doğru döndüğümde Ashton çoktan yavru köpek bakışlarını üzerime dikmişti bile.
"Gerçekten mi?" diye sordu ela gözlerini kocaman açarak. Dudaklarının kenarları bu şekilde aşağı doğru kıvrılmışken ona sonsuza kadar bakabilirdim sanırım.
"Yok." dedim hala bakışlarıyla hipnoza girmiş bir şekilde. Ama bu sefer diğer çocukların sitemkar bakışlarını üzerimde hissetmiştim. Ashton beklentiyle yüzüme bakmıyor olsa çoktan küfrü basıp kızdan nefret ettiğimi söylerdim ama bana o şekilde baktığından, tüm bunları içinde tutmak zorunda kalmıştım.
"Yani... Tanımıyorum ki pek. Bir şey diyemem yani." diye toparladım, o sırada Ashton da artık önüne dönmüştü.
Bir an için Calum'la göz göze geldiğimde, Eda'yı aslında hiç haz etmediğimi belli edercesine gözlerimi devirip kafamı salladım. Yüzünde kocaman bir gülümseme oluşurken alttan bana gizlice elini uzattı ve ben de avcuna sessizde çaktım.
Gazi Kadınlar Sokağı'na girdiğimizde aklıma gelen şeyle çantamı karıştırmaya başladım. Parmaklarım küçük gözdeki halka küpeye dokunduğunda ise zaferle sırıttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of College
FanfictionBu hikayedeki Calum kötü çocuk olmaktan uzak, Luke piçliğin kenarından bile geçmiyor. Ashton mı? Kıkırtılarıyla neşe saçıyor ve küfrederken pizza yemek Michael'ın tek özelliği değil. Biz sadece 5 Seconds of Summer'ın tüm bunlardan çok daha fazlası...