46 - BFFs

475 42 12
                                    

Ece

Dün Michael'la ettiğimiz kavgadan sonra  kütüphaneye yüzüm asık dönmüş olmam tabi ki Deniz'in gözünden kaçmamıştı. Ama o Tim'le ders çalışıyor olduğundan, bu konuyu konuşmayı sonraya ertelemiştik ve Ashton'la ben farklı bir masaya geçerken onları yalnız bırakmıştık.

Ashton'la ise bu olayı tamamen kapatmış gibiydik çünkü ikimizin ağzından da Michael ya da Luke ismi bile çıkmamıştı. Sadece oturup ders çalışmıştık ve Ashton gerçekten de birlikte ders çalışması kolay biriydi.

Çalışırken konulara oldukça odaklı görünüyordu ve bunu yaparken sessizdi de. Ama derslere adapte olması çocuklar için genel olarak zor olduğundan, Ashton da bazı konuları anlamakta güçlük çekiyordu. Bu yüzden de belli bir zamandan sonra konuları birbirimize anlatarak çalışmak zorunda kalmıştık.

Ona bir şeyler anlattığım zaman beni başını sallayarak onaylaması, gözlerini yüzümden hiç ayırmadan dikkatlice dinlemesi ve bazen onun bana tatlı tatlı bir şeyler açıklamaya çalışması o kadar güzeldi ki, neredeyse diğer çocukların gittiğine sevinecektim.

Onun da benimle çalışmayı sevmiş olduğunu fark etmiştim çünkü eve döndüğümüz sırada bana, ertesi gün hangi konuyu çalışacağımızı sormuştu. En son birbirimize el sallarken ise buluşmak için saat ayarlamaya çalışıyordu.

Deniz'le eve girip kendimize yiyecek bir şeyler hazırlamaya başladığımızda ise sonunda konuyu açarak bana kütüphaneye girdiğimde suratımın neden asık olduğunu sormuştu.

Deniz'e Michael'ın onunla ilgili dediği şeyi ve bunun üzerine benim Luke'a attığım lafları anlattığımda yüzünde düşünceli bir ifade belirmişti. Luke'un kalkıp gittiğini ve Michael'a haykırarak küfür ettiğimi söylediğimde ise kaşlarını neredeyse saç çizgisine gelene kadar kaldırıp bana şaşkınca bakmıştı.

"Ashton haklı," demişti en sonunda anlatmayı bitirdiğimde. "Michael bana laf etti, sen de Luke'a laf ettin, gayet normal. Ama ikinizin de bizim moralimizin bozuk olmasına üzülüp, sonra da senin Luke'a, Michael'ın da bana yüklenmeniz doğru değil."

Ona dudaklarımı sarkıttığımda haklı olduğunu biliyordum. Bu durum tamamen Luke'la Deniz'in arasındaydı ve aslında ikisinin de mutlu olmasını isterken bu gerçekleşmediği için sürekli Luke'a bağırıp çağırmam çok yanlıştı. Hele de olaydan tamamen bağımsız olan Michael ve benim kedi köpek gibi kavga etmemiz tamamen saçmalıktı.

Deniz, özür dilememin iyi bir yaklaşım olduğunu söylediğinde ona kesinlikle katılmıştım. En azından Michael'a davranışımın sebebini sakin bir şekilde açıklarsam onun da beni anlayışla karşılayacağından emindim.

Dün sekiz buçukta buluşmak üzere anlaşmış olmamıza rağmen, Ashton sabah uyanamadığı için beni ekmişti. Ben ise gayet çalışkan bir öğrenci olarak- ve Deniz'i hayretler içinde bırakarak- tam vaktinde uyanıp okula gitmiştim.

Kütüphaneye erken saatte gelmeyi seviyordum çünkü hem daha sessiz oluyordu hem de istediğim yerde oturabiliyordum. Bir süre tek başıma çalıştıktan sonra ise geç yatıp erken kalkmanın olumsuz sonuçlarını görmüştüm.

Kendime kahve almak için Pier'e gidip sıraya girdiğimde gözlerim uykudan kapanıyordu.

"Şu pastanın içinde ne var?" diye sorduğunu duydum önümden tanıdık bir sesin ve gözlerimi anında kocaman açıp önümdeki sarı kafaya baktım.

"Sekiz lir-"

"Luke?" diye çığırdığımda bana döndü ama ardından anında gözlerini kaçırarak "Selam." diye mırıldanmıştı.

5 Seconds Of CollegeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin