Yalnız Prens

5.4K 372 19
                                    

Bu bölüm @Busezsoy0'a gelsin :D BUĞRA'NIN AĞZINDAN
Güneş'lerin evden çıktığımda ailenin ne olduğunu anlamıştım. Aile mutluluk demekti huzur demekti birliktelik demekti paylaşmak demekti. Bunu bugün bu akşam çok iyi anlamıştım. Ve az da olsa güneşi böyle bir aileye sahip olduğu için kıskanmıştım. Arabama bindiğimde çok sevgili (!) Babamı aradım. Babam telefonu "efendim oğlum" diye açınca sinirden kendimi sıktım. "Adamları salabilirsin artık" derin bir nefes alıp konuşmaya devam ettim. " ha bu arada bana oğlum deme" babamın birşey söylemesine izin vermeden telefonu kapattım. Babam güneş'e zarar veren itleri bir depoda tutuyordu. Ben onları biraz hırpalayıp güneş'e bir daha yaklaşmamaları gerektiğini söylemiştim. Ve şimdi de onların bunu anladıklarını umarak onları serbest bırakmıştım. Babam mafya falan değildi ünü ülkeye yayılmış saygın bir iş adamıydı ama biricik oğluşu ondan adamları paketlemesi gerektiğini söyleyince adamları bir depoda tutmuştu. Ee ne de olsa ondan yıllar sonra birşey istemiştim hatta ilk defa ondan birşey istemiştim. Ve bu istediğim şey güneş ile ilgili olmasaydı yine o adamdan birşey istemezdim. Güneş için yapmıştım ve bundan pişman da değildim. Arabamı son hız sahile sürdüm temiz hava iyi gelirdi belki. Yarım saat içinde sahile gelmiştim. Arabamdan çıktım. Ve derin bir nefes aldım. Arabama yaslandım. Ve denizi seyretmeye başladım. Hava soğuktu sonuçta kış aylarındaydık. Gözümden bir damla yaş gelince gelen gözyaşımı elimin tersi ile sildim. Annem "erkek adam ağlamaz" derdi ama erkek adamda üzüldü mü kalbi acıdı mı ağlardı hemde hayvan gibi ağlardı. Acaba annem şuan yanımda olsaydı bana güneşin annesinin güneş'e baktığı gibi bakar mıydı? Bana sarılıp seni çok seviyorum oğlum der miydi? "Soğukta durma hasta olursun oğlum" der miydi? Belki derdi belki de demezdi. Kim bilebilirdi ki? Aldığım havayı sıkıntılı bir şekilde dışarı verip saçlarımı çekiştirdim. Ben hiç bir zaman düzgün bir aileye sahip olamayacaktım. Ben kimse sevmeyecekti. Bu aptal düşünceler beynime doluşunca telefonumu cebimden çıkarıp güneşi aradım. Telefon açılınca elimde olmadan gülümsedim.
G: ayrılalı daha bir saat bile olmadı. Beni çok mu özledin hı ?
B: güneş
Dedigimde sesim titemişti.
G: ağladın mı sen? Noldu ?
Hay böyle işi sikeyim ya. Sesim ne bokuma titriyorsa.
B: ne ağlaması kızım erkek adam ağlamaz.
Dediğimde güneş'in gülüşü kulaklarıma doldu.
G: öyle olsun bakalım koca adam.
Dedi. Galiba inanmıştı yalanıma. Gerçi inanmasa nolduğunu bana anlat dese o kadar anlatacak şeyim vardı ki fakat beni anlar mıydı onu hiç bilemiyorum.
B: sana masal anlatayım mı?
Soğuktan ellerim uyuşmaya başlamıştı. Aslında soğuk iyiydi gerçekleri insanın yüzüne vuruyordu hiç acımadan hemde.
G: nerden çıktı bu ? Hani sen masal bilmezdin noldu ?
Dedi.
B: uydurucam bişeyler işte. Anlatmamı istiyor musun istemiyor musun ?
Dediğimde güneş hiç beklemeden cevao verdi.
G: isterim.
Diye. Bende biraz durup anlatmaya başladım.
B: bir zamanlar bir ülkenin çok yakışıklı bir prensi varmış.
Dediğimde güneş
G: senin gibi mi ?
Dedi. Dememesi gereken birşey demişti. Sonuçta o hiçbir zaman benim yakışıklı olduğumu kabul etmemişti. Güldüğümde güneş pot kırdığını galiba anlamıştı.
G: yani ben öyle demek istemedin yani sen yakışıklısın ay pardon değilsin ya yakışıklı felan değilsin offf neyse ne sen masalı anlatmaya devam et.
Dedi.
B: peki devam ediyorum. Bu prens çok yalnızmış.
G: niyeki ailesi yokmuymuş?
Bu kız gerçekten çok sabırsızdı.
B: varmış.
G: o zaman yalnız olmaz ki.
B: yalnızmış çünkü babası ile doğru düzgün konuşmazmış.
G: niye ya ?
B: çünkü babası kötü şeyler yapmış.
G: yine de babayla küs olunur mu ki?
B: olunur babası affedilmeyecek şeyler yaparsa küs olunur. Neyse işte bu prens kendini çok yalnız hissederken karşısına çok güzel bir kız çıkmış. Ama prens kızla hiç muhattap bile olmamış.
G: aptal prens. Ee daha sonra nolmuş?
B: sonra bu prens bu kızla uğraşmaya başlamış ve kızla uğraşırken kıza aşık olduğunu fark etmiş.
G: kız aşık mıymış prense peki ?
B: işte bunu prenste bilmiyormuş.
G: nasıl bilmiyormuş ya.
B: orasını karıştırma işte. Prenste bunu zamana bırakmaya karar vermiş.
G: eeee sonra
B: sonrası bu kadar işte.
G: ne demek bu kadar ya ?
B: onların masalı daha bitmemişte o yüzden bu kadar.
G: neyse en kısa zamanda bu masalı tamamla merak ediyorum.
Dedi ve esnedi.
B: sen uyu hadi iyi geceler.
G: iyi geceler buğraaa.
Telefonu kapatıp cebime koydum. Konuşmak iyi gelmişti. Biraz da olsa rahatlamıştım. Birkaç dakika daha denizi izledim. Soğuk bedenimi tamamiyle işgal etmişti. En iyisi eve gidip uyumaktı. Arabama binip eve doğru sürdüm. Hiç bir şey olmamış gibi davranmaya yine devam edecektim her zaman yaptığım gibi.
...
GÜNEŞ'TEN DEVAM
Sabah alarm çaldığında alarmı direk kapattım. Gece aptal kabuslar yüzünden uyuyamamıştım. Uykum vardı fakat uyuyamıyordum işte. Oflayarak yataktan kalktım. Bütün işlerimi hallettikten sonra aşağı kahvaltı için indim. Hemen kahvaltımı yapıp çantamı aldım ve evden çıktım. Yüzüme rüzgar çarpınca elimde olmadan gülümsedim. İnsanı kendine getiriyordu bu rüzgar denen şey. Kulaklıklarımı takıp duman-seni kendime sakladımı açtım. Okulun bahçesine girdiğimde okulun adını kendi kendime mırıldandım. Karal koleji. Ayazların soyadıydı. Bugün herşey çok güzel olacaktı. Sınıfa girdiğimde bizimkilerin gelmiş olduğunu gördüm. Hepsi bur ağızdan " Günaydın " deyince sırıtarak " Günaydın " dedim. Sırama oturduğum da sınıf kapısından giren bir adet buğra'yı görünce gülümsedim. Buğra yanımıza gelip "Günaydın millet" deyince bizde "günaydın" dedik. Felsefe hocası derse girince buğra yerine geçmişti. Hoca hemen konuşmaya başladı. " bu derste herkese belirli başlıklar vereceğim ve o başlıklar hakkında düşüncelerinizi sizden alacağım." Dediğinde herkes aaaa demeye başladı. Hoca sınıfı susturup tekrar konuşmaya başladı. " bu derslik herkesin yerini değiştireceğim farklı fikir alışverişi olsun diye." Dedi ve herkesin yerini değiştirmeyy başladı. Beni buğranın yanına koymuştu. Nedense bütün hocalar ne bok olursa olsun buğra ile beni birleştiriyorlardı.
Buğra bana bakıp konuşmaya başladı.
B: gözlerinin altı morarmış uyuymadın mı?
G: gece kabuslar uyutmadı.
Dediğimde buğra montunu katlayıp yastık haline getirdi. Ve önüme koydu.
B: şimdi uyuyabilirsin ben burdayım.
Güldüm o böyle deyince. Çok fazla tatlıydı çok çok hemde. Başımı montuna koyduğumda montun kokusu burnuma doldu. Kokusunu seviyordum onun herşeyini sevdiğim gibi. Sırtıma birşey örtülünce bunun buğra'nın kapşonlusu olduğunu anladım.
G: benim olur bu kapşonlu haberin olsun.
B: bir tanesini aldın şimdi de ikincisini mi istiyorsun ?
G: evet
Dedim yüzsüzce. Napayım vicdansızın kapşonluları çok güzeldi ve o kokuyordu.
B: iyi tamam senin olsun.
Dediğinde sırıttım. Ve gözlerimi kapattım. En son duyduğum şey "iki ders süreniz var." Oldu.
...
Kantinde kahvelerimizi içmiş zil çaldığı içinde sınıfa çıkmıştık. Son dersti. Ve ben tüm gün boyunca uyumuştum. Bunda buğra'nın montunun kokusunun etkisi vardı. Ve tabi beni sıcacık tutan kapşonlusu vardı. Dil anlatım hocası derse girince herkes ayağa kalktı. Günaydın nasılsınız fasıllarını geçtikten sonra derse başladık. Bir beş on dakika sonra sınıfın kapısı tıklatıldı ve nöbetçi öğrenci içeri girdi. " arkadaşlar uludağ gezisi var iki gün sonra gelmek isteyenler isimlerini müdür yardımcısına yazdıracakmış" dediğinde herkes çığlık atarak sevinç gösterisi yaptı. Bu geziye gidecektim yani gitmeliydim çünkü daha önce hiç uludağ'a gitmemiştim. Bizim gruba gidicek misiniz diye sorduğumda "tabiki" cevabını aldım. Buğra ya da sorduğumda aynı cevabı almam ile güldüm. Bence bu gezi çok eğlenceli olacaktı.

Veeee yeni bölüm ile karşınızdayım canımcınlarım. Buğra hakkında yavaş yavaş bilgiler vermeye başlıyorum. Sizce buğra babasına neden soğuk davranıyor ? Ya da olacak olan uludağ gezisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Hepsini yorum olarak belirtirseniz çok müthiş olur. Okuyan yorum yapan oy veren herkese çok çok çok teşekkür ediyorum. Bir dahaki bölümde görüşmek dileğiyle...

FAME'E AŞIK OLDUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin