55 - Zımbalar ve Çiviler

501 44 31
                                    

Ece

Vize haftasında izleyemediğim birikmiş dizilerimi art arda izlemeyi daha yeni bitirebilmiştim. Kulaklıklarımı çıkarıp kucağımdaki bilgisayarı bir yana bıraktığımda gerindim.

"Bitti mi bebek?" diye sordu Deniz mutfağın oradan.

"Evet!" diyerek yumruklarımı havaya kaldırdım. "Artık gerçek hayata dönmeye hazırım sanırım."

Deniz kıkırdayarak yanıma geldi ve koltukta yanıma uzanırken bana elindeki çikolatalardan birini uzattı. Saatlerdir bilgisayara kapanmış ve hiç yerimden kıpırdamamış olduğumdan midem, çikolatayı büyük bir misafirperverlikle karşılamıştı.

"Michael sence hediyemizi cidden beğendi mi?" diye sordum bacaklarımı altıma toplayıp Deniz'e dönerek.

"Bence bayıldı." dedi o da kıkırdayarak. "Bunu baya bir fazla dile de getirdi aslında."

Gerçekten de öyleydi. Michael hediyemizin ne olduğunu anladığında, daha onu kutusundan tamamen çıkarmadan öncesinde bile, çığlık atmaya başlamıştı. Hediyeyi kutusundan çıkarırken de bağırıp bunun ne kadar harika bir hediye olduğunu haykırmaya devam etmişti. Ve onu kullanırken de yerinde yaylanıp aynı şeyleri söylemeyi sürdürmüştü.

"Evet de... Ne bileyim."

"Luke, onun yatana kadar hediyemizle oynadığını söyledi. Hatta şu an bile hala oynadığına eminim."

Ona omuz silktiğim sırada arkasındaki yastığı kucağına alıp kollarını da etrafına sarmıştı. Çenesini kucağındaki yastığa dayayıp sevimli bir ifade takındı.

"Dün Michale'ın bize Ninja Kaplumbağalı anahtarlık alması aşırı tatlı değil miydi abi?"

Alışveriş merkezinden ayrılmadan önce Michael hepimizi durdurarak bizi bir sıra haline getirmişti ve Deniz'le benim elimize bu anahtarları tutuşmuştu; benim için Raphael ve Deniz için Donatello.

"Bu sana. Bu da sana." diyerek Michael'ın taklidini yaptım Deniz'e. İkimiz de taklidime gülerken, Michael'ın bunu yaparkenki surat ifadesi aklıma gelmişti. "Kendi doğum gününde bizim için hediye alması çok güzeldi gerçekten."

"Ah, bu arada sen iddia için Michael'dan ne istedin? Yoksa doğum günüydü diye kaybettiğini yok mu saydın?"

"Hangi iddiadan bahsediyorsun? Dün üç tane daha iddiaya girdik ki onu en az on tanesinden de zorla vazgeçirdim." dedim gözlerimi devirerek ama bu durumdan kesinlikle memnundum çünkü kaybeden bir Michael'ı izlemek, en az kazanan bir Michael'ı izlemek kadar eğlenceliydi.

"Saç boyasını tişörtünden çıkaramadı ya..."

Deniz'in söylediği şeyle, o saçma iddiayı hatırlayınca koca bir kahkaha attım çünkü bu zaten başından kaybedilmiş bir iddiaydı. Daha Michael'a kafa tutarken bile o boyayı tişörtünden çıkaramayacağını biliyordum, üstelik Michael bir de üstüne Luke'un bütün kıyafetlerini çektirmişti.

"Kazandığım şeyi niye yok sayayım!? Ona doğum günü dileğini istediğimi söyledim." dedim kıkırdayarak. "Hani, pastasını üflerken dilediği."

"Çok adisin!" diye gözlerini kocaman açtı Deniz ama sırıtıyordu da.

"O da öyle dedi." dedim kıkırdayarak ve sonra da yine Michael'ı taklit ettim. "Nesin sen benim en büyük düşmanım mı?"

"Bana sorarsan, biraz haklı." diye kaşlarını havaya kaldırıp sırıttı bana Deniz. "Ama bir dakika! Sonra mumları üflerken dilek diledi."

"Çünkü ben dileğimi kullandım." dediğimde ise bana kafası karışmış bir şekilde bakmıştı. Ona kıkırdayarak açıkladım, "Michael'ın doğum günü dileğini kullanabilmesini diledim. O da kullandı."

5 Seconds Of CollegeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin