Deniz
Ne demek, ben gidiyorum?
Ne demek, Eda?
Ay, şu an resmen katil olacağım.
Kızı ismen bilmiyordum ama muhtemelen seçmelilerden birinde denk geldiğim uzun saçlardan biriydi. Bu çocuk bununla ne ara tanışmıştı?
Benim gibi kilitlenen Ece'ye baktığımda, zaten Calum'u rahatsız etmemek adına köşeye sıkışmış olduğundan iyice küçülmüş görünüyordu.
Calum o sırada Michael'a çatmak için öne eğildiğinde uzanıp onu dürttüm, "Hey!"
"Gitti?"
"Abi." dedim fısıldayarak. "Diğerleri hala burada."
"Siktir."
"Hey, hey. Türkçe konuşmak yok."
Ece, Michael'ın bize laf atmasıyla kendini toparladığında Calum da arkasına dayanarak ikimizin bağlantısını kesmişti.
Ben de kendimi cevabını bilemediğim sorulardan kurtardığımda, "Bir şey konuşmadık ki..." dedim şirin bir tavır takınarak.
"Size inanmamız için bize ne konuştuğunuzu söylemeniz gerekiyor."
"Ya da Türkçe öğretmeniz." diye atıldı Calum gözleri parlayarak.
Ece'yle göz göze geldiğimizde kahkaha atarak gülmeye başladık. Onlara Türkçe öğretmek mi?
"Hey, ben ciddiyim, gülmeyin!" dedi gülerek.
"Olmaz," dedim hala kıkırdamaya devam ederken Michael'ın ciddi tavrına karşılık. "Yani- Türkçe zor bir dil."
"Evet, o haklı," diye doğruladı Ece beni. "Biz yapamayız."
Daha doğrusu hem sonunda bizi anlayacağınız ortak başka bir dili size öğretemeyiz, hem de kalp sağlığımız için sizinle bu maceraya atılmamamız en sağlıklı kararımız olacağından yapmamalıyız.
"Hadi ama," dedi Calum yanında oturduğumdan beni omzuyla dürterken, "bize yardımcı olmanız gerektiğini sanıyordum."
Ece, "Siksen olmaz." dediğinde onu, "Gerçi o zaman en azından fikri değerlendirirsin." diye cevaplamıştım ve ikimiz de patlayan bir kahkaha ile masaya kapanarak gülmeye başladık.
"Siks-" diye mırıldandığını duydum Calum'un ve Ece'yle ikimiz ona yavaş yavaş, şok içinde döndüğümüzde yüzünde hınzır bir gülümseme oluştu.
"Siksen." dedi bu sefer oturduğu yerde dikleşerek ve sanki harika bir şey başarmış gibi yumruklarını beline koydu. Yüzünde ciddi olmaya çalışır gibi bir ifade vardı, bu yüzden de yanakları seğiriyor ve burun delikleri genişliyordu.
Ece'yle ikimiz yüksek perdeden birer kahkaha patlattığımızda Calum da kendini beğenmiş bir şekilde kafasını sallıyordu.
"Gerçekten," dedi Ece hala kıkırdayarak. "Seni tebrik ederim, Calum."
Calum Ece'nin uzattığı eli resmi olmaya çalışan bir ifadeyle sıkarken biz de kıkırdadık.
"Bir daha söyle!" dedi Michael ağzını kocaman açmış sırıtırken.
"Siksen." dedi Calum ve yine ellerini beline koyup çenesini havaya kaldırdı.
"Siksen!" diye bağırdı Michael ve yandan birkaç kafa bize döndü. Diğer insanlarla göz göze gelmekten kaçınmak için başımı çevirdiğimde Luke'un bana bakmakta olduğunu fark etmiştim. Hala bağırarak Türkçe küfür eden arkadaşlarının davranışına karşılık bana kocaman gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of College
FanfictionBu hikayedeki Calum kötü çocuk olmaktan uzak, Luke piçliğin kenarından bile geçmiyor. Ashton mı? Kıkırtılarıyla neşe saçıyor ve küfrederken pizza yemek Michael'ın tek özelliği değil. Biz sadece 5 Seconds of Summer'ın tüm bunlardan çok daha fazlası...