Deniz
Kucağıma koyduğum kağıtları karıştırdığım sırada, yan koltuktaki Calum ve Ashton da birbirlerine mırıl mırıl konu anlatıyorlardı. Luke kendini yanıma attığında elinde, üzerine bolca nutella sürülmüş bir dilim ekmek tutuyordu.
"Baya karnım acıktı." dedi lokmasını iştahla çiğnerken. Beynimin uyuşukluğunu üzerimden atamazken göz göze geldik. "Bir ısırık ister misin?"
Ona sadece omuz silkip notlarıma geri döndüm. Beni şu saatten sonra çikolata kurtaramazdı.
"Michael ve Ece okuldan dönerken yiyecek bir şeyler getireceklerini söylemişlerdi."
Bütünlemelere kalmış olmak beni artık stresin en uç noktalarına getirmiş olduğu için bu hafta kendimi iyice moralsiz hissediyordum. Çocuklar için ise bu bile yeni bir deneyimdi ve bu yüzden bütünlemelere kalmak onları heveslendiriyordu bile.
Bu aslında biraz tatlıydı ve beraber çalışmaya devam ediyorduk, Luke hariç. Ama yine de haftalardır böyle bir stresin içindeydik ve artık gerçekten yorulmuştuk.
Gözlerimi kapatıp sıkıntıyla iç çektiğimde, Luke'un bakışlarını üzerimde hissediyordum.
"Çok sıkıldım artık." diye mırıldandım başımı geriye doğru yaslayarak. Luke ile göz göze gelmemiştim ama o da bana cevap vermemişti zaten. Yeniden notlarıma döndüm.
Bir süre sonra karşımda çocukların sesine aldırmadan okumaya devam ediyordum ama artık kelimeler gerçek anlamlarını benim için tamamen yitirmiş gibiydi. Gerindiğim sırada Luke'un yanımdan kalkmış olduğunu fark bile etmemiştim.
O sırada kapının çalmasıyla Calum ayaklanmıştı.
"Ben bakarım." dedi peşine MJ'i takarak ve kapıyı açmaya gitti. MJ artık resmen Calum'u yeni sahibi benimsemişti ve onu bizden daha çok seviyordu. Ece'yle ben ise, hangisini hangisinden kıskansak karar veremiyorduk.
Ece tin tin koşarak salona girdiğinde zıplayarak tam önümüzde durmuştu. "Luke!" diye bağırarak içerde onu arandı. "Korkma sakın! Sana yemeğini getirdik, aç kalmayacaksın."
Ece kıkırdayarak elindeki poşetleri sallarken Luke'un odalardan birinden çıkmasıyla ona doğru sırıtmaya başladı.
"Kahramanım!"
Hepimiz bir şeyler tıkındıktan sonra yeniden derse dönmüştük. Sınavlarımız kısa bir süre içinde olduğu için böylesine yoğun bir çalışma içindeydik, tek temennim hepimizin her dersinden geçmesiydi.
Ece bana yapacaklarımla ilgili kısa bir plan yaparken, bir süre Calum ve Ashton'a bir konu anlatmıştı. Sonrasında ona bir şey sormak için etrafta ona bakındığımda ise ortadan yok olmuştu.
"Ece nerede?" diye sordum diğerlerini süzerek.
Luke kıkırdayarak "Michael neredeyse oradadır." dediğindeyse, gerçekten Michael'ın da ortalarda görünmediğini fark etmiştim. "Şey... Belki sen de biraz ara versen..."
Luke'un ses tonu vücudumdaki her bir hücreye teker teker dokunurken ona dönüp hafifçe gülümsedim. Ben ona cevap veremeden Ece ve Michael da tekrar salona girmişlerdi ve ikisi tam önümüze dikildiklerinde suratlarına yerleşmiş olan sırıtışı şüpheyle süzdüm.
"Şey." dedi Ece, hala aynı korkunç sırıtışla. "Biz size bir şey söyleyeceğiz."
"Hamile misin?" diye Calum düz bir suratla ama dudağının kenarının hafifçe seğirmesinden dalga geçtiğini anlayabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of College
FanfictionBu hikayedeki Calum kötü çocuk olmaktan uzak, Luke piçliğin kenarından bile geçmiyor. Ashton mı? Kıkırtılarıyla neşe saçıyor ve küfrederken pizza yemek Michael'ın tek özelliği değil. Biz sadece 5 Seconds of Summer'ın tüm bunlardan çok daha fazlası...