Buğra ve ben müdürün odasında beklerken buğra bir kez daha " yemin ederim o sigara benim değil güneş" dedi. Çantadan sigara çıkınca müdür buğra'ya odasına gelmesini söylemiş ve sınıftan çıkmıştı. Buğra giderken bende buğra'nın peşinden gelmiştim. Onu tek bırakmak istemiyordum.
"Sana inanıyorum buğra" dediğimde buğra bana burukça gülümsedi. Ona inanıyordum ki ben zaten. O sigara benim değil diyorsa onun değildi. Sonuçta buğra bana yalan söylemezdi. Güveniyordum ona. " sen inanıyorsun ama birazdan burada olacak olan adam bana inanmayacak" deyince babasını kast ettiğini anladım. Müdür buğra'nın babasını çağırmıştı. Babası birazdan burada olurdu. Müdür ise telefonu ile dışarıda biriyle konuşuyordu. Odanın kapısı açılınca gelen kişiye baktım. Takım elbiseli bir adamdı. " buğra" diye bağırınca takım elbiseli adam buğra ayağa kalkıp adama baktı. Adam buğra'nın karşısına geçip buğra'ya tokat atacakken buğra adamın kolunu tuttu. Ben ise şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırmıştım. Bu adam buğra'nın babasıydı belli ki. " Sakın" deyince buğra girdiğim şaşkınlık modundan çıktım. Adam kolunu buğra'dan kurtarıp buğra'ya ters ters bakmaya devam etti. Bir insan odaya girer girmez oğluna tokat atmaya çalışır mıydı? Nasıl bir babaydı bu. Öncelikle ne olduğunu olayın nasıl geliştiğini sorardı insan. Ve en önemlisi de bir baba oğluna inanırdı ve güvenirdi. Bu adam buğra'ya güvenmiyordu da inanmıyordu da. Ne saçma birşeydi bu böyle. Bir babanın böyle yapması çok acımasızcaydı. Müdür odaya girince buğra'nın babası buğra'nın oturduğu koltuğa oturdu. Tabi ondan önce müdür ile tokalaştılar. Buğra'ya dönüp baktım. Şu an o aşık olduğum gülünce kısılan gözlerinden binbir türlü duygu geçiyordu. Ne düşündüğünü ne hissettiğini tam olarak anlamıyordum. Korku? Üzülme? Kırgınlık? Veya herhangi birşey. Şu an buğra'yı anlamak çok zordu. Aklında binlerce düşünce vardı belli. Ve ben onun böyle olmasına üzülüyordum. "Sınıfta arama yapılırken oğlunuzun çantasından sigara paketi çıktı" deyince müdür buğra'nın babası kafasını çevirip ayakta duran sevgilime baktı. "Cezası neyse hiç çekinmeden verin" deyince babası gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Şaka gibi. Adam önce bir olayı tamamiyle öğrenir. Oğlunu savunur yani. "Ama o sigara buğra'ya ait değil ki birisi çantasına koydu" dedim. Babasının birşey diyeceği yoktu. Müdür ise bana ' yok ya ' bakışlarını atmaya başlayınca ne yapacağımı bilemedim. "Kim neden böyle bir şey yapsın" " hocam bunu açıklayamıyorum ama o sigaranın buğra'ya ait olmadığına adım gibi eminim" dedim. Babası bana ' sen onun avukatı mısın ' bakışlarını atıyordu. Buğra'ya dönüp ' sende birşeyler desene' bakışlarımı attım. O ise hiçbirşey yapmadı. Konuşmadı. "Disiplin toplanacak ve buğra'ya gerekli olan ceza verilecek" deyince müdür gözlerimi kocaman açtım. Şu an ağlamak istiyordum. Neden kimse birşey yapmıyordu. Buğra neden kendini savunmuyordu neden bir açıklama yapmıyordu. Buğra'nın babası ayaklanınca konuşmanın bittiğini anladım. "Az önce de dediğim gibi gerekli cezayı verin" dedi ve müdürün elini sıkıp odadan çıktı. Ben ise adamın arkasından hayretle baka kaldım. Buğra da odadan çıkınca bende peşinden çıktım. Ortalıkta kimse olmadığı için buğra'ya sarıldım.
G: şu an ağlamak istiyorum
B: neden ?
Diye sorunca buğra kafamı kaldırıp buğra'ya baktım. Ne düşünüyorsun be adam? Neden seni anlayamıyorum şu an? Ne hissediyorsun şimdi?
G: disipline gideceksin ve okuldan uzaklaştırılabilirsin. Neden neden birşey söylemedin neden kendini savunmadın buğra?
Buğra boğazını temizleyip konuşmaya başladı.
B: çünkü o babam olan şahsın önünde böyle birşey yapmak istemedim. zaten ne desem de bana inanmayacaktı. Müdür de zaten beni anlamaz
Deyince buğra ağlama isteği ile bir kez daha dolup taştım. Bu haksızlık!
...
(BUĞRA'NIN AĞZINDAN)
Eve geldiğimde odama çıkmak için merdivenlere yönelirken çok sevgili biricik babacığımın(!) bana seslenmesi ile oflayarak salona girdim. "Beni bugün utandırdığının farkındasındır umarım" deyince gözlerimi devirdim. "Pes diyorum" dedim. Ve tam gidecekken " buğra konuşmamız daha bitmedi" diye bağırınca şahıs geri dönüp karşısına dikildim. "bana bir açıklama yapmak zorundasın buğra" dediğinde ağzımdan bir "hah" sesi çıktı. " bugün okula geldiğinde bana tokat atmaya çalışmak yerine kendimi açıklamama izin verebilirdin ama sen beni hiç şaşırtmadın bravo sana"
Deyip alkışlamaya başladım. Alkışlamayı bıraktıktan sonra arkamı dönüp salondan çıktım. " açıklama yapmak için çok geç" diye mırıldandım. Hızlıca merdivenlerden çıkıp odama giriş yaptım. Yatağıma oturup başımı ellerim arasına aldım. Neden hayatım yoluna girmiyordu. Tek yolunda giden şey güneş ile olan ilişkimdi. Onu seviyordum. Allah biliyor ya onu annem gibi seviyordum. Aşağıdan babam ile üvey anneciğimin (!) gülüşme sesleri gelince etrafı yıkıp dökme isteği içimi kavurmaya başladı. O kadından nefret ediyordum. Utanmazın tekiydi. Hızlıca odamdan çıkıp aşağı indim. Evden çıkarken babam olan şahıs her ne kadar "nereye gidiyorsun" diye bağırsa da ona cevap vermeden kapıyı açıp hızlıca dışarı çıktım. İçim sıkılmıştı. Bunalmıştım. Arabama hızlıca ilerledim. Güzelim ferrarim yine benimleydi. Geçenlerde kullandığım mercedes geçici bir şeydi. Benim asıl bebeğim karşımdaki ferrariydi. Bakımdan yeni gelmişti. Kapıyı açıp koltuğa oturunca elim ile direksiyonu sevdim. Arabada bu meretin üstüne tanımıyorum. Gaza köklenip araba ile bahçeden hızlıca çıktım. Sinirliydim. Babamın bana böyle davranmasına alışmıştım ama yine de sinirliydim. Hayır yani bana insan gibi davransa nolurdu? Hiç bir bokta olmazdı. Elim ile direksiyona vurup keskin virajı geçtim. Arabayı biraz hızlı kullanıyordum. Ama şu an bunu umursayacak değildim. Gelmekten bir an bile bıkmadığım evi görünce arabamı evin bahçesine park ettim. Arabamdan inip kapının önüne gelerek zile bastım. Kapıyı açan hizmetli beni görünce gülümseyip içeri geçmem için çekildi. "Hoşgeldiniz buğra bey" deyince "hoşbuldum" dedim. Merdivenlerden çıkıp odaya girdiğim de aynı manzara ile karşılaşınca gözlerim hafiften doldu. Annem yataktaydı ve uyuyordu. Evet bunda üzülecek ne var diyor olabilirsiniz? Ama annem hep böyle sürekli uyuyor uyandığında ise kimseyle iletişime geçmiyor konuşmuyor. Bir insan neden hiç konuşmaz ki? Annemin tekerlekli sandalyesini hafifçe çekip yatağın kenarına koydum. Yatağın başındaki küçük koltuğa oturup anneme baktım. Çok sevdiğim anneme. Benimle hiç bir zaman konuşmayan anneme. Hafifçe yaklaşıp annemin kokusunu içime çektim. Anne kokusu çok çok farklıydı.
Yani tarif edilemeyecek güzel bir kokuydu. Ellerim ile saçlarını okşamaya başladım. O anda yavaş yavaş gözlerini açıp bana bakınca gülümsedim. O yepyeşil gözleri ile beni büyülüyordu resmen. " sultanım ben geldim yine. Canım sıkıldı biraz bende annemin yanına geleyim dedim. Babama bugün yaptıklarından dolayı kızgınım beni dinlemeden yargıladı her zamanki gibi. Dinlese birşey kaybetmez oysa ki. Neyse sen beni dinliyorsun ya o bana yeter." Ben güldüğümde annemin gözünden bir damla yaş aktı. Benimle konuşmuyordu yani konuşmak istemiyordu ama en azından beni dinliyordu. Sonuçta bu da iyi birşey. Tabi birde bu ağlaması var. Birşey anlattığımda ağlayabiliyor hemen. Oysaki ben ağlaması için anlatmıyorum. Elim ile gözünden akan yaşı sildim. "Neyse sana birinden bahsetmek istiyorum. Güneş. Sana uzun zamandır anlatmak istiyorum ama bir türlü anlatamadım hep başka şeylerden bahsettim ama bu konudan bir türlü bahsedemedim." Dedim ve boğazımı temizledim. "Güneş. Adı gibi bir kız etrafıma ışık saçıyor karanlıkta kalmama izin vermiyor hiç. Evet onunla sevgili olalı daha iki ay oluyor ama olsun. Sonuçta onu çok iyi tanıyorum. Çok güzel bir kız anne. Gözlerine baktıkça bakasım geliyor. Saçları yumuşacık ve sürekli şampuan kokuyor ki ben buna bayılıyorum. Çok tatlı bir gülümsemesi var. Bazen onu utandırıyorum ve o hemen kızarıyor. Bazen onu sinirlendiriyorum ama elimde değil ne yapayım. Onu çok seviyorum be anne böyle onu görünce kalbim daha bir başka atıyor sanki bazen aptal aptal sırıtıyorum. Sonra birden aklıma geliyor acaba şimdi ne yapıyordur diyorum. Merak ediyorum özlüyorum. O da beni seviyor yani sevdiğini yanımda olduğunu hissettiriyor bana. Davranışlarıyla da belli ediyor ya zaten. Görsen sende çok seversin. Tam senin beğeneceğin bir kız. Biraz büyük olsam o da on sekiz olsa anında nikahı basarım. Bir gün seninle de tanıştıracağım." Dedim ve annemin elini tutup öptüm. O anda annemin gözünden bir damla daha yaş akınca kaşlarımı çattım. "Ağlama anne. Ağlamanı istemiyorum. Benimle konuşmanı istiyorum. Sesini özledim anne. Korkuyorum. Sesini unutmaktan korkuyorum. Nolur artık benimle konuşsan bir kelime de olsa söylesen. Başka da birşey istemiyorum senden." Ayağa kalkıp pantolonumu çektim. Annemin kulağına doğru eğilip "artık konuş annem" dedim. Annemin alnından öpüp odadan hızlıca çıktım. Gözümden bir damla yaş akınca hızlıca elimin tersi ile yaşı sildim. "Ağlamak nerden çıktı lan hemen" diye kendime kızdım. Evden çıkıp arabama bindim. Şu an eve gitmek istemiyordum. Daha doğrusu artık o evde kalmak istemiyordum. Annemin yanında kalmazdım. O evde yani annemin kaldığı evde de odam vardı arada sırada çok kötü olduğum zamanlarda orada kalıyordum ama şu an bunu da yapamazdım. Annem benimle konuşmadıkça daha kötü olacaktım. Sahile sürdüm. Radyoyu açıp herhangi bir kanalda durdum. Yollar çok dolu olmadığı için sahile gelmiştim. Arabamdan inip temiz havayı ciğerlerimin en ücra köşelerine kadar çektim. Telefonumu cebinden çıkarıp saate baktım. Sekizdi. Rehberden güneşi bulup aradım. Çalıyor çalıyor.
G: buğra
Dediğinde kendimi gülümsemeye zorladım.
B: güzelim.
G: sesin kötü geliyor. Noldu? Nerdesin?
B: birşey olduğu yok güzelim sakin ol
G: buğra var birşeyler işte nerdesin yanına gelicem.
Deyince güneş derin bir nefes aldım.
B: aslında yalan söylemeye gerek yok sana çok ihtiyacım var. Sahildeyim.
Dedim.
G: tamam geliyorum ben.
Dedi ve durdu. Birşey diyecek gibiydi de sanki diyemiyordu ama. Nefes alışverişlerini duyuyordum sadece.
G: buğra
B: söyle güzelim
G: seviyorum seni adam çok seviyorum
Dedi içten bir şekilde. İşte o an az da olsa sinirim toz olup uçmaya başladı.
G: neyse kapatıyorum ben geliyorum zaten görüşürüz.
Dedi ve telefonu kapattı. Ekrana bakıp güldüm. Telefonumu cebime koyup etrafı gözlerim ile taradım. Işıklar sayesinde etraf aydınlıktı. Karanlık değildi. Ne kadar bekledim bilmiyorum ama yanağımdan öpülünce kafamı yan tarafa doğru çevirdim.
G: ben geldim.
Dedi ve güldü.
B: güneş ben birşeye karar verdim.
Dediğimde kaşını kaldırıp 'neye karar verdin' bakışını attı.
B: ayrı bir eve çıkıcam
Dedim. Ve güneş'in tepkisini beklemeye başladım.Heyooo ben geldim. Evet nasılsınız ponçik okuyucularım. İyisinizdir inşallah. Çok fazla konuşmama gerek yok. Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi belirtirseniz gerçekten çok güzel olur. Votelemeyi unutmayın. Bir dahaki bölümde görüşmek dileğiyle hoşçakalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAME'E AŞIK OLDUM
HumorO sırasında Özge ile konuşurken ben onu izlerdim. O kantinde çayını içerken ben yine onu izlerdim. O basket oynarken ben yine onu izlerdim. O yazı yazarken ben onu izler ve ne kadar muhteşem kalem tutuyor diye düşünürdüm. Kısacası ben onu izlemey...