Ece
Yürüyen merdivenlerden çıktığımız sırada çocuklara bugünkü programımızı anlatıyordum.
"İlk önce Kemeraltı'na gideriz diye düşündük. Böyle, otantik bir yer."
"Otantik." diye kıkırdadı Deniz.
"Kapa çeneni." dedim onu yana iterek. Dengesini kaybedip Luke'a çarptığında kıpkırmızı kesilmişti. Kendini toparlarken mırıldanarak Luke'tan özür diledi. Ama bana sorarsanız Luke halinden gayet memnun görünüyordu.
Bir dakika. Ben neleri kaçırmıştım böyle?
"Sonra?"
"Ha?" dedim şaşkınlığımdan silkinerek.
"Sonra ne yapıyoruz." diye sordu Calum, bu sefer açıklayarak.
"Kordon'a gidiyoruz."
Sanki Kordon'un ne olduğunu biliyormuş gibi tezahürat yapmaya başlamışlardı ve gerçekten orada neyle karşılaşmayı beklediklerini bilmiyordum.
Kemeraltı'nın girişine geldiğimizde bunu onlara da bildirmiştim.
"Buradan sonra işi ben devralıyorum sanırım." dedi Deniz gülerek.
"Evet, ben Kemeraltı'nı pek bilmem ve içerisi tam bir labirent gibi. Üstelik tüm sokaklar birbirine benziyor." dedim Deniz grubun önüne geçerken.
"O zaman birbirimizden ayrılmasak iyi olur." dedi Calum ve gelip koluma girdi. Bu durum karşısında gerçekten şoka girip saçmalayacağımı düşünürdüm ama sanırım artık onların varlığına yavaş yavaş alışıyordum. Calum'a kıkırdayıp Deniz'in peşine takıldım.
Sokaklarda yürürken arada bir mağazaların yanında durup vitrindeki şeylerin ne olduğunu onlara açıklıyorduk. Şimdi önünde durduğumuz yerde Michael kafasına pembe, pullu bir başlık takmıştı.
"Bunu ne yapıyoruz?" diye sordu yandan sarkan fuşya tülü sallayarak.
"Ağzını örtüyorsun." dedim tülün ucunu başlığın öteki tarafına sıkıştırarak.
"Bunu kesin alıyoruz!" diye atıldı Calum. "Michael'ın ağzını kapatabilen tek şey."
"Koli bandımız bitmiş mi ki?" diye sordu Luke ciddi ciddi. Geri kalanımız onlara kıkırdarken Michael başlığı Luke'a fırlatıyordu.
Hala kolu koluma dolanık olan Calum'un kafasına bir fes taktığımda bunu çok sevmişti. Oradan ayrılırken de hepsi kendilerine birer fes almışlardı ve şimdi birbirlerininkinin püsküllerine vurup duruyorlardı.
Kızlarağası Hanı'na yürüdüğümüz sırada, çocuklar parlak görünümlerine kanıp kendilerine zencefilli şekerlerden almışlardı ama sert oldukları için kısa bir süre sonra onları yemeye çalışmaktan vazgeçmişlerdi.
"Biliyor musun, çok zorlarsan bunlar insanın dişini gerçekten kırabilir." dediğini duydum Luke'un Deniz'e. "Ama emdiğin zaman da bağımlılık yapıyorlar sanırım. Bunun kaçıncı olduğunu hatırlam-"
Kafasına yediği şekerle susmuştu çünkü Michael ve Ashton, hangisi hedefi daha iyi tutturacak diye yarış yapıyorlardı: Luke'a gelirse beş puan ve eğer kafasına gelirse yirmi puan. Ve söylemeliyim ki bu, izlemesi eğlenceli bir oyundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of College
FanfictionBu hikayedeki Calum kötü çocuk olmaktan uzak, Luke piçliğin kenarından bile geçmiyor. Ashton mı? Kıkırtılarıyla neşe saçıyor ve küfrederken pizza yemek Michael'ın tek özelliği değil. Biz sadece 5 Seconds of Summer'ın tüm bunlardan çok daha fazlası...