"Seninle ilgilenmediğim için ne kadar zaman olduğunu bilmiyorum Bozgun"
Dedi. Şu an buğra'dan korkuyordum. Sesi fazlasıyla ürkütücüydü. Çocuğun o sinir bozucu yüz ifadesi anında yok olmuştu. Ama yine de konuşmaya başladı çocuk. "Neyse ayrı kaldığımız zamanları telafi etmemiz için bolca zamanımız var artık" dedi. Buğra'ya baktığımda çenesindeki kasların kasıldığını görmem ile içimdeki korku iyice alevlendi. Olay çıkmazdı değil mi? Umarım çıkmazdı. "Ne demek istiyorsun lan" dedi buğra. "Bişey demek istediğim yok. Neyse görüşürüz Soydan" dedi ve masanın başından sırıtarak ayrıldı. Buğra ayağa kalkınca elini tuttum.
G: buğra nereye?
B: şu lavuğa ayar çekmeye
G: saçmalama buğra otur yerine ya
Deyince buğra ters ters bana baktı.
B: kalk
G: ne
B: kalk diyorum hemen gidiyoruz burdan
G: daha tatlımızı yemedik
B: boşver tatlıyı hadi kalk
Deyince gözlerimi devirerek ayağa kalktım. Buğra hesabı fazlasıyla ödedikten sonra dışarı çıkınca bende peşinden çıktım. Noluyordu ya? Yani bir günümüzde normal ekşınsız geçsin ama yok nerde. Arabaya binip emniyet kemerimi taktım. Buğra'ya trip atacaktım şu andan itibaren. Çünkü bu tavırlarını hiç beğenmemiştim. Tribi de yol boyunca konuşmayarak ve onu takmayarak atacaktım. Buğra arabayı çalıştırınca içimden "haydi bismillah" dedim. Telefonumu çıkarıp uğraşmaya başladım. Telefonum ile biraz uğraştıktan sonra buğra'ya yandan bir bakış attım. Buğra ise yola konsantre olmuştu. Dalgındı hemde fazlasıyla dalgındı. O çocuk her kimse huzurumuzu bozmaya yetmişti. Araba durunca geldiğimizi anladım. Buğra hiçbirşey demeyince arabadan hızlı bir şekilde inip binaya girdim. Sinirim bozulmuştu. Nolduğunu bana söyleyebilirdi fakat o susmayı tercih etmişti ve yol boyunca hiç konuşmamıştı.
...
Telefonuma mesaj gelince mesajın kimden geldiğine baktım. Buğradandı. Gözlerim kocaman açılmıştı bile. Hemen mesajı açtım.
" özledim be kadın"
Evet mesajı çok tatlıydı fakat ona tripli olduğum için cevap vermeyecektim. En iyi cezalardan biri de insanı mavi tikte bırakmaktır arkadaşlar bunu hiç unutmayın. Aradan tam iki dakika geçmişti ve ben cevap vermemiştim. Nihahaha yaşasın kötülük.
"Görüp niye cevap vermiyon?"
Yazınca cevap vermem gerektiğini anladım.
"Konuşmuyorum"
"Hayırdır? "
Yazdığında ofladım.
"Tahmin et"
Yazdım. Biraz da kendisi anlasın beyefendinin.
"Bana kelime oyunu yapma kızım. Sorun neyse söyle direk"
Yazdığında gözlerimi devirdim. Anlamasını beklemek hata zaten.
"Bugün yemeği mahvettin ya"
"Öyle olması gerekti ve öyle oldu kurcalama"
Yazdı sonrasında ise
"Biz kendimize bakalım"
Yazınca yastığımı ısırdım. Ne demek biz kendimize bakalım ya?
"Odun"
"Odunum ama bir tek sana yanarım gülüw"
Yazınca ögürmemek için kendimi zor tuttum. Fazlasıyla odundu ha birde kıro.
"İğrençsin"
"Bağcılar kekosu"
Yazdım. Zeki ben.
"Bağcılar kekosu benim kadar yakışıklı değil"
Mesajını görmem ile "oha" dedim. Nasıl bir egodur bu.
"Yav he he"
Yazıp emoji gönderdim.
"Gülme bensiz duyamıyorum sesini"
Yazınca bütün sinirim geçip gitti. Ama azıcık trip duygum kalmış olabilir. Onu da sonraya saklıyorum.
"Duymak için yanımda olmana gerek yok adam. Sen hep benim yanımdasın"
Yazdım. Ama ben bunu yerim çok tatlı ki bu.
"Eyvallah"
Yazısını görmem ile az önceki laflarımı geri aldım. Alıyorum yani. Eyvallah nedir ya off.
"Kıro zehirlenmesi geçiriyorum"
"Gidiyorum ben"
Yazdım.
"Iyi geliyorum bende"
Yazdığında beni yine bir panik duygusu sardı.
"Hayır ya gelme"
"Dünde geldin zaten"
Allah'ım gelmesin bu sefer.
"Geliyorum"
Diye yazınca "yarabbim"diye bağırdım. Ben çocuğa ne diyorum o ne diyor. Mesaj yazacağım anda buğranın çevrimdışı oldugunu görünce çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Babam evdeydi. Akşamın bu saatinde gelmesi çok saçmaydı.
" Ya buğra !!!"
"Gelme bak"
"Sakın"
"Heyy"
"Kime diyorum ben"
"Buğraaaaa"
"Manyak herif"
Yazıp watshapptan çıktım. Umarım gelmezdi bu sefer. Birkaç dakika içinde kapı çalınca koşarak kapıyı açtım. Buğraydı. Başka kim olabilirdi ki zaten. Çocuk gelicem diyip gelmişti. Yapmıştı yapacağını yine.
G: sana gelme demiştim.
B: ama geldim.
Dedi ve sırıttı. Birkaç saat öncesinde sinirden tepesinden alevler çıkacaktı neredeyse şimdi ise karşımdaydı ve sırıtıyordu. Ruh hali çok mu çabuk değişiyordu yoksa bana mı öyle geliyordu anlamış değilim.
G: babam seni görmeden git bence
B: noldu lan sana böyle? Güzelim ateşin falan mı var yoksa?
Dedi sonra ise elini alnıma koyup ateşimi kontrol etti.
B: yoo ateşinde yok.
Kendi sorusunu kendi cevaplamıştı.
G: trip atıyorum ben sana
B: bir tribimiz eksikti hah şimdi o da oldu.
G: hadi ya
Dedim. Buğra'yı evden def edecekken annem "aa buğra oğlum gelmiş kız güneş çocuğu neden kapının önünde tutuyorsun içeri davet etsene" dedi. Yanımdaydı şuan annem. Ben itiraz edecekken buğra konuşmaya başladı.
B: nezahat teyzecim nasılsın?
Dedi ve beni tınlamayaraktan içeri girdi. Annem buğra ile salona geçerken arkalarından bakakaldım. Sevgilimize ağız tadıyla bir tripte atamıyoruz arkadaş. Oflayarak kapıyı kapattım.
...
Şu an şaşkın şaşkın olanları izliyordum. Buğra karşımda oturmuş kuru fasulye pilav yiyordu. Ve hiçte nazik değildi. Utanmasa masanın ortasında soğanı yumruğu ile parçalardı tabi bunu yapmadan önce benden soğan istemesi gerekiyor ya neyse. Dışarıdan çok havalı görünen çocuk tipik bir Türk erkeği çıkmıştı. Türk erkeklerinden şikayetçi değildim sadece buğranın bu hali şaşırmama sebep oluyordu o kadar. Allah'ım çocuğa bir trip atayım dedim ama çocuk beni takmıyor bile. Ya sabır. Masanın altından buğra'nın bacağıma tekme attım. Buğra "ahh" deyince sırıtarak buğra'ya baktım. Annem "noldu oğlum" deyince buğra "kramp girdi bacağıma nezahat teyzecim" dedi ve kaşlarını çatarak bana baktı. Bende ona bakmayı bırakarak tabağım ile uğraşmaya devam ettim. Hiç iştahım yoktu. Elim boynumdaki kolyenin üstüne gidince buğra'ya baktım. Sırıtarak bana bakıyordu. Elimi kolyenin üstünden çekip tabağım ile bakışmaya kaldığım yerden devam ettim.
...
Annem ile masayı topladıktan sonra çayları da alıp salona geçtik. Buğra ile babam tavla oynuyordu. Şaka gibi. Babam buğra'yı yenince sırıttım. Annem çayları önüne koyunca buğra bana bakıp güldü. Telefonumdan buğra'ya "ben sana tripliyim gülme bana" yazıp gönderdim. Buğra'nın telefonu ötünce bana bakıp telefonunu cebinden çıkardı. Bir iki dakika tefonun ekranına baktıktan sonra bana baktı. Ve çenesi kasıldı. Sinirlenmişti galiba. Oh olsun. O çocuğun kim olduğunu bana söylemesi gerekiyordu. Buğra sıcak çayı kafasına diktikten sonra ayağa kalktı. Ay ağzı yanmıştı çocuğun şimdi. Ama yüz ifadesi hiç değişmemişti. Annem "Buğra oğlum nereye gidiyorsun" "nezahat teyze ben eve gideyim artık" deyince babam " oğlum otursaydın ya"dedi. Buğra da " yok ben gideyim artık efendim saatte geç oldu zaten" deyince bende ayağa kalktım. Annem ile babama "siz oturun ben buğra'yı geçiririm" deyip salonddn çıktım. Buğra'da peşimden geliyordu. Kapıyı açtığımda buğra dışarı çıktığında beni de kendine çekti. Kapıyı hafif aralık bırakıp kapanmasını engelledim.
B: noluyor ?
G: bence bunu sana sormalıyız.
B: eğer bugün ki yemek meselesiyse kapat o konuyu önemli bişey değildi
G: çocuğa dövecekmişsin gibi bakıyordun önemli değil mi cidden?
B: aynen öyle önemli değil.
G: iyi
Tam içeri gireceğim zaman buğra kolundan tutup beni kendine çekti ve sarıldı.
B: yapma böyle
G: neyi yapmayayım
B: trip denen boktan şeyi benim üzerimde deneme
G: tamam
B: bak hâla trip atıyorsun yapma böyle sonra gece uyuyamıyorum zaten beynimi kemiriyo düşünceler bide sen yapma
Deyince başımı kaldırıp buğra'ya baktım. Üzülüyordu böyle olmamıza. Bende zaten buğra'yla böyle olmak istemiyordum. Buğra'yı yanağından öpüp gülümsedim.
G: oldu mu şimdi?
B: çok çok iyi oldu.
Dedi ve güldü.
...
AYAZ'DAN DEVAM
Yatağımda uzanmış tavanı seyrederken telefonum çalmaya başladı. Ekrana baktığımda tanımadığım numara olduğunu görmem ile kaşlarımı çattım. Bu saatte kimdi lan bu numara. Telefonu açtım.
"Ayaz" diye bir kız sesi duyunca "evet benim" dedim. "Ben idil" dedi. Bu kız benim hayatını kurtardığım kızdı. Kıza bişey olursa beni araması için numaramı vermiştim. Ama onun numarasını almayı unutmuştum. "İdil birşey mi oldu?" Dedim. Sesi pek iyi gelmiyordu. "Yanıma gelebilir misin sana ihtiyacım var. Başka arayacak kimsem de yok" dediğinde hızlıca yatağımdan kalktım. "Nerde olduğunu söyle bana" "sahildeyim" deyince "tamam hemen geliyorum" dedim ve telefonu kapattım. Dolabımdan pantolon ve tişört alıp hızlıca giydim. Odamdan çıkıp aşağı indiğimde annem "nereye ayaz" deyince "işim var sultanım" diyerekten evden çıktım. Arabama atlayıp sahile sürmeye başladım. Çok fazla trafik olmadığı için birkaç dakika içinde sahildeydim. Arabamı park edip banklara bakmaya başladım. Sahildeki lambalar açık olduğu için etrafı görebiliyordum. Bankta ağlayan idil'i görmem ile bir off çektim. Ve yanına ilerledim. Beni görünce ayağa kalktı. Gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. Bana sarılınca ellerimi beline sardım. Ona yardım etmek istiyordum ve onu böyle görmek en son istediğim şey bile değildi.Huhuuuuu ben geldim. Hikayenin okunma sayısı 40 bini geçmiş bu çok güzel bişey gerçekten. Umarım bu bölümü de beğenerek okumuşsunuzdur. Multideki de buğra ile güneş'in konuşması. Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi belirtirseniz gerçekten çok süper ötesi olur. Bu arada bugüne kadar hikayemi okumayı hiç bırakmayan oy veren ve üşenmeden yorum yapan tüm okuyucularıma çok teşekkür ediyorum. Sizleri seviyorum. Şimdilik diyeceklerim bu kadar. Bir dahaki bölümde görüşmek dileğiyle hoşçakalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAME'E AŞIK OLDUM
HumorO sırasında Özge ile konuşurken ben onu izlerdim. O kantinde çayını içerken ben yine onu izlerdim. O basket oynarken ben yine onu izlerdim. O yazı yazarken ben onu izler ve ne kadar muhteşem kalem tutuyor diye düşünürdüm. Kısacası ben onu izlemey...