Karşımda okeye dönen bir dörtlü gerçekten beklemiyordum. Ben daha çok birbirlerini öldürürler birbirlerine yumruk atar yada birbirlerinin kafasını duvara sürterken görmeyi bekliyordum. Ya şuan be yapacağımı bilmiyordum. Ağzım şaşkınlıktan yere değmek üzereydi.
A: ağzını kapat sinek kaçacak.
D: hadi abicim şu taş gelsin de elimi bitireyim.
K: ulan son iki taşım kaldı.
B: bu el bitti gençler çünkü ben kazandım.
Deyip okey tahtasına dizdiği taşları gösterdi. Bunlar beni neden takmıyorlardı.
G: siz nasıl ya?
K: sen istemiyor muydun bizim barışmamızı? Al işte barıştık.
Diye gevşekçe konuştu kaan. Herşey bu kadar basit miydi? Bilsem daha önceden bu planı yapar uygulardım. Bir hafta boyunca çin işkencesi çekmek zorunda kalmazdım.
G: barıştığınız çok iyi oldu. Ne konuştunuz bakayım.
Gidip boş bulduğum yere yani deniz'in yanındaki pufa oturdum.
B: orası da bizde kalsın.
Oroso do bozdo kolson. Ulan bu planı yapan hayata geçiren benim ama bu konuşmadan haberim olmuyor. Neden yani? Ne konuşmuş olabilirler ki bunlar?
G: ya nolur söyleseniz ki ha nolur nolur
Dudaklarımı büzüp yavru köpek bakışlarımı atmayı ihmal etmemiştim.
A: o bakışların bir işe yaramaycak.
D: ve bu yüzden o bakışlarını üzerimizden çek.
Buğra ya baktığımda o da "maalesef söyleyemem" bakışları attı.
G: aman be söylemezsenizse söylemeyin.
B: gençler yarın bize geliyorsunuz demi?
A: tabi ayıpsın.
Diye konuştu çok sevgili okul sahibimizin oğlu. Bunlar ne yapacaklardı birlikte?
G: napıcaksınız ki yarın?
K: cips falan da alırız.
D: kolalar da benden.
Hayır yani ben görünmez falan mıyım bunlar beni tınlamıyorlar.
G: size bir soru sordum cevaplasanız hani çok makbule geçersiniz.
K: yarın fenerin maçı var ya onu birlikte izleyeceğiz.
Ha doğru ya yarın Fenerimin maçı vardı. İyi de bunlar ne ara maç muhabbeti yapıp birlikte maç izlemeye karar vermişlerdi. Alt tarafı bur buçuk saat kilitli kalmışlardı. Allah aşkına bu kadar kaynaşmaları normal miydi? İç sesim "kızım sende ne istediğini bilmiyorsun barıştılar artık ne istiyorsun işte" deyince gözünün çapağını yiyem iç ses bir sus diyerekten iç sesimi susturdum.
G: bende geliyorum o zaman yarın.
B: tabiki kapım sana her zaman açık.
Dediğinde aptal aptal sırıtmaya başladım. Sen böyle şeyler deyince ben sana daha bir çok aşık oluyorum çocuk.
D: acıktım ulan.
A: birşeyler söyleyelim abicim.
B: o iş bende gençler.
Kesin zengin işi şeyler söyleyecekti. Umarım suşi ıstakoz falan sipariş etmezdi.
G: siz hepiniz aşağı inin bende şu okey setini toplayıp geliyim.
Hepsi beni onaylayarak aşağı inerken odada buğra kalmıştı.
G: telefonunu arıyorsan eğer aşağıda sehpanın üstünde.
Buğra bana "sen telefonumun yerini nerden biliyorsun" bakışları atınca oflayarak konuştum.
G: gördüm yoksa kötü birşey yapmadım.
O da bana "inanayım mı sana" bakışlarını attı. Bende cevapsız kalmayıp " inan inan" bakışlarımı atınca buğra omuz silkip aşağı inmeye başladı. Hay senin omuz silkmeni yesinler çocuk. Acaba facebook'tan arkadaş olduğumuzu görünce ya da Twetter'dan beni takip ettiğini görünce yüzü ne şekile girecekti bu dq büyük bir merak konusuydu. Yalnız çocuğun Twetter'da 869.204 takipçisi var peki tahmin edin buğra kaç kişiyi takip ediyor? Nerden bilelim biz dediğinizi duyar gibiyim. Söyleyeyim o zaman 0 kişiyi takip ediyor. Evet evet bildiğimiz sıfır. Yani çocuğun takip ettiği tek kişi bendim. Fame olmak böyle bir duygu herhalde. Odayı topladıktan sonra sekerek aşağı inmeye başladım. Hepsi içeride öküz gibi oturuyorlardı. Oturma şekilleri aynen şöyleydi. Koltuğa bacaklarını açarak oturmuş bir adet ayaz onun bacaklarına kafasını koyarak uzanmış olan deniz tekli koltuklardan birinde oturan kaan diğer koltukta ise uzanan buğra işte böyleydi. Tabi hepsinin elinde bir telefon. Ne kadar da asosyaller bunlar. " sen sanki asosyal değilsin" diyen iç sesim ile hiç oralı bile olmadım. Kapı çalınca ben bakarım diye bağırdım. Ve koşarak kapıyı açtım. Karşımda sarışın rampası beş cm veya daha uzun herneyse boyuda gayet güzel olan kaslı bir çocuk vardı. Maşallah bu insan mıydı?
G: buyrun kime bakmıştınız.
Dediğimde çocuk gülerek "siparişleri getirdim de" demişti. Hah rezil oldum.
B: neyse şimdi siparişleri getirdiğine göre gidebilirsin.
Demişti ne zamandan beri arkamda durduğunu bilmediğim buğra. Tabi çocuğu gönderirken parayı da vermişti. Kapıyı hızlı bir şekilde kapatıp önünü bana döndü.
B: benim evimin sınırları içerisinde başka bir erkekle konuşma buna gerek yok.
Diyerekten içeriye gitti. Bir dakika bu beni kıskanmış mıydı? Sırıtarak bende salona geçtim. Bugra ise poşetleti açıyordu. Ben poşetin içinden saçmik saçmik şeyler çıkmasını beklerken poşetin içinden 10 adet kebap dürüm, salata ve ayran çıkmıştı. Bugün hiç beklemediğim şeyler oluyordu. Boş olan yere yani buğra'nın yanına geçip oturdum. Ulan çocuk bildiğiniz tipik türk erkeği çıkmıştı. Dürümlerden birini alıp yemeğe başladım.
...
Herkes iki dürüm iki de ayran içince kendinden geçecek duruma gelmişti. Bende dahil. Ne vardı yani bu kadar çok yemenin. Ama çok acıkmıştım ne yapayım. Hem yemesem benim ponçik bünyem buna dayanmazdı.
D: of çok yedik.
K: ama güzeldi.
A: Sağol buğra.
B: ne demek abicim.
G: saat çok geç oldu eve gidelim hadi.
Diye bizimkilere doğru konuştum. Onlarda beni dinleyerek ayağa kalktılar. Hep birlikte dışarı çıktık. Herkes arabayla gelmişti. Yani deniz ve kaan'ın ehliyeti yoktu. Ama ayaz'ın vardı. Çünkü ayaz bizden bir yaş büyüktü. Kaan'ın arabası babasınındı denizin de öyle.
B: gençler siz gidin ben de güneş'i eve bırakayım.
Bizimkiler her ne kadar buna gerek yok biz bırakırız desede buğra "olmaz güneş benim misafirim ve onu eve ben bırakmalıyım." Diyerekten herkesi ikna etti. Sonra da birbirleriyle erkekçe selamlaştılar. Bizim üç silahşörler arabalara binip gazlarken buğra da arabaya binip arabayı çalıştırdı.
G: buğra annen ile baban nerdeler ?
B: yurt dışındalar. Bir ihale için.
Başımı anladım tarzında sallayıp konuşmaya devam ettim.
G: bugün sizi odaya kilitlediğim zaman ne konuştunuz?
Evet bunu hala merak ediyordum.
B: sen onu boşver de facebooktan kendini eklediğini ve Twetter'dan da kendini nasıl takip ettiğini anlat.
G: şey onların hepsi can sıkıntısındandı.
B: Twetter'da bir kişi takip ediyorum o da sensin.
G: başkalarını takip etmene gerek yok zaten.
B: yine bir kıskançlık vakası.
Diye konuştu bay çok bilmiş.
G: seni kıskanmıyorum bunu aklına sok.
B: tabi canım tabi. Bende zaten dünya'nın en tipsiz erkeğiyim.
G: doğru en tipsiz erkeğisin sen bu dünyanın.
B: ah hadi ama güneş bu kaslar böyle güzel gözler bu boy pos bu gülümseme kimde var? Tabiki bende.
G: bu egonun diyorum kaynağı nerden diyorum
B: ego değil bu sadece gerçekler.
Araba durunca evime geldiğimizi anladım. Buğra bana gülümseyerek baktığında bende ona gülümsedim.
B: bugün benim için güzel bir gündü. Peki ya senin için nasıl bir gündü?
G: tek kelime ile süper.
Dediğimde yüzünde ki gülümseme iyice arttı. Onu şuan yanağından öpmek istiyordum. Ve cesaretimi toplayıp öyle de yaptım. Arabadan inip yürüdükten sonra son bir kez buğra'ya baktım. Buğra'nın eli öptüğüm yanağındaydı. Sanırım etkisinden çıkamıyordu. Ben ona el salladığımda o da şoktan çıkıp açık olan arabanın camından el salladı ve gaza bastı. Gülümseyerek binanın içine girdim. Asönsöre binip en üst katı tuşladım. Yani beşinci kat. Asansör kata geldiğinde çıkıp evin kapısını çaldım. Annem kapıyı açtığında içeri geçtim. Annemin yüzüne baktığımda beni sorguya alacağı çok belliydi. Hadi hayırlısı...Günler sonra içime sinen bir bölüm ile( gerçi her bölüm içime siniyor ama olsun adsddxd) karşınızdayım. Fark ettiyseniz yavaş yavaş yakınlaşmaya başladılar. Bakalım bu yakınlaşmalar nasıl devam edecek. Multide buğra'nın twitter profil fotosu var. Okuyupta votelerseniz hele bir de yorum yaparsanız gerçekten çok müko olur. Herneyse çok konuşmaya gerek yok. Kendinize çok çook iyi bakın olur mu? Bir daha ki bölümde görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAME'E AŞIK OLDUM
HumorO sırasında Özge ile konuşurken ben onu izlerdim. O kantinde çayını içerken ben yine onu izlerdim. O basket oynarken ben yine onu izlerdim. O yazı yazarken ben onu izler ve ne kadar muhteşem kalem tutuyor diye düşünürdüm. Kısacası ben onu izlemey...