"Sana inanıyorum sen yaparsın"
Diye bir kez daha mırıldandı. Çok tatlı söylüyordu ama yapabilir miydim bilmiyorum. Tüm sene çalışmıştım sonuçta ama yinede yani stres oluyordum.
"Bende sana inanıyorum"
Diye mırıldandım. Babamlar birkaç metre ötemizdeki banktaydılar. Buğra ile aynı okulda sınava girecektik. Bu şans mıydı kader miydi bilemiyorum. Sınıflarımız farklıydı tabi. Buğra tek başına çıkıp gelmişti. Benimde annem babam yanımdaydı. Annem önce buğra'yla bana zemzem suyu içirmiş sonrasında okunmuş pirinç sonrasındaysa okunmuş şeker yedirmişti. İman power yani. Deniz ile ayaz aynı okulda kaan başka bir okulda idil ile ela aynı okulda adel de farklı bir okulda sınava girecekti. Telefonum titreyince cebimden telefonumu çıkartıp baktım. Deniz mesaj atmıştı.
"Kim?"
Bunu soran tabiki buğraydı. Başka kim olabilir ki zaten.
"Deniz"
'Kanka napıyon heyecan var mı heyecan?'
Diye mesaj atmıştı. Sırıtıp mesaj yazmaya başladım.
'Birazcık olabilir heyecan sende var mı heyecan?'
Yazıp gönderdim.
"Telefonla uğraşmayı bırak artık karşında yakışıklı güçlü karizmatik kaslı çekici boylu poslu sevgilin duruyor senin"
Kafamı telefondan kaldırıp baktım.
"Kıskanma bu kadar beni "
Deyip sırıttım.
"Çok kıskanmıyorum ki güzelim abartma sende "
"Valla gerekse beni evden çıkarmayacaksın hâlâ çok kıskanmıyorum ki diyorsun hey yavrum hey"
"Olabilir haklıyım konu kapanmıştır nokta"
Telefonum tekrardan titeyince mesajı okumaya başladım.
'Bir tabak okunmuş pirincin üstüne beş on tane de okunmuş şeker yedim kanka şimdi de okulun bahçesinde oturmuş gelen geçeni izliyorum'
Yazmıştı. Bir tabak okunmuş pirinç mi yemiş bu çocuk? Mide fesatı geçirecek haberi yok.
'Niye bir tabak okunmuş pirinç anlatsana biraz?'
Yazıp gönderdim.
"Deniz bir tabak okunmuş pirinç yemiş cidden inanamıyorum."
"Deniz o güzelim her şey beklerim ondan"
"Haklısın aslında "
...
Derin bir nefes alıp etrafıma baktım. Tüm aileler okulun kapısının önünde bekliyordu. Herkes yavaş yavaş ailesine doğru yürüyordu. Evet bitmişti. Ygs denilen bu sınav bitmişti. Allah'ım sana şükürler olsun. Kapıda bekleyen annemle babamı görünce hızlıca yanlarına gittim. Annem direk bana sarıldı.
'Kızım sınavın nasıldı?'
'İyiydi anne aşkım beklediğimden çok çok daha iyiydi.'
'Hadi hayırlısı bakalım.'
'Kızım buğra nerde?'
'Bilmiyorum ki baba. Bir arayalım bakalım.'
Annem çantasından telefonumu çıkarıp bana verdi. Rehbere girip direk buğra'yı aradım. Çalıyor çalıyor. Nerdesin buğra?
"Efendim güzelim"
"Buğra nerdesin?"
"Arabaya şimdi bindim. Seni göremedim kalabalıkta.'
'Biz bahçenin kapısının önündeyiz.'
'Tamam o zaman'
"Görüşürüz"
"Görüşeceğiz sevgilim"
Telefonu kapatıp babamlara baktım.
"Hadi gidelim"
...
(AYAZ'DAN DEVAM)
"E gel artık kızım."
"Tamam geliyorum ayazcımcım."
Deyip telefonu kapattı. Çok güzel ayazcımcım diyor ulan. Böyle o öyle deyince onu öperek öldürmek istiyorum. Herneyse. Saçıma aynada bakıp düzelttim. Ulan Ayaz efsane yakışıklısın. Yakıyosun be oğlum.
"Ben geldim naber?"
İdil'e bakıp güldüm.
"İyiyim ben sen?"
"Bende iyiyim sınav bitti gitti mutluyum"
"O konuda sana katılıyorum yani sınav bitti bende mutluyum."
"Ee nereye gidiyoruz?"
"Bişeyleri başlatmak için bir yere gideceğiz."
"Neyi başlatıyoruz?"
"Gidince görürsün."
Dedikten sonra gazı kökledim. Beklemenin bi alemi yoktu. Bugün ne olacaksa olsun artık.
"Niye söylemiyorsun ya nereye gideceğimizi?"
"Olmaz bekle biraz"
Deyip sırıttım. Şimdi kesin içinden bana saydırıyordur. Sahil yoluna girdiğimde İdil'e baktım. Camdan etrafı izliyordu. Birkaç dakika içinde sahile gelmiştik bile. Arabamı düzgün bir yere park edip tekrar İdil'e baktım.
"Hikayemiz burda başladı burda devam etsin."
"Ayaz"
Diye mırıldandı.
"Hadi şu bankta oturalım."
O bank ilk tanıştığımız anda oturduğumuz banktı. Unutmuyorum işte. Arabadan indikten sonra idil'de arabadan indi. Elinden tutup banka doğru çekiştirdim.
Oturduktan sonra boğazımı temizledim.
"Ben."
Dedim ve sustum. Aslında susmanın hiç vakti değildi. Seviyorsan eğer açık açık konuşmak en mantıklısı. Üç günlük ölümlü dünya sonuçta bir varız bir yokuz. O yüzden bazı şeyler için geç kalmamak gerekiyor.
"Ben seni seviyorum ulan böyle arkadaş gibi takılmak istemiyorum sevgili olmak istiyorum seninle arkadaş olmak yetmiyor bana sana sarılmak o kokunu doyasıya kadar içime çekmek istiyorum saçlarını okşamak istiyorum ben. O yüzden benim sevgilim olur musun?"
Dedim. Ve tam gözlerinin içine baktım. Çok güzeldi be.
"Ayaz sana anlatacaklarım var eğer bu anlattıklarımdan sonra yine benimle sevgili olmak istersen kabul ediyorum teklifini çünkü bende seni seviyorum."
Deyince gülümsedim. O da beni seviyordu ulan. Ne anlatacaktı bana ama sorun burdaydı.
"Dinliyorum seni."
"Nerden başlayayım?"
"En başından başla sana ayıracak vaktim çok benim."
Dediğimde idil derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. Annesinin gerçek hastalığını anlattı bazı noktalarda bana yalan söylediğini anlattı.
"Niye yalan söyledin ki bana?"
"Çünkü o zamanlar seni tanımıyordum benim için sıradan bir insandın işte güvenemedim ama şimdi biliyorum seni tanıyorum seni ne kadar iyi bir insan olduğunu da çok ama çok iyi bir şekilde anladım ben "
"Ben üzüldüm cidden keşke en başından söyleseydin bana."
"Biliyorum belki de en başından sana söylememekte hatta ettim ama napayım işte. Teklifin hala geçerli mi şimdi?"
"Bana bir daha yalan söyleme İdil ne olursa olsun gerçeği söyle olur mu?"
"Söz veriyorum bir daha yalan söylemeyeceğim sana "
"Tamam o zaman şimdi de teklifime tam olarak bir cevap ver."
"Ne yani sen şimdi vazgeçmedin mi benimle sevgili olmaktan?"
"Neden böyle birşey yapayım ki?"
"Bilmem ben sana yalan söyledim sonuçta "
"Bu senden vazgeçmem için bir sebep değil İdil ben seni seviyorum hem zaten sende bana bir daha yalan söylemeyeceğine dair söz verdin konu kapandı işte "
Deyip gülümsedim.
...
(GÜNEŞ'TEN DEVAM )
Galata kulesine getirmişti beni buğra.
"Bir rivayete göre galataya kimle çıkarsan onunla evlenirmişsin bende seninle çıkacağım ve böylelikle evlenmeme durumunu ortadan kaldıracağım gerçi böyle bir durum zaten olamaz ama neyse."
"Sen beni her geçen gün şaşırtmaya devam ediyorsun adam"
Buğra'ya sarıldım. Ve tam adem elmasının üstünden öptüm. Çok seviyordum burayı.
"Burası benim"
"Senindir hatun."
Buğra eğilip saçlarımı öptü.
"Mis mi kokuyorsun sen?"
Dediğimde kafamı kaldırıp tam gözlerinin içine baktım. Gözlerinde kendimi görünce ayrı bir mutlu oluyordum. Allah'ım sen bir ömür bu gözlerde kendimi görmeyi nasip et. Ben ölene kadar bu gözlere böyle bakabilirim cidden.
"Dün gece uyumadan önce banyo yapmıştım o yüzden böyle kokuyor olabilirim."
"Sen hep böyle kok olur mu biraz benim kokumdan birazda kendi kokundan"
"Olur"
Bunu hiç düşünmeden demiştim. Çünkü düşünülecek hiçbir şey yoktu. Onun gibi kokmayı seviyordum.
"Ve şimdi galataya çıkalım."
"Emin misin?"
Diye sordum. Belki de neyse o ihtimali aklıma bile getirmek istemiyorum.
"Hiç olmadığım kadar."
Deyip güldü. Haydi çıkalım o zaman galataya!
...
(DENİZ'DEN DEVAM)
"Bal böceğim niye bu kadar tatlısın?"
Diye sordum. Çok tatlıydı lanet olası bir tatlılığı vardı. Dünyadaki tüm tatlılardan daha tatlıydı.
"Sen o gözlerinle bana bakıyorsun çünkü "
Deyince Ela bir kez daha ne kadar şanslı olduğum çok güzel bir şekilde anladım.
"Ela iyiki benim sevgilimsin iyiki benimlesin iyiki varsın hayatımın anlamısın sen. Sen olmazsan tadım tuzum kalmaz be güzelim. Bal böceğim."
"Bende hayatım boyunca senin hep tadın tuzun olurum o zaman güzel gözlüm."
"Seviyorum seni bal böceğim."
"Seviyorum seni sevgilim çok seviyorum hemde"
Çok duygusallaşıyordum ama ben şuan. Ağlayacağım galiba. Hayır yanımda peçete de yok ki. Tüm peçetelerimi tuvalet hakkımda kullandım. Peçete kalmadı o yüzden. Ağlamak olmaz o yüzden.
"Deniz bu ney?"
"Ney ney bal böceğim?"
Dediğimde ela telefonunu gözüme soktu. Bu benim attığım bir fotoğraftı.
"Benim instagram da paylaştığım bir fotoğraf."
"Ciddi misin ya?"
"Valla ciddiyim görmüyor musun bak instagram profilim o benim işte."
"Deniz"
Dedi sinirli bir şekilde. Gözleri yerinden fırlayacaktı resmen.
"Bal böceğim."
Dedim. Korkmalı mıydım?
"Bu ne biçim fotoğraf deniz ya. Üstünde niye birşey yok senin. Niye tüm kasların baklavaların meydan da ya. Ağlayacağım şimdi."
"Havuza gitmiştik ayazlarla bal böceğim o zaman çektiler bende attım. "
"Kaç bin kız layklamış yorumların haddi var hesabı yok. Ben şimdi bu kızların hepsini de dövemem ki."
"Sen ciddi misin?"
"Tabiki ciddiyim. Bak gözlerim doluyor."
"Tamam tamam ağlama. Fotoğrafı hemen kaldırayım ben."
"Kaldırcaksın yani?"
"Kaldırmayayım mı napayım anlamadım ki ben şimdi."
"Kaldır canım kaldır."
Deyip güldü. Bu kızların sağı solu hiç belli olmuyor arkadaş. En ponçik kızın bile içinden bir psikopat çıkıveriyor bazen. Allah'ım sen biz mümin erkeklere yardım et. Amin. Çok çok amin.
...
(KAAN'DAN DEVAM)
Yatağımda oturmuş kös kös telefonumla uğraşıyordum. Sıkılmıştım. Herkes sevgilisiyle takılıyordu bende boş boş oturuyordum böyle. Aklıma adel gelmişti birden bire. İyi kızdı hoş kızdı ama gerisi yok. Yani bana karşı birşeyler hissediyordu sanki tabi ben yanlış anlamadıysam. Ben ne hissediyordum peki bilmiyorum işte. Komik kızdı utangaçtı. Birşey olunca hemen utanırdı ve yanakları kızarırdı gerçi öyle çok tatlı oluyordu ya neyse. Aklı başındaydı da. Gerçek hayatın ne olduğunu biliyordu. Nerede nasıl davranacağını biliyordu. Zarif ve kibardı da. Onun yanında mutlu oluyordum. Birlikte olunca eğleniyorduk. Ama sevgili olabilir miydik? Onu görünce heyecanlanmam sevdaya dahil miydi? Ulan kaan ne yapacaksın şimdi? Arasam? Ya da mesaj atsam? En mantıklısı arayıp düzgünce konuşmak. İyide ne konuşacağım? Ne diyeceğim? Her neyse doğaçlama birşeyler yapacağım artık. Oynadığım yarış oynunu kapatıp rehbere girdim. Adel yazısını görünce kalbim çarpmaya başladı. Böyle olması normal değildi bence. Aramaya başladım. Çalıyor çalıyor.
"Kaan?"
Sanki sen misin demek istiyordu.
"Adel nasılsın?"
"İyiyim kaan sen nasılsın?"
Seni görürsem daha iyi olacağım demek istedim ama diyemedim.
"İyiyim bende. Şey sınavın nasıldı?"
"Beklediğimden daha iyi geçti sınavım peki ya sen senin sınavın nasıldı?"
"Benimki de gayet iyi geçti."
"Ee başka ne var ne yok?"
Konuya gir oğlum. Hadi yaparsın sen diye kendimi teselli ettim.
"Buluşalım mı?"
"İkimiz mi olacağız sadece?"
"Evet sadece sen ve ben olacağız birşeyler yaparız diye düşünmüştüm."
"Tamam olur."
Deyince Adel yüzümü aptal bir sırıtış kapladı.
"O zaman seni yarım saat sonra evinin önünden alırım."
"Tamam görüşürüz Kaan."
"Görüşürüz Adel."
Telefonu kapatıp yanıma koydum. Evet. Bu işi de böyle halletmiştim. Bundan sonra öyle çok düşünmek yoktu. Beni mutlu eden şeyin yanında olmalıydım. Ve bu kişinin de kim olduğu ortadaydı. Adı lazım değil baş harfi ADEL!Haftalar sonra ben geldim. Burdayım yine. Öncelikle multideki çift benim en sevdiğim çiftlerden. Mert ve Melike çifti. Takip etmek isterseniz instagramdan takip edebilirsiniz. Şimdi gelelim bölüme efenim. Nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyorum. Lütfen bol bol yorum yapmayı unutmayın ve tabiki votelemeyi de unutmayınızzz. Sizleri seviyorum bir dahaki bölümde görüşmek dileğiyle hoşçakalınnn💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAME'E AŞIK OLDUM
HumorO sırasında Özge ile konuşurken ben onu izlerdim. O kantinde çayını içerken ben yine onu izlerdim. O basket oynarken ben yine onu izlerdim. O yazı yazarken ben onu izler ve ne kadar muhteşem kalem tutuyor diye düşünürdüm. Kısacası ben onu izlemey...