Ece
Apartmanın merdivenlerini çıkarken kalbim ağzımda atıyormuş gibi hissediyordum. Son zamanlarda bu hissi arkamdan ayak seslerini duyduğum çocuklardan birinin herhangi bir hareketinde yaşadığımı düşünürsek şu anki sebebim bünyeme oldukça yabancıydı.
Yol boyunca Deniz'i birkaç kere daha aramıştım ve hiçbirinde sesi daha iyi gelmiyordu.
O anda bulunduğumuz kattaki kapı açıldığında Muko önüme çıkıp beni aniden durdurdu.
"Kuzum ben bir şeyler duydum."
"Muko'm şimdi değil." dedim sağa doğru hamle yapıp onu geçtiğimde. Michael'ın arkadan onun kim olduğunu sorduğunu duysam da şu an için açıklamak için duracak vaktim yoktu.
Açık kapıyı gördüğüm anda nefesimi tutmuştum. Yine de düşünmeden ittirerek içeri girdiğimde adımlarım önce salona doğru yöneldi. Ben salona girip açık mutfağa doğru geçmişken çocuklar da odalara dağıldılar. Deniz salonda ve mutfakta yoktu.
Luke'un da benimle salonda olduğunu gördüğümde kafamı olumsuz anlamda salladım. Koridorun başına geldiğimde kileri kontrol eden Ashton ve benim odamdan çıkan Michael ile göz göze gelmiştim, onlar da benim hareketimi tekrarladılar. Demek ki Deniz kendi odasındaydı.
Çocuklara beklemelerini işaret ettiğimde yavaş adımlarla Deniz'in odasına doğru yürüdüm. İlk girdiğim anda yine gözüme boş görünen odayla bir küfür mırıldandıysam da mırıldanma sesleri duymamla içeri doğru adımımı attım.
Gözlerim çalışma masasını bulduğunda ilk olarak 1.80 küsur boylarında bir Calum ve ondan yaklaşık 20 küsur santim kısa Deniz'in masanın altına saklanmış olduğunu gördüm. Ondan sonra gördüğüm şey ise masasının üstünde duran geçen hafta Luke'tan aşırdığım şapkaydı. Neden Deniz şapkayla falan uyuyup onu görünmeyen bir yerde saklamamıştı ki? Onların yanına vardığımda çocukların da arkamdan gelmediklerini bildiğim için şapkayı hızlı bir hareketle çalışma masasının diğer tarafına attım.
Yeniden Calum ve Deniz'e baktığımda neredeyse güleceğim bu manzaraya, Deniz ile göz göze gelmem engel olmuştu. Elbette korkmuştu ama böyle tatlı bir şekilde saklanması... oldukça tatlıydı işte.
Tabii ondan daha tatlı olmasın ama Calum'un da onu, artık güvende olduğunu ikna etmeye çalışırken neredeyse omzuyla boynu arasındaki dik açıyı sıfıra yaklaştırması ve bacaklarını da kendine çekip onunla konuşması Deniz'in tatlılığıyla yarışırdı.
Calum ona son bir şeyler diyerek masanın altından çıkmaya çalıştığında kafasını çarpmış ve ayaklarının dengesini ayarlayamayarak sendelemişti. Kıkırdama sesinin sadece benden çıkmadığına emin olduğum için gülümseyerek Deniz'e doğru eğildim ve onun çıkmasına yardımcı oldum. Çıktığı gibi kollarını bana doladığında ben de onu anne şefkatiyle sarmaya çalıştım.
"Baya filmlerdeki gibiydi." dedi mırıldanarak, "Tabii benim onu dövecek süper güçlerim olmaması dışında."
"Çığlığın konusunda bu fikri yeniden değerlendirebiliriz istersen." dediğimde yine kıkırdadığını duymuştum.
Calum arkamızda dikilirken, Michael ve Ashton yüzlerindeki salak ifadeyle bizi izliyordu. Hepimiz gerildiğimiz için yol boyunca pek konuşmamıştık ama şimdi Deniz'i bulduğumuzda bunu üzerimizden bir nebze atmış gibi görünüyorduk.
Luke onların arkasında belirdiğinde alçak bir tonla konuştu. "İçeride böyle bir şey buldum."
"MJ!"
Ona döndüğüm gibi haykırdığımda Deniz'den ayrılmış ve Luke'a doğru atılmıştım.
Michael'ın yine soran bir ifade ile köpeğimizin adını sorguladığını duysam da titreyen MJ'yi Luke'un kucağından almadan sevmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of College
FanfictionBu hikayedeki Calum kötü çocuk olmaktan uzak, Luke piçliğin kenarından bile geçmiyor. Ashton mı? Kıkırtılarıyla neşe saçıyor ve küfrederken pizza yemek Michael'ın tek özelliği değil. Biz sadece 5 Seconds of Summer'ın tüm bunlardan çok daha fazlası...