Deniz
Dün birlikte girdiğimiz dersten sonra hepimiz ertesi gün görüşmek üzere ayrılmış ve eve dönmüştük. Gerçi onlar bir süreliğine yurtta kalıyorlardı ama nedense bu çok uzun sürmeyecekmiş gibi hissediyordum, özellikle de Luke için...
Dün David derse gelmediğinden asistanıyla geçirdiğimiz ders o kadar güzeldi ki, birinci sınıfa dönüp o dersi yeniden almayı dilemiştim. Yani bir dersin asistanını ne kadar sevebilirdiniz ki?
O, o kadar içten birisiydi ki bunu size bakarken parıldayan yeşil gözlerinin arkasında hissedebiliyordunuz. Kıvırcık saçlarını okul saatleri içine genelde küçük bir topuz yapmaya özen gösterir ve giyimine dikkat ederdi. Onunla konuşurken gerçekten dinlenildiğinizi hissederdiniz ve herhangi bir sorununuz varsa çözümü için elinden geleni yapardı.
Zaten ne kadar sevebileceğimizin cevabı, bizi bugünkü derslerden sonra Çatı'ya davet etmesiyle bir kat daha artmıştı. Çocukların danışmanı o olduğu ve Ece'yle bizi de tanıdığı için hep beraber bir şeyler içip sohbet edebileceğimizi söylemiş ve okulumuzun değerli barında buluşmak için bizden söz almıştı.
Ben Pier'de oturmuş onların dersten çıkışını beklerken aklıma gelen fikirle telefonumu elime alıp Lülü'ye mesaj attım. Telefonumdan kafamı kaldırdığımda ise Ece'yle çocukların binadan çıktığını görüp X Abi'ye veda ederek kafeden çıktım.
Calum ve Michael birbirlerini itip kakıyor, Ashton ise telefonuyla ilgilenirken Luke, Ece'nin anlattıklarını dikkatle dinliyordu.
Onları, "Hey!" diye selamladığımda hepsi dönmüş ve gülümseyerek bana karşılık vermişlerdi.
"Bir kişi eksiniz." dedim Ece'yi öpüp onlarla beraber yürümeye başlarken.
"Ah bilirsin, simli botlarını giymeden Çatı'ya çıkmamak konusunda katı kuralları var." dediğinde ona kıkırdamış ve önüme dönmüştüm.
Beş dakika sonra Çatı'ya çıktığımızda çocuklar buradan etkilenmiş gibi etrafı süzüyorlardı. Masalardan birini seçip oturduğumuzda Michael, beni Calum ile arasına alarak Ece'yi de karşıya Ashton ve Luke'un yanına yerleştirip bana masum bir gülümseme göndermişti. Bunu ikimizin Türkçe konuşmasını engellemek için yaptığı barizdi. Ben de ona sırıttım.
Telefonuyla ilişkisine bir süre ara vermiş görünen Ashton, ilgiyle Ece ve Luke'un konuşmasını dinliyordu. Luke'un karşımda olmasından dolayı bakışlarımı ondan ayıramıyordum ve bu durum kalp atışlarımı biraz engelliyordu. Ama o her zamanki gibi gözükse de nedense bakışları yorgunmuş gibi hissediyordum.
"Öyle değil mi, bebek?"
Ece'nin sesiyle gözlerimi ondan kaçırdığımda konuştukları konu hakkında hiçbir fikrim olmadığını fark ettim.
"Hı?"
"Oda arkadaşı için," dedi Ece benim salaklığımı anlayıp özet geçerken. "Şikayette bulunması bir işe yaramaz."
Başımı olumsuz anlamda salladım. "Aynen, çok dikkate alacaklarını sanmıyorum. Zaten eve çıkmak konusunda en ufak bir şansları olanlar bu yüzden asla yurtları tercih etmezler."
"Sanırım biz de o şansı yaratmak zorundayız." dedi Luke bıkkın bir tavırla. "Sabaha kadar kart oynayıp durdular, bunun nesinin bu kadar önemli olduğunu bilmiyorum. Uyuma şansım bile olmadı."
Söylediklerine içten bir şekilde üzüldüm. Oda arkadaşı hem kart, muhtemelen batak, bağımlısı hem de leşin tekiydi. Bu kötü bir durumdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of College
FanfictionBu hikayedeki Calum kötü çocuk olmaktan uzak, Luke piçliğin kenarından bile geçmiyor. Ashton mı? Kıkırtılarıyla neşe saçıyor ve küfrederken pizza yemek Michael'ın tek özelliği değil. Biz sadece 5 Seconds of Summer'ın tüm bunlardan çok daha fazlası...