Ece
Dün ailemin yanına gidip gelmiş olmak beni yormuştu ama yine de vize haftasında erken kalkmayı alışkanlık haline getirdiğim için bugün de erkenden uyanmıştım. Tuvaletin önünden geçip dolu olduğunu anladığımda, bu konuda yalnız olmadığımı anlamıştım. Deniz'in dışarı çıkmasını beklerken içeri geçip biraz MJ'le ilgilendim.
"Günaydın."
"Günaydın bebek!" dedim mutfaktan salona geçerek. "Ben duşa gireyim, kahvaltıyı sonra birlikte hazırlayalım, olur mu?"
"Olur." dedi omuzlarını silkerek. "O sırada ben de MJ'i yürüyüşe çıkarayım."
Benim duşumun uzun sürdüğünü bildiğinden, en mantıklı çözümü ortaya atmıştı. O MJ'le evden çıkarken ben de havlumu almış, banyoya giriyordum.
Duşumu alıp giyindiğimde, neredeyse tüm yorgunluğum üzerimden akıp gitmişti. Vizelerin stresini geride bıraktığımız için çok mutluydum ama hukuk okurken bu rahat zamanlar pek de uzun sürmüyordu ne yazık ki.
Telefonumu elime alıp da Calum'un bana snap attığını gördüğümde neredeyse tükürüğümde boğulacaktım. Küfürler eşliğinde ekranı açmaya çalıştığım sırada kalbim son hızda atıyordu. Çocuklar bizi çoktan Snapchatten eklemişlerdi ve sadece bu bile bizi küçük çaplı bir komaya sokmuştu ama daha önce hiçbiri snap atmamıştı.
Derin bir nefes alıp snabi açtım.
Calum, dünya tatlısı selfieleriyle, Michael'ın doğum günü için Deniz'le bizi kahvaltıya çağırıyordu.
Snaplere baktığımda alkıma ilk gelen şey, Calum'un yanaklarının üzerimde bıraktığı etkinin kesinlikle yadırganamayacak düzeyde olduğuydu. Ama bu konuda yalnız olmadığımı bilmek beni en azından birazcık rahatlatıyordu.
Kapının açıldığını duyduğumda, elimde telefonla heyecanlı bir şekilde Deniz'e doğru koşturdum.
"Abi! Calum snap attı."
"Snap mi!?"
"Aynen, bizi kahvaltıya çağırdı." dedim kıkırdayarak. Bir yandan da MJ'i tasmasından kurtarmaya çalışıyordum. "Dur, bir tane daha attı."
*Deniz uyanmadıysa ona bunu göster*
"Ha siktir." diye küçük bir kahkaha attı Deniz, snapbackli Luke'u görünce. O sırada Calum'dan bir snap daha gelmişti.
*Hala bekliyorum...*
Ona hemen Deniz'le bir snap attıktan sonra hızlıca saçlarımı kurutmaya gitmiştim. Çocuklara gitmeden önce kahvaltı için onlara tattırabileceğimiz değişik şeyler almak istemiştik. Bu yüzden ikimiz de hazırlanınca evden çıkıp küçük bir alışveriş yaptık.
"Günaydın!" diye karşıladım, bize kapıyı açan Ashton'ı. Altında bol bir eşofman altı vardı ve saçlarının önü dağınık bir şekilde yüzüne düşüyordu.
"Selam."
İçeri geçip elimdekileri mutfağa götürdüğümde içeride bir telaş olduğunu görmüştüm. Luke haddinden fazla küçük bir tavaya dördüncü yumurtayı kırmaya çalışırken Calum da ekmek kızartıyordu. Michael ise pencerenin kenarında durmuş, yüzünde meleğimsi bir gülümsemeyle, elindeki telefonla uğraşıyordu.
"Günaydın!" dedim tekrar onlara da ve Luke'u yumurta konusunda çok geç olmadan uyardım, "Ben olsam bunu yapmazdım."
Yumurtayı hemen tavanın üzerinden çekerek bana kocaman sırıttı. Deniz'in içeriye girdiğini gördüğündeyse bakışları direk onu bulmuştu. Yanımdan geçerek 'kız arkadaşı'na günaydın öpücüğü vermeye gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of College
FanfictionBu hikayedeki Calum kötü çocuk olmaktan uzak, Luke piçliğin kenarından bile geçmiyor. Ashton mı? Kıkırtılarıyla neşe saçıyor ve küfrederken pizza yemek Michael'ın tek özelliği değil. Biz sadece 5 Seconds of Summer'ın tüm bunlardan çok daha fazlası...