47 - Jelibon

520 46 10
                                    

Deniz

"Bugün ticaret çalışıyoruz, değil mi?"

Beraber okula yürürken Ece'ye doğru döndüğümde yüzündeki anlamsız sırıtma benim de gülümsememe neden olmuştu. Vizelerin yaklaşmasına bu kadar seviniyor olamazdı bence.

"Yani evet," dedim onun neşesine erişemesem de. "Benim son haftaları toparlamam gerekiyor."

"Oley çok güzel olacak."

Bu tepkisiyle bakışlarım anlamsızlaştığında o da bunu fark edeceğimi düşünerek bana dönmüştü.

"Yani toparlarız ya, öyle önemli bir şey işlemedi zaten. Ben birlikte çalışacağız diye şey yaptım- güzel dedim yani yoksa sen zaten toparlarsın."

Onun bu haline kıkırdadığımda, "E çiçeğimizi de getirdin umarım." dedim. 

Olmazsa olmaz'ımız bizimle bir vize dönemini daha atlatıyordu, onu yanımızdan ayırmamalıydık.

"Sıra sendeydi!"

"Hayır!" diye haykırdım. "Ben dün sizinle bile değildim kütüphanede. Senin alman gerekiyordu."

Ece dediğimi değerlendirip gözlerini umutsuzca kaçırdığında çiçeğimizin kaybolduğunu anladım.  Onun için ağıtlar yakıp aramızdan ayrılışını en güzel şekilde anmak isterdim ama...

"Buluruz belki..." dedim konuyu uzatmamak adına. "Ya da belki o bize geri döner. Zaten dönmezse hiç bizim olmamış demektir..."

Ece dramatik saçma sonuma göz devirdiğinde beraberce kıkırdamıştık.

"Hey." dedim okula varmak üzereyken. "Bu arada Michael'la konuştun mu?"

Ece'nin parlayan gözleri beni buldu. "Hayır... Ama- uhm... Luke ile konuştum."

Oh.

O da olur.

Ben hala onu gördüğümde kalbimin çırpıntısına hakim olamasam da bu sefer gerçeklere biraz daha sıkı tutunuyordum.

O benim için fazla güzeldi, ben onun için özel olmasam da olurdu.

O yüzden de Luke ile hala baş başa kalmaktan kaçtığımdan iki gündür Tim'le çalışıyordum. Bugün onlarla oturacağıma Ece'ye söz vermiştim, bana ticaret anlatacaktı. Hatta buna oldukça hevesliydi.

Ben cevap vermediğim için o, konuşmadan bahsetmeye başlamıştı. "Yani özür diledim, biraz ani oldu ama sonra taktiksel birkaç hareketle durumu toparladım ve o da özrümü kabul etti."

"Buna sevindim." dedim sırıtarak. Gerçekten de onların arasındaki muhabbetin gereksiz uzamaması iyi olmuştu.

Ece kıkırdayıp ellerini birbirine çarptığında ve sevinçle haykırdı. "Artık Duke taraftarıyım!"

Ben söylediği şeyi anlamaya çalışırken yolda durduğumda o, yürümeye devam edip yokluğumu sonradan fark etmişti. Bense söylediklerinden hala bir yere varamamıştım. 

"Denis ve Luke." dedi aptala anlatır gibi. "DUKE! İKİNİZİ 'SHİP'LEDİM."

Oh.

Siktir.

Beni izleyip bir tepki veremediğimi ve bunu hala anlamadığımı fark ettiğinde yeniden beni geçerek yürümeye devam etti. "Gerçekten birbirinizi bulmuşsunuz..." 

Ve ben yine onu anlamadım ama bu sefer sorgulamayacaktım.

Nihayet kütüphaneye vardığımızda boş bir yer bulup çalışmaya başlamıştık. Ece bana fotokopi çektirdiği notlarını verdi ve anlamadığım yerlerde de bana yardımcı oluyordu. Hatta öyle ki hocanın taklidini yaparak anlattığı için onu anlamakta hiç mi hiç zorlanmıyordum. Tabi gülmekten derse dönemememiz tamamen ayrı bir konuydu...

5 Seconds Of CollegeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin