Sinirle odada volta atıyordum. Ulan uraz seni öldüreceğim piç herif. Güneş ne yapıyordu acaba şimdi? Güneş'e anlatmaya gider miydi hemen? Gidebilirdi. Belki de şimdi güneş'in evindeydi. Sinirle fırlattığım telefonu yerden aldım. Ekran paramparça olmuştu. Ama çalışıyordu. Hemen güneşi aradım. Çalıyor çalıyor. Hadi güzelim aç şu telefonu.
"Buğra"
"Güneş nerdesin? "
"Noldu Buğra? "
"Güneş nerdesin güzelim cevap ver?"
"Evdeyim nerde olacağım nolduğunu bi anlatsan artık"
"Uraz uraz yanında mı? "
"Buğra uraz benim yanımda niye olsun ya ne oluyor sesin niye böyle geliyor senin"
"Beni boşver güneş evde tek misin peki yanında biri var mı? "
"Kaanlar burdayı ama gittiler evde tekim şimdi"
"Güneş uraz gelirse eğer kapıyı açma tamam mı? "
"Uraz niye buraya gelsin Buğra? Neler olduğunu anlatacak mısın artık. Hiçbirşey anlamıyorum çünkü"
"Ben yanına geliyorum güzelim sen sadece kapıyı kilitle hiçkimseye açma olur mu? "
"Tamam"
"Telefonu kapatma güneş"
"Neden?"
"Çünkü sesini duymam gerekiyor."
Hızlıca kapıyı açıp dışarı çıktım. Sekreterim olan stajyer tuba bana bakıyordu. Odadaki gürültüleri duymuştu belli ki. Şu an onu umursayacak değildim. Asansöre binip sıfırı tuşladım. Çabuk olmam gerekiyordu. Uraz güneş'e zarar da verebilirdi. Köpek gibi korkuyordum şu an. Telefon asansör de olduğum için kapanmıştı. Sikeyim ben böyle işi.
Otopark'a gelince güneş'i tekrardan aradım. Çalıyor çalıyor. Güneş nerdesin? Aç şu telefonu artık.
"Efendim sevgilim"
"Telefonu neden geç açtın? Bişey mi oldu güzelim söyle bana"
"Bişey olduğu yok Buğra evi topluyordum sadece"
"Tamam neyse"
"Sen nerdesin şimdi?"
"Arabaya bindim. Yanına geleceğim"
Arabayı hızlıca çalıştırıp otoparktan çıktım.
"Araba kullanıyorsun ben kapatayım artık"
"Hayır hayır kapatma"
"Dikkatin dağılabilir Buğra sana bişey olmasını istemiyorum. "
"Güneş sesin hopörlerde telefonu elimde tutmuyorum bişey olmaz bana şimdi nolur şu telefonu kapatma"
"Peki kapatmıyorum"
"Güneş beni çok seviyorsun değil mi?"
"Buğra bu konuları kapattığımızı düşünüyordum"
"Sadece o sözcükleri duymak istiyorum güneş buna ihtiyacım var şuan"
"Buğra beni korkutuyorsun artık noluyor söyle sana birşey mi oldu yoksa"
"Hayır bana birşey olmadı"
"O zaman niye böyle davranıyorsun"
"Oraya gelince anlatacağım her şeyi"
"Buğra"
Deyip susmuştu güneş.
"Söyle güzelim"
"Seni kocaman seviyorum çok seviyorum seni dünyalar kadar seviyorum seni"
Dediğinde dudaklarımda bir gülümseme peydah oldu. İşte bu iyiydi. O benimdi. Beni çok seviyordu. Uraz bi bok yapamazdı bize. Güneşlerin sokağa girince arabayı düzgün bir yere park edip arabadan indim.
"Geldim ben"
Dedikten sonra telefonu kapattım. Terlemiştim. Çok fazla stres yapmıştım. Ne diyecektim anlatmaya nerden başlayacaktım nasıl başlayacaktım hiçbir fikrim yoktu. Asansör faslını atlattıktan sonra derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Kapı açılınca güneş'e baktım. Askılı hello kittyli pijamaları ile çok tatlıydı. Içeri geçip kapıyı kapattım. Güneş kucağıma atlayıp sıkıca sarılınca onu sıkıca tuttum. Ve o güzel kokusunu içime çektim.
"Korktum"
Dedi güneş. Onu korkutmuştum.
"Üzgünüm güzelim"
Güneş kafasını boynumdan kaldırıp gözlerimin içine baktı.
"Çok özledim seni ben"
Deyip yanağımdan öptü. Sonrasında ise burnumun üzerine bir öpücük bıraktı. Kucağımdan indikten sonra elimi tuttu.
"Elin eline noldu Buğra?"
"Elimi siktir et şimdi sen"
Kafasını elimden kaldırıp gözlerime sabitledi. Gözleri dolmuştu.
"Ne demek siktir et nasıl oldu bu canın çok yanıyor mu hıh?"
Deyip elimi üflemeye başladı. Kemiklerimin üzerindeki deriler soyulmuştu ve kanamıştı. Diğer taraflar ise kızarmıştı. Elime göz yaşı düşünce çenesinden tutup bana bakmasını sağladım.
"Ağlama bak"
"Nasıl ağlamayayım elin ne hâle gelmiş"
Bişey demeyerekten elinden çekip koltuğa oturmasını sağladım. Bende yanına oturdum.
"Sana anlatmam gereken şeyler var"
"Eline pansuman yapmam gerekiyor"
Güneş ayağa kalktığında güneşi oturması için çektim. Kucağıma düşmüştü. Bir yere gitmesin diye sıkıca sarıldım.
"Anlatacaklarımdan sonra bana pansuman yapmak istersen yaparsın"
Kafasını kaldırıp baktı. Ne dediğimi anlamaya çalışıyordu.
"Nasıl yani"
"Uraz beni aradı sana bazı şeyleri anlatacakmış."
"Bak Buğra uraz'ın ne anlatacağı zerre umrumda değil ve ona inanmamda tamam mı aranızda geçen meseleyi senden dinlerim ben sadece o da sen anlatmak istediğinde şimdi kendini zorlamana gerek yok"
"Anlatacağım her şeyi nasıl olsa bir gün öğreneceksin"
"Emin misin Buğra? Uraz öyle dedi diye anlatmak zorunda değilsin"
"Sadece benden soğur musun diye merak ediyorum"
Dedim. Gözlerim dolmuştu. Etrafımdaki herkes bırakıp gidiyordu beni. Hep tek yalnız kalıyordum ben. Şimdi de güneş giderse yine tek kalan taraf ben olacaktım.
"Saçmalama Buğra"
"Tek yalnız kalmak istemiyorum ben artık güneş"
"Öyle birşey olmayacak bunu biliyorsun"
"Belki bu anlatacaklarımda beni suçlu bulacaksın"
"Onlar senin geçmişin de kalmış olaylar Buğra"
"Urazla biz çocukluk arkadaşıyız"
Dedim ve boğazımı temizledim. Güneş kollarını boynuna dolamış kafasını göğsüme koymuştu. Ilık nefesi boynuma çarpıyordu.
"Hep birlikteydik urazla. Kavga olcaksa birlikte kavga ederdik bir yere gidilecekse birlikte giderdik. Sürekli birlikteydik yani. Birde Uraz'ın kız kardeşi vardı. Uraz ondan bir yaş büyüktü sadece. Kızın adı da elisaydı. O bizle oynamaya çalışırdı hep. Sonra hepimiz büyüdük ve liseli olduk. Urazla aynı lisede aynı sınıftaydık. Lisenin ilk yılı çok iyiydi. İkinci Yılında ise elisa geldi. O da bizim liseye gelmek istemişti nedense. Elisa da bizle takılıyordu. Üç kişiydik hep. Tabi uraz'la çok çok daha yakındık. Bir gün hiç beklemediğim birşey oldu. Elisa gelip bana beni sevdiğini söyledi. Ikimizin sevgili olabileceğini söyledi. Ben reddettim Güneş. Çünkü ona karşı hiçbir şey hissetmiyordum. Ben onu kız kardeşim gibi görüyordum. Ona daha önce hiç o gözle bakmamıştım ki ben. Elisa birkaç defa aynı şeyi dile getirse de hen her seferinde böyle birşeyin olmayacağını uygun bir dille anlattım. Ama o ne yaptı? Gidip intihar etti. Uraz onu kurtarmasaydı belki de ölecekti güneş."
"Peki ya şimdi nerde elisa? "
"Amerika da uraz veya ailesiyle doğru düzgün görüşmüyor. Ailesi ona gerekli maddi yardımı yapıyor elisa orda kalıyor ve orda okuyor"
"Sen o yüzden mi on birinci sınıfta bizim okula geldin?"
"Evet bu olay dönem sonunda oldu bende on bire geçince sizin okula geldim. "
"Anladım"
"Sende beni suçluyor musun güneş? Bu durumdan hep beni suçlu tuttu uraz arkadaşlığımızı kesti ve saçma salak davranmaya başladı. Ben suçlu muyum güneş?"
"Tabiki de hayır sonuçta sen ona böyle birşey olmayacağını uygun bir dille belirtmişsin hem kalp bu Buğra kimseyi zorla sevemezsin."
Güneş elini kalbime koydu. Ve tam gözlerimin içine baktı.
"Sevince kalbin böyle heyecanla atması gerekir. Bu senin suçun değil. Kalbin ona karşı böyle atmadıysa gerçekten senin suçun değil"
"Kalbim bir tek sana karşı böyle atıyor güneş sadece sana özel bunu bil"
Dediğimde güneş elimi tutup tam kalbinin üstüne koydu.
"Bu kalpte sadece senin için böyle hızlı heyecanlı atıyor sende bunu bil hiç unutma olur mu?"
"Unutmam"
Dediğimde güneş bana sarıldı.
"Çok seviyorum seni çok çok çok çok"
Dediğinde güldüm. Çocuk gibiydi.
"Bir sorun yok değil mi aramızda? "
"Neyden dolayı sorun olacak ki aramızda?"
"Az önce anlattıklarımdan dolayı"
"Hayır hiçbir sorun yok."
"Emin misin"
"Tabiki eminim ya"
"Tamam o zaman"
"Elin elini unuttum."
"Birşey olmaz"
Dediğimde güneş kucağımdan kalktı. Böyle iyiydik biz oysa ki. Onu sarıp sarmalamıştım. Kokusu da dibimdeydi.
"Bak hâla birşey olmaz diyor ya"(GÜNEŞ'TEN DEVAM)
Yürümeye başlayınca Buğra elimden tuttu.
"Nereye gidiyorsun"
"Pansuman malzemelerini getireceğim işte"
"Hiç pes etmeyeceksin demi? İlla pansuman yapacaksın"
"Kitabımda pes etmek diye birşey yok benim"
"Ne bu kahveci mahmut abi tavırları"
"Allah'ın tirreğisin sende ben sana birşey diyor muyum demiyorum sus şimdi"
Salondan havalı bir çıkış yaptığımda Buğra arkamdan "sevgiliye tirrek denmez hem nerem tirrek lan benim mis gibi yakışıklı karizmatik boylu poslu manken gibi çocuğum ve ayrıca sevgiliye sus da denmez ayıp" diye böğürüyordu. Sivgiliyi tirrik dinmiz. Hadi canım. Sevgiliye kahveci Mahmut abi de denmez ama sen diyorsun Buğra bey. Onu napacağız? Gerekli olan pansuman malzemelerini ilk yardım dolabından alıp salona geri döndüm. Buğra eline bakıyordu. Eli hâla kırmızıydı ve kanayan yerlerde kanlar kurumuş öylece duruyordu. Bir an içim cız etti. Kim bilir canı ne kadar acıyordu? Beni gördüğünde bakışlarını elinden çekti. Bende birşey demeyerekten masanın üstüne oturup malzemeleri yanıma koydum. Buğra'nın tam karşısındaydım. Elini tutup bacağıma koydum. Eğilip elini öptüm.
"Çok acıyor mu?"
"Acımıyor"
"Yalan söyleme bana"
"Acımıyor"
Dediğinde batikonlu pamuğu yaralarına bastırdım.
"Ah"
Deyip durağını ısırdı.
"Hani acımıyordu noldu sevgilim? "
"Acımıyor ki zaten ben birden ağzımdan çıktı işte"
"İnatçı keçi acıyor desen nolur ki yok ama deme sen karizman çizilir mazallah"
Telefonum çalmaya başlayınca pansuman yapmayı bıraktım. Buğra'nın telefonuydu. Buğra diğer eli ile cebinden telefonunu çıkardı. Yuh bu telefona nolmuştu. Ekranı paramparçaydı. Buğra'nın oflayarak telefonu açtı.
"Efendim"
"Evet şirkette değilim ufak bir kaza geçirdim diyelim. Tamam yarım saate gelirim"
Dedikten sonra telefonu kapattı.
"Telefonuna noldu? "
"Ha önemli birşey değil ya?"
"Neresi önemli değil iphone ölmüş bildiğin"
"Babam şirkette olmadığımı öğrenmiş şimdi de şirkete dönmemi istiyor. Ona ufak bir kaza geçirdiğimiz söyledim ama o nasıl olduğumu sormadı bile sadece şirkete git dedi"
"Buğra ben"
Dedim sustum. Ne diyebilirdim ki. Pansumanı bitirip elini sardım. Yanına oturup Buğra'ya sarıldım. Ona sarılarak yanında olduğumu söylüyordum.
"Çok aptalca değil mi? Nasıl bir baba babayı da geçtim nasıl bir insam bu kadar umursamaz ve kötü olabilir aklım almıyor"
"Ben ne diyeceğimi gerçekten bilmiyorum ama seni çok seviyorum herkesden çok seviyorum. Seni baban gibi de severim annen gibi de severim. Sen yeter ki yanımda ol. "
"Hep yanındayım senin"
"Çok yorgunsun sen belli nasıl araba kullanıp gideceksin sen?"
"İşte bazıları bunu düşünemiyor."
"Taksi çağıralım"
"Hayır"
"Neden ya?"
"Kendi arabam dururken neden başkasının arabasıyla gideyim. Hem benim şoförlüğümü kimse tutamaz"
"Sen ve senin egoların öldürecek beni"
"Sana araba kullanmayı öğreteyim ben en iyisi"
"Ha beni şoförün yapacaksın yani"
"Hayır sadece böyle zamanlarda iyi olur. Hem seni şoförüm değil seksi sekreterim yapmayı düşünüyorum"
"Yuh sapık."
Diyerekten kafasına yapıştırdım.
"Yavaş lan kafamı kıracaksın kızım"
"Kırılmaz o kırılmaz taş senin bu kafan taş"
"Kendi özelliklerini mi sayıyorsun bana? "
"Sus konuşma"
Deyip dudağımı büzdüm. Çocuk her daim laf sokmayı başarıyordu. Formundan hiçbir şey kaybetmiyordu maşallah.
"Tamam güzelim laf sokmadım say"
"Ya bak hâla konuşuyor. Dayak mı istiyorsun sen hıh? "
"Sana doyum olmaz ama ben gideyim artık yavaş yavaş"
Buğra ayağa kalktığında "dur nolur gitme" falan demedim ama demek istiyordum. Laf sokuyordu falan ama iyi değildi. Yorulmuştu.
"Ha bu arada önümüzde ki birkaç gün doğru düzgün buluşamayacağız"
"Neden?"
"Babam bu haftaki işi bağlamamı istedi. Bu yüzden bir proje üstünde çalışıyorum. Gecelere kadar şirkette olacağım yani"
"Bu bir hafta olacak değil mi?"
"Aynen sadece bir hafta sonra rahatız"
"Tamam"
"Gidiyorum artık "
Buğra'yı kapıdan geçirdikten sonra kendimi koltuğa attım. Doğum günü hediyemi bir an ince hazırlamam gerekiyordu. Ve planda küçük bir değişiklik yapmam gerekiyordu. Telefonumu elime alıp kaan deniz ayaz ve kendimin olduğu gruba mesak attım. Onlara da plandaki değişikliği anlattım. Bence harika olacaktı. Bekle beni sevgilim! Süper bir doğum günü sürprizi geliyor.Veee yine ben yine bir yeni bölüm. Bölümü nasıl buldunuz? İnşallah beğenmişsinizdir. Bir de öncelerde voteler ve yorumlar daha fazlaydı. Sizden yine o performansı bekliyorum çok sevgili ponçik okuyucularım. Bol bol yorum yapın. Neyse. Bir daha ki bölümde görüşmek dileğiyle hoşçakalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAME'E AŞIK OLDUM
HumorO sırasında Özge ile konuşurken ben onu izlerdim. O kantinde çayını içerken ben yine onu izlerdim. O basket oynarken ben yine onu izlerdim. O yazı yazarken ben onu izler ve ne kadar muhteşem kalem tutuyor diye düşünürdüm. Kısacası ben onu izlemey...