Deniz
"Hadi gidiyoruz."
Yukarıda çılgın bir rektör ile karşılaşmamızın ardından kapının önünde anlamsız bekleyişimize son verdiğimizde yeniden çalışma masamıza dönmüştük.
Bu durumun nasıl bu hale geldiği çok ayrı bir konuyken, şu an için bir çözümünün olmaması da ayrıca sinir bozucuydu.
Ama sanırım aniden parlayan atarlı tarafımı bir kenara itmeli ve bunu boş vermeye çalışmalıydım. Bize karşı yapılan bir davranış söz konusu değildi ve birileriyle konuşup bunu halletmeye çalışmak sadece zaman kaybı olacaktı.
Ben eşyalarımı toplayıp merdivenlerin başında diğerlerini beklerken yanıma ilk varan Luke oldu ve bana doğru uzandığında kucağımdakilerden bir kısmını aldı. Hareketi karşısında hemen sırıtmıştım çünkü birden yüklendiğim iki koca kitap ve sayısını bilmediğim not yüzünden kollarım çoktan uyuşmaya başlamıştı ve ben o alana kadar hissetmemiştim bile.
Diğer elini ise belime doğru uzattığında hafifçe beni kendisine çekti. Ben direk onun göğsüne doğru devrilirken, o da kafasını benimkinin üzerine koyup konuştu.
"Eve mi dönüyoruz?"
Bu sırada Calum'un geldiğini gördüğümde ona gülümsedim ve soruyu yinelemesine karşılık kafamı kaldırdım.
"Cık..." diye reddettim onları. "Sizi başka bir yere götüreceğim."
Gizemli sırıtışıma karşılık Luke kıkırdadığında gülümsedim.
Diğerlerinin geldiğini gördüğümde ise Luke'tan ayrıldım ve Calum'un koluna girerek onu merdivenlere doğru sürükledim.
"Ve sen..." dedim sırıtarak. "Eve gitmediğin için gerçekten memnun olacaksın."
Calum muzip bir tavırla kaşlarını çattığında kıkırdadım. Muhtemelen ona söylediğim şeyi kast ettiğimi anlamamıştı ama gerçekten memnun olacağına emindim.
Nihayet kütüphaneden çıktığımızda kampüsün içinde ilerlemeye başladık.
"Deniz." diye seslendi arkadan Ece. "Bizi tahmin ettiğim yere mi götürüyorsun?"
"Nereye?"
"Orası neresi?"
"Biz biliyor muyuz?"
"MİCHAEL." dedim bağırarak ama bir yandan kıkırdıyordum. "Uslu bir çocuk olursan şirinleri görebileceğini kimse söylemedi mi sana?"
Sonra da Ece'ye döndüm. "Ve evet oraya gidiyoruz."
"Okul kartlarıyla oraya girilmediğini sanıyordum."
Sinsice sırıttım. "Yanınızda ben varken böyle şeyler fazlasıyla teferruat Raphie."
"BU ÇOK TAŞAKLIYDI."
Michael benim söylediğime laf attığında kıkırdadım ve önüme döndüm.
"Uslu olursam başka şeyler de görebilir miyim?"
Michael'ın bu sorusunun ise Ece'ye yönelik olduğuna emin olduğum için yeniden kıkırdadım.
O sırada binaya geldiğimiz için ise Ece'nin ona verdiği cevabı duyamamıştım. Luke'un kucağındaki notların arasından okul kartımı bulabilmek için aranmaya başladığımda beni meraklı gözlerle izlediğini hissedebiliyordum.
Onun genel olarak sessiz biri olmadığını biliyordum ama yanımdayken benim davranışlarımı anlamlandırmak istercesine boş bakması her zaman beni gülümsetiyordu. Genelde ne düşündüğünü tahmin edemiyordum ama kafamı kaldırıp onunla göz göze geldiğimde bana hafifçe sırıtması bile midemin içimde burulmasına sebep oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of College
FanfictionBu hikayedeki Calum kötü çocuk olmaktan uzak, Luke piçliğin kenarından bile geçmiyor. Ashton mı? Kıkırtılarıyla neşe saçıyor ve küfrederken pizza yemek Michael'ın tek özelliği değil. Biz sadece 5 Seconds of Summer'ın tüm bunlardan çok daha fazlası...