6 - Kurtarma Operasyonu

858 80 13
                                    

Ece

Calum masadakilere laf atarak ayaklandığında, arkasını dönmüş ve yanımdaki yerini almıştı.

Uzun. Çok uzun.

"Ben de daha fazla sizinle oturmak istemiyorum." dedi dramatik bir şekilde kafasını çevirerek ve benimle birlikte binaya doğru ilerlemeye başladı. Ben ise o sırada onun bu hareketine kıkırdıyordum.

Calum Hood'la yalnız başıma kaldığımı sonunda idrak edebildiğimde vücudumun boynumdan yukarısı alev gibi yanmaya başlamıştı, sanki şimdi bir şey söylemek için ağzımı açsam ateş püskürtecektim.

"Şey..." dedi Calum az önceki neşeli tavrını hala sürdürürken. "Adın ne demiştin?"

"Ece."

"Ece?" diye tekrarladı sorarcasına. Doğru söylediğini belirtmek istercesine ona başımı salladım. Sanki adımı hafızasına kazımak ister gibi gözlerini kısmıştı. "Üzgünüm, sadece benim için hatırlaması biraz zor."

"Sorun değil." dedim gülümseyerek. "Ne zaman istersen sana hatırlatabilirim."

Tamam, der gibi başını salladı. "Ben de Calum."

"Evet. Hatırlıyorum." Sanki unutmak mümkünmüş gibi. Kafamın içinde kendi kendime gözlerimi devirdim.

Otomatik kapının önünde durduğumuzda geçmem için bana yol verdi. Ben gideceğimiz yeri gösterirken o da yanımdan yürüyerek beni takip ediyordu.

Çok uzun biri olduğum söylenemezdi ama kafam Calum'un kolunun üst kısmında bir yerlere denk geliyordu ve bunun da beni hiç olmadığım kadar kısa hissettirmesine engel olamıyordum.

"Ders..." diye mırıldandı, "gerçekten o kadar sıkıcı ?"

"Calum, buradaki dersler sıkıcılığı ile bir yarış içindedir." dedim ama onun şimdiden hevesini kırmanın akıllıca olmadığını geç akıl edebilmiştim. "Belki David'inkiler dışında."

"David? David Brodiy'den mi bahsediyorsun?"

"Evet." dedim kocaman sırıtarak. David kesinlikle en sevdiğim hocaydı ve adeta bir melekti. "Onunla tanıştın ?"

"Asistanıyla tanıştım aslında. Bizim danışmanımız o."

"Evet, o da gerçekten harikadır." diyerek başımı salladım. O sırada amfinin kapısına gelmiştik. Avrupa Birliği hukuku İngilizce olduğu için en yakın arkadaşlarım bu dersi almamayı tercih etmişlerdi. İçeriye girdiğimde birkaç kişiyle selamlaşıp amfinin basamaklarını çıkmaya başladım.

"Burası senin için uygun mu?" diye sordum Calum'a, çantamı sıralardan birinin üstüne bırakırken.

"Tabii." dedi sırıtarak ve yanımdaki yerini aldı.

Şu an tüm bu olanları sıradan bir durummuş gibi karşılayan beynimi içten içe tebrik ediyordum aslında çünkü bunu nasıl başardığıma dair bir fikrim yoktu. Yalnız kaldığım ilk fırsatta keçileri kaçıracağımdan emindim.

Defterimi sıranın üstüne çıkarırken Calum'la göz göze geldik ve ona gergince gülümsedim.

Ders başladıktan bir süre sonra hoca temposunu bulmuş ve bende kendimi hızlı bir şekilde not alırken bulmuştum.

Yanımda ayakları sıraya sığmayıp yana doğru yayılan Calum'u fark ettiğimde hafifçe kıkırdadım. O ise o sırada telefonuyla uğraşıyordu.

Kafasını telefonunun ekranından kaldırdığında ona baktığımı fark etmişti. Bana dönüp göz göze geldiğimizde yeniden yerin dibine girmiştim, beni resmen kendisini dikizlerken yakalamıştı.

"Supranasyonal ne demekmiş? Sanırım orayı kaçırdım." dedim durumu kurtarmak için.

"Uhm..." dediğinde düşünüyormuş gibi yapmıştı, "Sanırım dinlemediğimi itiraf etmeliyim."

Tedirgince dudağını ısırıp tepkimi ölçmek istercesine yüzümü süzdü. Ben ise bunun olacağını daha kafede konuşurken bildiğim için sadece küçük bir kahkaha attım. Yüzündeki ifadenin yerini kocaman bir sırıtış aldığı sırada telefonuna tekrar bir mesaj gelmişti.

Calum mesajı okurken benim aklım dersten tamamen uzaklaşmıştı bile.

"Uh-oh." dedi Calum bir anda bana endişeli bir şekilde dönerek. Ona daha sorunun ne olduğunu soramadan, amfinin kapısı gürültüyle açıldı.

"Kurtarma operasyonu." diye mırıldandı Calum telefonundaki mesajı bana gösterirken ve o sırada içeriye Michael ve Ashton girdiler. Onları da Luke ve oldukça eğleniyor gibi görünen bir Deniz geliyorlardı.

Ben ise hepsinin şu hallerine kıkırdamaktan kendimi alamıyordum.

5 Seconds Of CollegeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin