İDİL'İN AĞZINDAN (İlk tanışma anları)
Kliniğe girdiğimde yüzüme vuran ilaç kokusu ile yüzümü buruşturdum. Buraya kaçıncı gelişimdi hatırlamıyorum ama doktorun ilk gün ki söylediği sözler hâla aklımdaydı. Ve aklımdan çıkacak gibi de değildi. Nasıl aklımdan çıkabilirdi ki. İnsanın annesinin öleceği durumunun kötü olduğu nasıl aklından çıkabilirdi. Bu bu mümkün müydü? Tabiki hayır mümkün falan değildi. Artık buradaki herkes beni tanıyordu. Hemşireler ile arkadaş olmuştum neredeyse. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Annem her zamanki gibi herşeyden habersiz yatağında yatıyordu. Onu böyle görmeye alışık değildim. Kalkıp bana sarılması saçlarımı koklayıp "canım kızım benim" demesi gerekiyordu. Yanına yaklaşıp "annecim bak ben geldim" dedim ve güldüm. Beni iyi görmesi gerekiyordu sonuçta. Annem "sende kimsin" deyince "benim anne kızın idil" dedim. Annem "benim kızım yok defol burdan" diye bağırınca ağlamaya başladım. Annem ayağa kalkıp omuzlarımdan tuttu ve beni sarsmaya başladı. "Yalan yalan söylüyorsun ben evli değilim ki kızım olsun." Sonra ise beni sarsmayı bırakıp etrafında ne varsa dağıtmaya başladı. Çığlıkları ise hiç eksik olmuyordu. Hemşireler girip annemi tutunca hıçkırarak ağlamaya devam ettim. Olmuyordu ki ama böyle. Benim birtanecik annem beni tanımıyordu ve bu benim canımı fazlasıyla yakıyordu. Odadan çıkmam gerektiğini anlayınca odayı hızlıca terk ettim. Omuzlarım aşağı doğru düşmüştü. Hayata karşı bir kez daha yenilmiştim. Hastaneden ağlayarak çıktım. Yoldan geçen bir taksiyi durdurup kendimi taksinin içine attım. Evimin adresini verip başımı cama yasladım. Ne yapacaktım ben? Artık baş edemiyordum dayanacak gücüm yoktu. Gözümün önünde annem ölüyordu ve ben bişey yapamıyordum elim kolum bağlıydı. Taksi durunca parayı ödeyip taksiden indim. Eve girdigimde babamın içki içtiğini görünce gözlerimi devirdim. Karşısına geçip "yeter artık içme şu illeti" dedim. O ise "sen karışma" deyince ağzımı açtım. "O illet annemi iyileştirmiyor tamam mı içme artık kendini de öldürüyorsun etrafındakileri de içmeyi bırakıp yanımızda olsan belki herşey çok daha güzel olacak" dedim. Babam ise yeter diye bağırarak bana tokat attı. Bunu alışıktım. Koskoca iş adamı Kemal Elmas kızına tokat atıyordu. Bu gerçekten utanç vericiydi. Hızlıca odama çıkıp kapımı kapattım. Ve ağlamaya kaldığım yerden devam ettim. Elimden başka bişey gelmiyordu işte. İnsanlar sürekli zengin olsam şöyle olur,zengin olsam hiç derdim olmaz,zengin olsam çok güzel olur falan diyorlar bu çok saçma gerçekten. Asıl önemli olan sağlık. Sağlık olmadıktan sonra çok zengin olsan ne yazar ki. Biz zenginiz de ne oluyor annemi kurtaramıyorum olmuyor işte. Bir çıkış noktası bir çözüm arıyordum ama yoktu işte. Sinirle odamın dağıtmaya başladım. Fakat bu sinirimi yatıştırmaya yetmiyordu. Odamdan çıkıp merdivenlerden indim. Babam içkiden dolayı masanın üzerinde sızmıştı. Evden çıkıp yürümeye başladım. Yoldaki herkes öcü görmüş gibi bakıyordu. Alt tarafı ağlıyordum oysaki. Sahile geldiğimde banka oturup denize baktım. Çok güzeldi. Derdimi sürekli denize anlatırdım fakat derdim fazla olmuş olacak ki deniz bile derdimi kabul etmiyordu. Dalgalıydı deniz. Kayalara çıkıp deniz'e atlasam kurtulma ihtimalim yok denecek kadar azdı. Peki kaybedecek neyim vardı? Ihmm hiç birşeyim yoktu. Annem zaten ölecekti. Babam babam beni umursamıyor bile. Ölsem arkamdan ağlayacak kimsem yoktu. Yokluğumu fark edecek kimse yoktu. Beni özleyecek kimse de yoktu. Beni arayacak kimse de yoktu. Kısaca hiç kimsem yoktu. Bir annem vardı beni çok seven artık o da sona yaklaşmış durumda. Sayılı ayları ya da günleri var. Çok fazla vakti yok ki annemin. Ve ben bundan çok fazla korkuyorum. Telefonum her çaldığında kalbime hançer saplanmış gibi hissediyorum. "Annenizi kaybettik" cümlesini duymaya hazır değilim ben. Ayağa kalkıp kayalara doğru yürüdüm. Etrafta kimsecikler yoktu. Bu benim için avantajdı. Kayalara çıkıp kafamı yukarıya doğru kaldırdım. "Allah'ım beni yanına al olur mu? Çünkü ben annemin de oraya geleceğini düşünüyorum. Beni annemden ayırma Allah'ım" dedim. Ve kafamı bu seferde denize çevirdim. İyice dalgalanmıştı. Gözlerimi kapatıp kendimi atlamaya hazırladım. Bunu yapabilirdim en azından. Çünkü annemin ölümünü görmeye hazır değildim. Ayağımı öne atıp atlayacakken kendimi birine sarılırken buldum. Atlayamamıştım. "Niye intihar etmeye kalkıştın" deyine kafamı kaldırıp benim intihar etmeyi engelleyen kişiye baktım. Benim yaşlarım da bir çocuktu. "Tanımadığım birine niye bunları anlatayım ki " dedim. Tabi ben bunu deyince çocuk bana sarılmayı bıraktı. Bu biraz fazla olmuştu galiba. Sonuçta çocuk beni kurtarmıştı. Gerçi ona gel beni kurtar dememiştim ya. Arkasını dönüp giderken çocuk "dur anlatıcam herşeyi" dedim. Birşeyleri birilerine anlatmaya ihtiyacım vardı. Hiç arkadaşım olmadığı için tanımadığım birine derdimi anlatmak zorundaydım. Çocuk dönüp bana bakınca "şurdaki banklardan birine otursak" dedim. O ise beni onaylamak ile yetinmişti. Banka oturduğumda kafamdan uydurduğum senaryoyu anlatmaya başladım. Sonuçta ona gerçekleri anlatamazdım. Belki beni küçümseyecekti veya dalga geçecekti. Bunlar olabilecek şeylerdi. "Babam annemi aldatmış " dedim. Gerçi yalan sayılmazdı babam annemi o çok vazgeçemediği içkisiyle aldatıyordu. "Annemde bunu öğrenince sinir krizi geçirdi kavga ettiler annemin psikolojisi bozuldu resmen bu iki gün içerisinde şimdi de babama boşanma davası açtı" dedim. Ve gözümden bir damla yaş düştü. "Aklıma hiç babamın annemi aldatıpta boşanacakları gelmezdi şimdi ise" sözümü tamamlayamadan ağlamaya devam ettim. Karşımdaki çocuk ise bana sarılıp "şşşh tamam ağlama" deyince kendimi tutamadım. " ilk defa birine bişeyimi anlatıyorum daha önce hiç arkadaşım olmadı ki benim" dedim. Birine sarılmak çok farklı bir duyguydu. Annemden ayrı kimse bana sarılmazdı ki. "İlk arkadaşın benim desene" deyince çocuk güldüm. Çocuğun telefonu çalmaya başlayınca telefonu sessize alıp bana baktı.
...
AYAZ'DAN DEVAM (Şimdiki zaman)
İdil bana bakıp "ayaz" deyince devam etmesini bekledim. "Ben sana çok teşekkür ederim" "ne için? " dedim. "seni bu saatte buraya çağırdığımda hayır gelemem demek yerine yanıma geldiğin için" dedi. "Eee ne de olsa arkadaşımsın arkadaşlar bu günler içindir" dedim ve güldüm. O da burnunu çekip güldü. Kim bilir kaç saattir ağlıyordu? "Nolduğunu anlatmak ister misin?" Dedigimde İdil "her zamanki şeyler işte" deyince konunun aynı konu olduğunu anladım. İdil ise bu sırada gözlerini kaçırmak ile meşguldü. "Gözlerini kaçırıyorsun benden birşey mi saklıyorsun yoksa" dedim. İdil ise gözlerini kocaman açmıştı. "Şey bunu da nerden çıkarttın ki şimdi? Hem neden bişey saklıyım ki senden işte olanları anlattım yoksa" dedi ve sustu. "Yoksa ne" dediğimde ise "yok bişey" dedi ve bana gözlerini dikip baktı. "Ayaz sana bişey diycem ama azıcık utanıyorum ve bana gülmenden korkuyorum" deyince kaşımı kaldırıp
'Neymiş o diyeceğin şey' bakışlarımı attım. " ya ben sabahtan beri doğru düzgün bişey yemedim midem isyan bayraklarını açmış durumda bana bir yerlerden yiyecek bulabilir miyiz" dedi. Ve bakışlarını yüzümden çekip ellerine indirdi. Bunun neresine gülecektim lan ben. "Tabiki buluruz" dediğimde başını ellerinden kaldırıp bana baktı. "Gerçekten mi? " "gerçekten" dediğimde gülünce bende güldüm. Ayağa kalktım. "Nereye" "oturarak sana yemek bulamayız değil mi?" "Haklısın" "hadi sana yemek almaya gidelim" "nereye gidicez" deyince "süpriz" dedim ve sırıttım. Yürümeye başlarken idil arkamdan homurdanmak ile meşguldü. İdil "gıcık çocuk nolcak işte" deyince "seni duydum" dedim. İdil ise "duy diye söyledim zaten" deyince durup idile'e baktım. O ise bana bakıp sırıtıyordu. "Sen çok oluyorsun ama idil hanım" dediğimde idil kıkırdadı. "Aaa hadi ama ayaz senin bu sevgili arkadaşın açlıktan ölecek sen hâla duruyorsun oldu mu bu?"Deyince yürümeye kaldığım yerde devam etttim.
...
"Sadri usta bize iki döner iki de ayran"
Dediğimde sadri usta "hemen ayaz'ım" deyip güldü. Sadri usta ile baya zamandır tanışıyorduk. Adamın dönerleri tek kelime ile mükemmeldi.
"İlk defa gece gece döner yiyorum çok heyecanlı" deyince idil kafamı idile'e çevirip 'ciddi misin?' Bakışlarımı attım. Benim bu kızla yapacak çok işim vardı galiba.Ben geldimmm. Evet arkadaşlar bu bölüm biraz farklı oldu. Multideki İdil bu arada. Burada idil'in hayatından biraz bahsettim umarım beğenmişsinizdır. Birde bir konuyu size bildirmek istiyorum bazıları hikayem için veliahttan alıntı demiş arkadaşlar veliahtla hikayemin uzaktan yakından alakası yok bu kurgu benim bayağı zamandır aklımdaydı sadece wattpad'te paylaşmıyordum o kadar. Ayrıca veliaht kuzenimin hikayesi onun hikayesinden neden alıntı yapayım ki sonuçta biz bu hikayeler için zaman harcıyoruz emek harcıyoruz. Ben eleştiriye her zaman açığım ama bu eleştiriler dozunda olmak zorunda. Herneyse daha fazla uzatmak istemiyorum. Votelemeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Bir dahaki bölümde görüşmek dileğiyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAME'E AŞIK OLDUM
HumorO sırasında Özge ile konuşurken ben onu izlerdim. O kantinde çayını içerken ben yine onu izlerdim. O basket oynarken ben yine onu izlerdim. O yazı yazarken ben onu izler ve ne kadar muhteşem kalem tutuyor diye düşünürdüm. Kısacası ben onu izlemey...