Nolur Ölme Güneş

4.7K 385 33
                                    

Pijamalarım ile olmayı umursamayaraktan dışarı çıktım. Mont giymeyi unutmamıştım. Çikolata krizim tutmuştu. Uludağ tatili bitmişti. Bu sabah eve gelmiştim. Annem eve geldiğimde bana bayağı ilgi göstermişti. Sadece beş gün yoktum ama annem yıllardır evde yokmuşum sanki yeni gelmişim gibi davranmıştı kilo verdiğimi düşünüp bana bissürü yemek yedirmişti. Şimdi ise markete çikolata almaya gidiyordum. Telefonum çalmaya başlayınca cebimden çıkarıp arayan kişiye baktım. Buğraydı. Telefonu açtım.
B: napıyorsun ?
G: dışarıdayım.
B: siktir. Şaka demi ?
G: hayır.
B: akşamın dokuzunda ne bok yiyorsun dışarıda ?
G: çikolata krizim tuttu.
B: nerdesin söyle yanına geliyorum.
G: saç-
Lafımı tamamlayamadım çünkü karşıdan bana doğru gelen ve sarhoş oldukları belli olan iki kişi vardı. Ve ben şu an korkmaya başlamıştım.
B: noldu güneş?
G: buğra ben korkuyorum.
Dediğimde sarhoş olan iki kişi de dibimde bitmişti. "Korkma güzelim sana birşey yapmayacağız"
Dediklerinde sert bir şekilde yutkundum. Böyle şeyler hep benim mi başıma gelmek zorundaydı. Telefonumu elimden almaya çalışan esmer adamdan kurtulmaya çalışıyordum. İkimizde telefonu çekince telefon fırladı ve yere düştü. Güzelim S4'üm gitmişti. Ağlamak üzereydim. Buğra'nın buraya acilen gelmesi gerekiyordu.

BUĞRA'NIN AĞZINDAN
Sabahtan beri güneşi aramayayım o beni arasın diyodum ama onun beni arayacağı yoktu. Dayanamayarak güneşi aradım sesini duymaya ihtiyacım vardı. Telefonda bana dışarıda olduğunu söyleyince sinirlerim tavan yaptı. Dışarıda sayamayacağım kadar piç vardı bu kız niye dışarıya çıkıyordu ki bana söylese ben alıp getirirdim onun dışarı çıkmasına gerek yoktu. Güneş korkuyorum deyince telefonu sıkıp evden hızlıca çıktım. Arabaya atlayıp hızlıca sürmeye başladım.

GÜNEŞ'İN AĞZINDAN  (ŞARKIYI BURADA AÇABİLİRSİNİZ)
Esmer adam "paralarını ver" deyince kafamı olumsuz anlamda salladım. Ama onlar beni takmadılar. Tabi bende onlara bu sırada tekme atmaya çalışıyordum fakat bu imkansızdı.Boyu uzun olan esmer adam kollarımı tutarken boyu kısa olan esmer adam önüme geçip cebimdeki paralarımı aldı. Ben artık gideceklerini sanarken kısa boylu esmer adam bıçağı çıkardı. Yapamazlardı değil mi ? Boyu kısa olan esmer adam bıçağı karnıma saplayınca iki büklüm oldum. Kolumu tutan esmer adamda kolumu bıraktı. Beni bıçaklayan adam eğildi ve "bizi uğraştırmanın cezası" dedi. Sonra ise koşarak gittiler. Gözden kaybolmuşlardı. Ben ise yerde yatıyordum. Canım yanıyordu. Elimi karnıma götürdüğümde elim kan olunca ağlamaya başladım. Burada böylece ölmek istemiyordum. Telefonuma uzanmaya çalıştım. Fakat bu canımı acıtmaktan başka bir işe yaramıyordu. Gözlerimden yaşlar dökülmeye devam ediyordu. Ölmek için fazla erkendi. Daha buğra'ya onu sevdiğimi söyleyememiştim. Bizimkiler ile her istediğimizi yapamamıştık. Lise daha bitmemişti. Bazı insanlar nasıl ölmek istediklerini hayal ederdi. Ben hiç bir zaman öyle biri olmamıştım yani oturupta nasıl ölmem gerektiğini düşünmemiştim. Ama ölmem gerekiyorsa böyle boktan bir yerde değil de sevdiğimin yanında ölmeyi tercih ederdim sonuçta onu son bir kez de olsa görmüş olacaktım ve hiç olmazsa mutlu bir şekilde ölecektim. Sevdiğim insanın sesi kulaklarımdayken ölmeliydim.

BUĞRA'NIN AĞZINDAN
Güneş'in evinin yakınlardaki tüm sokaklara bakıyordum fakat güneş yoktu. Kafayı yemek üzereydim. Öksürük sesi duyunca kafamı sesin geldiği yöne doğru çevirdim. Karanlıktan bir bok belli olmuyordu. Telefonumun feneri ile yaklaşıp yerde öksüren kişiye baktım. Güneşti. Ve üstü kandı. Bıçaklanmıştı.
B: güneş
Dediğimde sesim titemişti. Üstünün kan olması öleceği anlamına gelmezdi değil mi? Ona birşey olmazdı değil mi?
G: buğra be beni bu buldun.
Dedi ve tekrardan gülümsedi.
B: şşşh konuşma yorma kendini güneş.
Kucağıma alsam ona zarar geleceğinden ambulansı aradım. Ve adresi verdim. Hemen gelmeliydiler.
G: buğra ben korkuyorum.
B: neyden korkuyorsun.
G: ölmekten.
Dediğinde gözyaşlarım akmaya başladı. Sikeyim böyle işi. Sevdiğim kız acı çekiyordu ama siktiğimin yerinde benim elimden birşey gelmiyordu.
B: ölmeyeceksin güzelim.
Dedim. Ölemezdi. Buna izin veremezdim. Benden bu kadar erken ayrılamazdı. Daha birbirimize kavuşamamışken ayrılmamız saçma olurdu. Güneşin gözleri kapanmaya başlayınca iyice ağlamaya başladım.
B: güneş gözlerini kapatma güzelim yalvarırım dayan.
Ben ilk defa birine yalvarıyordum. Güneş iyi olsun da yalvarmaya razıydım.
G: ağlama dayanamıyorum.
Dediğinde ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Ceketimi çıkarıp yarasına tampon yaptım. Ellerim onun kanı ile bulanmıştı.
G: ha hani erkek adam ağlamazdı.
Dedi ve gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladı.
B: seven adam  sevdiği için köpek gibi ağlar.
Hıçkırararak ağlamaya devam ettim. Onsuz olmazdı. Ambulans gelince içimden " yaşayacaksın" dedim. Buna ihtiyacım vardı. Güneşi ambulansın içine koyduklarında bende ambulansa bindim. Araba kullanamazdım bu halde. Görevliler "nabız düşük" deyince güneş'in elinden tuttum.  Yüzü beyazlamıştı. Sıcacık elleri buz gibi olmuştu. Üşüyordu demek ki. Ona sarılsam ısınır mıydı?
B: güneş yalvarırım ölme nolur ölme güneş. Sana ihtiyacım var anlıyor musun?
Diye konuştum. Ambulans durunca güneşi ambulanstan indirdiler. Bende indim. Güneşi acil ameliyata almışlardı. Koridordaki cama elimi geçirince cam parçalara ayrıldı. Elim ise kanıyordu. Fakat acımıyordu ya da acıyordu ama ben hissetmiyordum. Çünkü kalbimdeki acı elimin acısını bastırıyordu ve hissetmemi engelliyordu. Hemşireler yanıma gelip "pansuman yapmamız gerekiyor" deyince başımı olumsuz anlamda salladım. " burdan hiç bir yere ayrılmam. Hem acımıyor da zaten" deyince hemşireler uzaylı görmüş gibi bana baktılar. Sonra ise başlarını olumlu anlamda sallayıp gittiler. Koltuklardan birine oturup ellerimi bacaklarımın arasından sallandırdım. Sağ elimden kanlar yere damlıyordu. Benim kaanlara ve güneşin ailesine haber vermem lazımdı. Hemşireler dibimde bitince gözlerimi onlara çevirdim. Laftan anlamıyorlardı. Elimi uzatmam gerektiğini söylediklerinde elimi onlara doğru uzattım. Bir beş on dakika içinde bu pansuman denen zımbırtı bitmişti bile. Hemşireler gidince cebimden telefonumu çıkarıp kaan'ı aradım.
K: efendim kardeşim.
B: kaan ben yani siz
K: noldu söylesene lan.
Dediğinde derim bir nefes alıp verdim. Bu ne boktan birşeydi böyle.
B: kaan biz hastanedeyiz.
K: biz derken?
B: güneş güneşi ameliyata aldılar.
Diye zorda olsa konuştum.
K: bak abicim bu bir şakaysa eğer sikerim seni.
B: bu konu hakkında şaka yapmam kaan. Güneş bıçaklandı.
K: siktir hastanenin adresini ver bizimkileri de alıp geliyorum.
Dediğinde hastanenin adresini verip telefonu kapattım. Şimdi sıra güneşin annesine gelmişti ama güneş'in annesinin numarasını bilmiyordum. Gerçi bilseydim bile bir anneye nasıl böyle birşeyi açıklayabilirdim ki. Ne diycektim kızınız elin piçleri tarafından bıçaklandı şimdi de kızınızı acil olarak ameliyata aldılar mı? Buna gücüm yetmezdi. Kaan'ı tekrardan arayıp güneşin annesine de haber vermesi gerektiğini söyledim ve telefonu kapattım.
Başımı duvara yasladım. Ne yapacaktım ben şimdi?  Başka doktorlar da koşup ameliyathaneye girince ayaklandım. Noluyordu içeride?  Doktorlardan birine " noldu" deyince doktor " bişeyler söylemek için çok erken" dedi ve ameliyathaneye girdi. Bu kadar doktorun içeriye girmesi normal olamazdı. Koridorda yere çöküp ağlamaya başladım. Ona onu sevdiğimi söyleyememiştim. Daha onun o güzelim dudaklarını öpememiştim. Eli üşüdügünde ellerini ellerimin içine alıp ısıtamamıştım. Ona "seni seviyorum güzelim" diyememiştim. Ona doya doya sarılıp kokusunu içime çekememiştim. Onunla film izleyememiştim. Onunla doğru düzgün bir şey yapamamışken beni bırakıp gidemezdi. Bu bu çok ağır olurdu. Bizim hikayemiz daha başlamadan bitemezdi. Koridorun başından çığlık kopunca kafamı çevirip gelen kişilere baktım. Güneş'in annesi babası kaan ayaz ve denizdi. Ağlamaz dediğim deniz'in gözleri kıpkırmızı olmuştu ağlamaktan. Ayaz ve kaan da aynı durumdaydı. Güneşin annesi yanıma gelip omuzlarımdan tuttu. "Buğra oğlum güneş ?" Dedi sorarcasına. " ameliyata aldılar nezahat teyze" dedim. Ve gözümden bir damla yaş daha aktı. Annesi yere çöküp ağlamaya devam ederken omuzlarından tutup ayağa kaldırdım. Sandalyeye oturttum. "güçlü olmalısın nezahat teyze" diye fısıldadım. Gerçi bir anne evladı bu haldeyken nasıl güçlü olabilirdi ki. Ayakta durup duvara yaslandığımda kaan ayaz ve deniz yanıma gelmişti.
K: kardeşim bu olay nasıl oldu?
B: güneş çikolata almaya çıkmış dışarıya bende o anda güneşi aradım telefonda konuşurken güneş korkuyorum deyince bir bokluk olduğunu anladım ve güneşi bulmak için dışarıya çıktım. Sokaklara bakarken güneşi buldum ve sonrası bu işte
Dedim ve ameliyathaneyi gösterdim. Hemşirelerden biri çıkıp " hastamız için A rh pozitif kan gerekli" deyince "deniz benim kanım uyuyor benden kan alabilirsiniz" dedi. Ve hemşire ile birlikte gittiler. Benim kanım uysaydı güneş'e  kanımı hiç beklemeden verirdim. Çünkü onun yaşaması gerekiyordu. Buna herkesin ihtiyacı vardı.

Evettt bölüm sonuna gelmiş bulunmaktayız. Bölümü okurken ağlayanlar derneği??? Şahsen ben bu bölümü yazarken tüylerim diken diken oldu ve gözlerim doldu fakat kendimi ağlamamak için tuttum. Yani olayları buğra'nın tarafından anlatmak zor. Çünkü buğra her ne kadar hiç birşeyi umursamaz olarak görünsede öyle değil onun ihtiyacı olan tek şey birazcık sevgi. Bu bölümden birkaç bölüm sonra buğra'nın hayatını tüm gerçekliğiyle öğreneceksiniz. Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi belirtirseniz gerçekten çok müko olur. Yanımda olan beni voteleriyle yorumlarıyla sevindiren tüm okuyucularıma çok teşekkür ediyorum. Sizi seviyorum.  Bir dahaki bölümde görüşmek dileğiyle...



FAME'E AŞIK OLDUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin