(KAAN'DAN DEVAM)
"Adel"
Dedim ve sustum. Şu an çok tatlıydı bunun farkında mıydı acaba? Elinde pamuk şeker ile yüzüme bakıyordu.
"Efendim "
"Birşey diyeceğim ama nasıl başlayacağımı bilemiyorum."
"Kötü birşey mi oldu Kaan eğer öyleyse"
Cümlesini tamamlamasına izin vermeden konuşmaya başladım. Telaş yapmasını istemiyordum.
"Ufacık bir pamuk şekerle bile mutlu oluyorsun."
"Mutlu olabilmem için büyük şeylere ihtiyacım yok ki benim insan küçük şeylerle mutlu olmayı bilmeli tabi kendim için konuşuyorum belki diğer insanlar böyle düşünmüyordur ama ne bileyim işte annem hep küçükken büyük şeyler istersen eğer gözünü hırs büyür ve önünde mutlu olmanı sağlayacak şeyleri göremezsin o yüzden alçak gönüllü ol iyi şeyler iste önüne çıkan küçük şeylerde bile mutlu ol ve hep öyle devam et derdi. Bende hep annemi dinledim hâlâ da dinlemeye devam ediyorum orası ayrı bir mesele. Konumuza dönersek eğer evet küçücük bir pamuk şekerle de mutlu oluyorum nasıl olmayayım ki hem çok tatlı birşey insanın yedikçe yiyesi geliyor."
Deyip güldü. Kalbim yine hızlı atmaya başlamıştı.
"Farklısın."
Diye mırıldandım.
"Farklı mı sıradan bir insanım işte."
"En azından benim için farklısın."
Diye içimden geçirdim.
"Adel aşık olduğun biri var mı?"
Sormam gerekiyordu bunu. Aşık olduğu biri varsa benim bir anlamım kalmazdı onun için.
"Var."
Şimdi ne yapacaktım ben? Boğazıma bir yumru oturmuştu resmen.
"Çok mu seviyorsun onu?"
Diye sordum. Merak ediyordum.
"Çok seviyorum onu akıl almayacak kadar hemde."
Damarlarımdan kıskançlık akıyordu şuan. Kimdi o lavuk acaba? Tanıyor muydum ben? Kimdi neciydi ne iş yapıyordu?
"Yakışıklı mı peki?"
Benden yakışıklı mıydı? O çocuğu öldüresiye dövmek istiyorum. Adam öldürmenin cezası kaç yıldan başlıyor acaba? Müebbet yer miyim? Tabi bunlar da farklı sorunlar.
"Dudak uçuklatacak bir yakışıklılığı var. Ama önemi olan karakteri. Çok sahiplenici biri arkadaşlarını öyle sahipleniyor ki imreniyorum bazen. Beni de öyle koruyup kollamasını istiyorum. Bazen beni anlasın diye gözlerinin içine bakıyorum ama anlamıyor beni. Sıkıca sarılmak istiyorum ona. Kokusunu içime hapstemek istiyorum mesela. Zaten gülüşünden hiç bahsetmiyorum bile bir gülüyor ve ben mekan zaman kavramını yitiriyorum."
Bunları gözlerimin içine bakarak söylemişti.
"Güzel seviyorsun vesselam."
Tebrik etmem gerekiyordu belki de. Bilmiyorum. Ne yapacağımı şaşırmıştım.
"Ben onu böyle seviyorum da onun da beni böyle benim onu sevdiğim gibi sevmesini isterdim. İşte o zaman dünyanın en mutlu insanı olurdum. "
Adel bunları söylerken gözleri dolmuştu. Hatta sol gözünden bir damla yaş akmıştı. Bir yerde okumuştum eğer göz yaşı ilk sağ gözden akarsa bunun sebebi mutluluk ilk sol gözden akarsa bunun sebebi acıdır diye. Şimdi Adel'in sebebi acıydı. Ona dur nolur ağlama diyemedim. Dilim varmadı bir türlü. Kalbim sızlıyordu. Bu meret bugüne kadar böyle bir sızı hissetmemişti hiç. Herşeyin bir ilki vardı işte.
"Çok seviyorum onu"
Dediğinde ağlaması da hızlanmıştı. Etrafımızdaki insanlar hızla yanımızdan geçerken bize bakmayı da ihmal etmiyorlardı. Gerçi şuan onları umursayacak değildim.
"O çocuğu evire çevire dövebilirim Adel."
"Dövemezsin hem zaten ona zarar gelmesini de istemem."
Dediğinde benim burda durmamın bir anlamı olmadığını çok iyi bir şekilde anladım. Ama gitmeden önce ona herşeyi söyleyecek ve öyle gidecektim.
"Ben gitsem iyi olacak."
Bunu derken yere bakmıştım. Ama şimdi diyeceklerimden dolayı kafamı kaldırdım ve gözlerimi o güzel gözlerine sabitledim.
"Tabi gitmeden önce birkaç birşey söylemem gerekiyor. Bak bir daha karşına çıkmayacağım"
Sözüme devam edemedim çünkü Adel konuşmaya başladı.
"Ama Kaan"
Demişti ki bende onun konuşmasına izin vermedim. Sıra bende Adel hanım bende.
"Aması falan yok gözümün önünde başka biriyle sevgili olmanı izleyemem anlıyor musun bunu yapamam belki çok bencilce belki de aptalca ama bana göre değil o işler. Ben seni çok sevdiğimi söyleyecekken sen birine aşık olduğunu söyledin. Ben bunları bile kaldıramazken gözümün önünde o çocukla sevgili olmanı kaldıramam kusura bakma sizi tebrik falan edemem. Neyse uzatmama gerek yok. Söylenebilecek herşeyi söyledim zaten."
Adel hızla ağlamaya devam ediyordu yine.
"Kaan"
"Seni seviyorum Adel."
Benim de gözlerim dolmuştu. Ayağa kalktım. Güç bulamıyordum kendimde. Sanki on kişi bana dalmıştı. Cidden böyle hissediyordum. Gitmezsem daha da kötü olacaktım. Bir iki adım attım. Bacaklarım gitmiyordu.
"Kaan"
Adel bağırınca arkamı döndüm. Yapma böyle yoksa gidemeyeceğim güzelim.
"Sana bahsettiğim kişi sendin."
"Ne?"
"Duydun işte ben bir başkasını değil seni seviyorum sadece seni."
Ayağa kalkıp yanıma geldi. Ve yüzümü okşamaya başladı.
"Çok seviyorum seni güzel adam"
"Sende beni sevdiğine göre sevgili olabiliriz o zaman."
"Yani bir engel yok önümüzde."
"Benimle sevgili olur musun?"
"Evet olurum."
"Seni seviyorum güzel gözlüm seviyorum işte."
Dediğimde Adel gülümsemeye başladı.
"Gözlerinin içine bakıp anlamasını beklediğim adam seni bir türlü anlamadı ya özür dilerim."
"O adam benim yanımda ya yeter o bana."
"O adama sıkıca sarılmayacak mısın peki?"
Dediğimde Adel hiç düşünmeden sıkıca bana sarıldı. Bende eğilip saçlarını kokladım. Bunu yapmayı deliler gibi istiyordum çünkü.
...
(GÜNEŞ'DEN DEVAM)
"Ee ygs stresi de bittiğine göre evlenebiliriz bence."
Portakal suyunu püskürtmeden son anda kendimi durdurabilmiştim . Bu çocuğun bu ani hareketleri beni bir gün kalpten götürecek. Bunu yazıyorum bir kenara. Sonra Güneş demişti dersiniz.
"Buğra."
Diye çemkirdim.
"Evlenmenin zamanı geldi de geçiyor bile yaşıtlarımız çoktan evlendi çocuk yaptı biz hala sevgiliyiz anasını satayım."
"Bizene yaşıtlarımızdan. Sen cidden acayipsin başka erkekler daha çok erken ne evlenmesi der sen evlenelim diye tutturuyorsun."
"Banane diğer erkeklerden ben seninle öylesine çıkmıyorum evleneceğim kız sensin benim. Güneş güzelim ben seni öpüyorum senin elini tutuyorum sarılıyorum niye bunları sevgiliyken yapalım işi resmiyete dökmek istiyorum ben karım ol istiyorum."
Buğra cidden çok güzel bir adamdı. Neler düşünüyordu böyle.
"Buğra daha okul var sınavlar var."
"Benimle evlendikten sonra sanki seni okuldan alacağım ha evliyken sınavlara çalışılmıyor mu böyle bir kural mı var evliyken sınavlara çalışılmaz diye."
"Tamam bunları da geçtim babama ne diyeceksin?"
"Babanın karşısına alnım ak bir şekilde çıkıp kızını seviyorum Kemal amca onunla evlenmek istiyorum diyeceğim."
Buğra iyi diyordu güzel diyordu ama bu işler de basit işler değildi. Bu yaşta evleneceğim diye millet laf söz yapardı. Bu yaşta evlendiğine göre kesin hamile diye dedikodu çıkarırlardı.
"Buğra"
"Dinliyorum seni."
"Seni anlıyorum uzatmak istemiyorsun ama daha çok genciz. Ama yine de şöyle yapsak hayırlısıyla bir mezun olsak şu lys sınavını da atlattıktan sonra ben babamla konuşsam sizde beni istemeye o zaman gelseniz ha?"
"Kaç ay var bizim mezun olmamıza?"
"3 ay var işte."
"Tamam bekleyebilirim üç ay."
"Bencede bekleyebilirsin sevgilim"
Deyip şirin bir şekilde sırıttım. Üç ay. Üç ay sonra ben Buğra'yla sözlü mü olacaktım? Heyecanlandım şimdi. Tabi bir yandan da korkuyorum. Çocuk sürekli evlilikten bahsediyor. Bir gün kafeye diye çıkıp beni nikah salonuna götürecek diye çok korkuyorum. Üç ay sonra sana o tuzlu kahveyi içireceğim Buğra bey! Az kaldı. Acaba elbise bakmaya şimdiden başlasam mı? Sonuçta üç ay yani. Hemen gelip geçer.
"Buğra."
"Söyle güzelim."
Deyip sırıttı.
"Ya ben korkuyorum."
"Neyden?"
"Sen benimle ciddi ciddi evlenmeyi düşünüyorsun."
"Bundan mı korkuyorsun ya da seni bırakmamdan mı? Eğer öyle bişeyden korkuyorsan korkma çünkü öyle birşey olmayacak anladın mı seni bırakmayacağım. Sen benim evleneceğim kızsın."
"Ondan korkmuyorum yani beni bırakmayacağını biliyorum."
"Neyden korkuyorsun o zaman?"
Buğra'ya biraz yaklaştım.
"Şey evlenmekten."
Diye anında söyledim. Yani korkuyordum. Yapabilir miydim? Belki de Buğra'ya göre hafif kalıyordum. Of. Ne düşünüyorum böyle.
"Güneş sen ciddi misin?"
"Evet. Sana yetememekten korkuyorum yani bilmiyorum ama sen of"
Deyip sustum. Ellerimle oynuyordum. Buğra ellerimi tuttu.
"Yüzüme bak."
Deyince gözlerimi gözlerine sabitledim. Birazcık utanıyor olabilirim.
"Güneş böyle gereksiz şeyler düşünüp kendini neden üzüyorsun güzelim."
"Ne bileyim birden aklıma geldi."
"O düşündüğün şeyleri aklından çıkar olur mu? Çünkü öyle şeyler olmayacak. Sen benim için en uygun en harika eşsin."
"Böyle mi düşünüyorsun benim için?"
"Tabiki hatta daha fazlasını düşünüyorum."
Deyince düşüncelerimi gözden geçirdim. Haklıydı.
"Güneş biz herşeyi birlikte öğreneceğız birlikte yaşayıp birlikte göreceğiz."
Korkum yok olmaya başlıyordu galiba. Korktuğum şey cidden yetememekti. Yetememekten kastım ben becerikli bir insan değildim. Yani düzgün temizlik yapamazdım. Yemek yapmayı bilmiyordum. Ütü yapmayı da beceremezdim. Ev işlerinde iyi değildim yani. Bunlardan korkuyordum işte. Ama buğra'ya inanıyordum. O dediyse haklıydı.
"Birlikte öğreneceğiz"
Diye mırıldandım.
"Aynen öyle güzelim birlikte göreceğiz herşeyi ömrümüzün sonuna kadar."
Üç ay Güneş! Üç ay sonra sözlü olacaksım kızım diye hatırlattı iç sesim bana. Sağol iç ses bir sen eksiktin. Neyse ne canım. Dediğim gibi elbise bakmaya başlasam iyi olurdu.
...
(DENİZ'DEN DEVAM)
Fotoğraf krizini atlatmıştık. O anlar benim için korku doluydu. Bir daha yaşamayayım amin. Şimdiyse bir parkta oturmuştuk ve ben sevdiceğimin saçlarını okşuyordum. Ela'da dizlerime kafasını koymuş beni izliyordu.
"Deniz"
"Sevdiceğim"
Bu laf çok hoşuma gidiyordu. Bunu da söylemeden geçemeyeceğim.
"Çok güzelsin."
"Yanımda sen varsın diye "
"Ve birşey daha söylemek istiyorum."
"Söyle ela aşkım söyle."
"İyiki varsın"
Bu kız çok güzel konuşuyordu. Ve benim başımı döndürüyordu.
"Sende iyiki varsın."
"Bazen diyorum ki o kafeye iyiki gelmişsiniz iyiki beni görmüşsün ve beni sevmişsin yoksa"
Lafını tamamlamasına izin vermeden konuşmaya başladım.
"Ben seni ne olursa olsun bulurdum sevdiceğim bunların hepsi tesadüf ya da şans değil kader. Ve sende benim kaderimde varsın."
Dedikten sonra eğilip sevdiceğimi öpmeye başladım. Sevgiliyiz sonuçta biz. Hem sevgilimi çok seviyorum ben hemde çok çok çok seviyorum.
...
(AYAZ'DAN DEVAM)
"Benden önce hiç sevgilin oldu mu?"
"Küçükken birkaç kez olmuştu. Lisede olmadı tabi. Herkes etrafımda döndüğü için kimi seçeceğime karar veremedim."
Deyip sırıttım.
"Pislik"
Koluma sert bir darbe yemiştim. Kolum göçtü yalnız.
"Kırdın kırdın."
"Bişey olmaz sana."
Sinirlenmişti hanımefendi.
"Merak etme kalbimi böyle heyecanla attıran tek kişi sensin"
Dediğimde dönüp baktı.
"Ya"
"İnan ki senden başka hiç kimse umrumda değil."
"Ayaz ağlayacağım şimdi."
"Niye?"
"Sen çok iyisin. Ben hâla sevgili olduğumuza inanamıyorum."
Ulan çok seviyorum işte seni. Tabi inandırmanın başka bir yolu daha vardı. İdil'e iyice yaklaşıp öpmeye başladım. Öptükten sonra tam gözlerinin içine baktım.
"İnandın mı şimdi?"
Dediğimde başını sallamakla yetindi. Sanırsam şoktaydı. Gerçi ben ona daha ne şoklar yaşatacaktım. Zamanla herşey daha iyi olacaktı ve biz yolumuza devam edecektik.Evetttt yine ben ve yine bir yeni bölüm. Bölümü nasıl buldunuz? Beğendiyseniz bire tuşlamayı unutmayın. Neyse tamam komik değildi. Bölümü cidden beğendiyseniz votelemeyi ve yorum yaomayı unutmayın. Sizi çoook seviyorum. Kendinize iyi bakın bir dahaki bölümde görüşürüzzzz🙋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAME'E AŞIK OLDUM
HumorO sırasında Özge ile konuşurken ben onu izlerdim. O kantinde çayını içerken ben yine onu izlerdim. O basket oynarken ben yine onu izlerdim. O yazı yazarken ben onu izler ve ne kadar muhteşem kalem tutuyor diye düşünürdüm. Kısacası ben onu izlemey...