Annem Konuştu

4.2K 269 49
                                    

Eve geldiğimde yorgunluktan ölüyordum resmen. Şu an odamdaydım. Yatağımda uzanmış olanları düşünüyordum. Tüm geceyi nezarethanede geçirmiştik sonrasında ise buğra'nın babası benim de annem ile babam bizi kurtarmaya gelmişlerdi. Tabi sonra babam olayları öğrenince pislik sapığı dövmeye kalkışmıştı tabi bizde babamı zor zaptetmiştik. Sonrasında ise babam buğra'yı çocuğu bir güzel dövdüğü için tebrik edip buğra'ya sarılmıştı. Çakal buğra böylelikle babamın gözüne girmeyi yine ve yine başarmıştı. Buğra'nın babası ise tüm bu olanları sesini çıkarmadan izlemişti evet evet doğru duydunuz adam hiç konuşmamıştı buğra'ya nasıl olduğunu sormamıştı tüm olanları hiç bir tepki vermeden izlemişti tüm yaptığı buydu. Umarım şimdi buğra'ya kızmıyordur. Gözlerim uykusuzluğa ve bu yorgunluğa dayanamayaraktan yavaş yavaş kapanmaya başlıyordu.
...
Aşağıdan annemin bağırmaları eşliğinde gözlerimi zorda olsa açtım.
"Güneş kızım hadi kalk artık" "banane ya ben biraz daha uyuyacağım" diye bağırdım. Hem daha saat akşamın yedisiydi. Bir dakika bir dakika akşamın yedisi akşamın yedisi. Oha kaç saat uyumuşum ben ya böyle? Benimkisi uyku değil kış uykusu olmuş. Yatağımdan kalkıp banyoya koşturup yüzümü yıkadım. Sonrasında ise odama geçip yatağımı aceleyle topladıktan sonra aşağı indim. Annem beni görünce ' sonunda kalktın'  bakışlarını attı. "Hadi kızım bakkala gitte iki ekmek al gel" "anne ya ekmek almaya ne gerek var ekmeksiz yiyelim akşam yemeğini de hem ekmek kilo aldırtıyormuş ne gereği var kilo almaya yazda geldi zaten şimdi kilo alırsak ohooo nasıl verelim  bu kiloları hemen hem bir de- " "kızım çok konuşma sen bakkala gidip ekmek al diyorsam git al ne var bunda annneyim ben anne azıcık sözümü dinle bak" deyince el mahkum odama çıkmaya başladım. O kadar dil dökmüştüm ama işe yaramamıştı. Birde ben anneyim sözümü dinle diyerekten vicdanıma tekme atıyordu kadın. Dolabımı açıp pantolon ve tişört alıp bur çırpıda giydim. Pijamalarlaydım ve sonuçta böyle bakkala gidilmezdi. Hızlıca aşağı indim. Tabi telefonumu almayı da unutmamıştım. Annem elime parayı tutuşturup beni kapı dışarı etti. Keşke bir kardeşim olsaydı da onu ekmek almaya gönderseydim. Ne güzel olurdu sinirlenince yapıştırırdım bir tane duvara yapışırdı falan. Ya da yok ya iyiki kardeşim yok. Şimdi annemler onu daha çok severdi falan. Ben napardım sonra. Böyle daha iyi. Sürekli ekmek almaya razıyım ben. Bakkala gelince iki ekmek birde kendime Ülker çikolatalı gofret aldım. Aranızda Ülker çikolatalı gofret sevmeyen var mı?  Parayı verdikten sonra bakkaldan çıkıp yürümeye başladım. Telefonumu cebimden çıkarıp buğra'yı aradım. Çalıyor çalıyor fakat açmıyordu. Nerdeydi ki şimdi bu çocuk? Allah Allah. Acaba babasıyle mı tartışmıştı da telefonu açmıyordu? Off of. Bir daha aradım. Ama yine açmadı. Eve gelince annem kapıyı açtı. Ekmekleri mutfağa bırakıp odama çıktım. Yanına gitmeye kalksam nereye gidecektim ki? Babasıyla olan eve mi? Annesinin evine mi? Sahile mi? Yoksa başka bir yere mi? Neredeydi bu ya?
...
BUĞRA'NIN AĞZINDAN
Sinirimden bir kez daha direksiyonu yumrukladım. Her zamanki gibi çok sevgili babacığım(!) ile tartışmıştık. Beni yine dinlememişti bana bağırmayı kızmayı tercih etmişti. Bu durum gün geçtikçe daha da can sıkıcı olmaya başlıyordu. Annemin yanına giderken telefonum çalmaya başladı. Arayan bilmediğim bir numaraydı. Açmayıp telefonu yanıma koydum. Telefon tekrar çalmaya başlayınca bağırıp tekefonu açtım. Her kimse sinirimi ondan çıkaracaktım.
"Kimsin ulan sen?" "Buğra" deyince bir sen ekstiktin diye geçirdim içimden.  " numaramı mı sildin telefonundan?" "Gereksiz kişilerin rehberimde yeri yok" "buğra yapma böyle" "neyi yapmayayım lan sen bence şu an telefonu yüzüne kapatmadığıma şükür et. Hatta dur ya niye kapatmıyorum ki? " "dur lütfen kapatma. Senden son bir kere bişey isteyeceğim zaten sonra da karşınıza çıkmayacağım." "İsteklerin umrumda değil özge" "buğra yalvarıyorum sana nolur sadece beş dakikanı alacağım" "geleceğim fakat bir daha karşıma çıkmayacaksın" deyip telefonu kapattım. Sahile gelmem gerektiğini mesaj atmıştı. Bakalım yine ne saçmalayacaktı. Hayır yani ben bu kıza karşıma çıkma uzak dur dedikçe o sürekli karşıma çıkıyordu. Bunca derdimin arasında birde bu çıkmıştı başıma. Telefonum çalmaya başlayınca arayan kişiye baktım. Güneşti. Şimdi telefonu açsam nerede olduğumu ne yaptığımı sorardı. Ona özge'nin yanına gidiyorum diyemezdim. Bu tam bir saçmalık olurdu. Bu işi kimsenin haberi olmadan bitirmek en mantıklısıydı.
...
ÖZGE'NİN AĞZINDAN
Sahile gelmiş olacakları bekliyordum. Gayet eğlenceli şeyler olacaktı bence. Fotoğraf çekmesi için bir adam tutmuştum. Diğer işler ise bendeydi. Bunca zaman sessiz kalıp olanları izlemiştim. Ama herşey buraya kadardı. Buğra ait olduğu yere geri dönmeliydi. Olacakları düşününce keyifle sırıttım. Bu iş tahmin ettiğimden de keyifli olacaktı.
...
BUĞRA'NIN AĞZINDAN
Sahile gelince boş yer bulup arabamı park ettim. Arabadan inince beni ayakta bekleyen özge'yi görünce gözlerimi devirdim. Sadece beş dakika. Fazlası yok. Yanına çabucak gidip "ne söyleyeceksen söyle fazla vaktim yok" dedim. O ise sadece suratını asmakla yetinmişti. Allah aşkına bu kız benden ne bekliyordu?  "Güneş'i gerçekten seviyor musun?" "Bana bu saçma soruyu gerçekten soruyor musun?" "Seviyor musun sevmiyor musun" "tamam o zaman şöyle söyleyeyim deliler gibi aşığım güneş'e." "Buğra bence biz tekrardan birlikte olabiliriz. Biz birbirimize çok yakışıyoruz hem." "Umarım saçmaladığının farkındasındır." "Güneş'i bırak birlikte olalım" "bu saçmalığa daha fazla dayanamayacağım." Tam gidecekken özge bana yaklaşıp kolumu tuttu. Bu kız ne yaptığının farkında mıydı? Kolumu elinden hızlıca kurtardım. "Sakın sakın bir daha karşımıza çıkma saba tahammül etme sürem fazlasıyla doldu bundan sonra bişey yaparsan eğer olacaklardan ben sorumlu değilim." Umarım bu dediklerimi anlamıştır. Etrafta doğru düzgün kimse yoktu. Herkes mutlu mutlu evinde otururken ben nelerle uğraşıyordum böyle. Arabama binip canım arabamı hızlıca sahil yolundan çıkarıp gitmekten hiçbir zaman bıkmadığım yola sürmeye başladım.
...
ÖZGE'NİN AĞZINDAN
Buğra gidince gülmeye başladım. Bu iş sandığımdan da kolay olmuştu. Bundan sonra olacak olan herşey benim elimdeydi. Artık Buğra ve Güneş diye bir çift olmayacaktı. Bu ne kadar güzel bir cümleydi böyle. Eve gidip birkaç ufak ayrıntıyı da hallettikten sonra bu yaptığım şeyleri güneş'e hediye olarak gönderebilirdim. Sonrası ise bililndik şeyler. Güneş buğra'dan ayrılacaktı ve buğra benim olacaktı.
...
BUĞRA'NIN AĞZINDAN
Merdivenlerden çıkıp hızlıca annemin odasına girdim. Beni görünce gülümsemiş miydi? Yoksa bana mı öyle geliyordu?  Gözlerimin yanlış görme ihtimalı binde kaçtı? Annemin alnından öpüp koltuğa oturdum. Yine derdimi anlatacaktım ve annem yine bana sadece ve sadece bakacaktı. Başka hiçbir tepki vermeyecekti ama olsundu ben buna zaten alışmamış mıydım ki? Bunun benim için artık normal birşey olması gerekirken bu şey gün geçtikçe neden benim canımı iyice yakmaya devam ediyordu. Zaten fazlasıyla üzgün ve kırgındım. Bu kadarı yetmiyor muydu? Ofladım. Nerden başlayacağımı kestiremiyordum. Anlatacak onlarca şeyim vardı. Bütün sıkıntılarım birikmişti. "Geceyi nezerathanede gecirmek bir hayli zordu anne. Oysaki benim de güneş'in de hiçbir suçu yoktu. Tüm suçlu güneş'e laf atan pislikteydi. Hayır yani kızın yanında sevgilisi olduğunu görüyorsun daha ne laf atıyorsun ulan? Gerçi sevgilisi olmasa bile laf atmaya gerek yok. Tam bir saçmalık şu laf atma işi. Tabi anne bu pislik güneş'e laf atınca benim beynime kan sıçradı bende çocuğu bir güzel dövdüm. Güneş'de bir kaç kere çocuğa vurdu hatta dondurma külahını çocuğun gözüne soktu ama neyse konumuz bu değil. Durum böyle olunca üçümüzü birden yani o pislikle birlikte bizi nezarethaneye attılar. Tüm geceyi orada geçirdik. Sabah olduğunda ise güneş'in ailesi ile babam bizi kurtarmaya geldi. Güneş ile ailesi gidince babam ile başbaşa kalmış olduk. Eve geldiğimizde de herzamanki gibi babam beni dinlemeden bana kızdı. Zibidinin tekiymişim ona layık bir evlat değilmişim anne" dediğimde gözümden bircdamla yaş düştü. Bana noluyordu böyle?  Bu aralar çok ağlak olmuştum. "Öyle biri miyim ben anne zibidinin teki miyim ben size layık bir evlat değil miyim sizin yüzünüzü kara mı çıkarıyorum ben sürekli? Bu kadar kötü biri miyim ben ha?" Dediğimde gözümden bir damla yaş daha düştü. "Hayır oğlum sen çok güzel bir evlatsın." Bir dakika annem annem konuşmuştu. Gözümden yaşlar dökülmeye devam ediyordu. Annem benimle yıllar sonra konuşmuştu. Benim herşeyim benimle yıllar sonra konuşmuştu. Sesini unutmaktan delicesine korktuğum gözlerine bakınca rahatladığım kadın yanına gelip tüm derdimi anlattığım kadın benimle konuşmuştu. Bu inanılmaz derecede güzeldi. Ayağa kalkıp anneme sıkıca sarıldım. Bundan sonra daha da fazla annemle olmalıydım. Çünkü sesini çok özlemiştim ve bu yüzden o muhteşem sesi ile hasret gidermem gerekiyordu.
...
GÜNEŞ'İN AĞZINDAN
Yatağımda oturmuş buğra'nın beni aramasını bekliyordum. Beyefendiyi kaç kere aradıysam bir kez olsun geri dönmemişti. Duvarımdaki posterlerime teker teker baktım. Çok güzellerdi valla. Ya ben ne diyorum. Çocuk benim aramadı hiç. Adam bir kez arar öldüm mü kaldım mı diye sorar ama yok nerde. Sinirden ölmek üzereyim şu an. Ben meraktan ölüyorum burda beyefendi için ama beyefendinin benden haberi yok. Telefonum çalmaya başlayınca arayan kişiye baktım. Buğraydı. Sonunda aklına gelebilmiştim. Sinirle aramayı reddettim. Birazda o benim için meraklansın. Telefonum tekrar çalmaya başlayınca arayana yine baktım. Ve aramayı yine reddettim. Telefonum yine ve yine çalmaya başlayınca sinirle telefonu açtım.
" ne var?"
"Güneş annem annem benimle konuştu. "

Veee ben geldiiim. Yeni bölüm ile karşınızdayım. Çok birşey söylememe gerek yok sadece yorumlarınızı merak ediyorum o yüzden bol bool yorum yapın ve tabiki votelemeyi unutmayın. Bir dahaki bölümde görüşmek dileğiyle hoşçakalın.

FAME'E AŞIK OLDUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin