D: kanka napıyon?
G: oturuyom kanka işte ayfon altı es plasımla gold birde ha altmış dört cıgabayt bide
D: ayfon mu aldın yakışır kankime helal bee helal bravooo
G: tabisi yakışır oğlum neyse, ne diyecektin kanka bana?
D: buluşalım birşeyler yapalım diycektim. Kaanla ayazda geliyor.
G: bana uyar da buğra'ya da bir sormam gerekiyor.
D: ben bilmem sevgilim bilir diyorsun
G: gibi gibi diyelim. Neyse kankicim ben şimdi buğra'yı arayayım sonra sana geri dönerim ayfonumla hadi bayyy
D: bay ponçik kankam bay.
Aramayı sonlandırınca rehberimden buğra'yı bulup aradım. Dünden sonra ilk defa konuşacaktık. Telefonumun bozuk olduğunu biliyordu ve bu yüzden de hiç konuşamamıştık. Telefon çaldı çaldı ve buğra telefonunu açtı.
B: güneş
G: evet sevgilim
B: telefonunu mu yaptırdın sen?
G: aslında hayır.
B: şu an konuşuyoruz ama.
G: şöyle ki sevgilim dün eve geldiğimde annemle babam bana sürpriz yaptı ve bana bir ayfon verdiler.
B: ulan ben de dünden beri senin sesini duyamıyorum diye kafayı yiyeyim sen bana haber verme
G: ayfonum olunca o meseleyi unutmuş olabilirim
B: bir ayfon yüzünden unutulduk anasını satayım
G: ayfonum hakkında düzgün konuş köpek
B: buluşunca da böyle diyebilecek misin bakalım?
G: bak bende seni bunun yüzünden aramıştım deniz beni aramıştı buluşalım diyo sana sorayım dedim.
B: çok isterdim ama maalesef güzelim. Çok sevgili biricik babacığım işe gelmediğim günlerin acısını çıkarıyor üstüme sayamayacağın kadar dosya yıktı ve bir saat sonra da girmem gereken bir toplantı var.
Deyip güldü. Ama bu daha çok 'ebemi belledi yani' gülüşüydü.
G: neyse tamam o zaman ben tek başıma giderim artık yapcak birşey yok.
B: şimdi burada sikerim işi yanına geliyorum demek isterdim ama toplantıyı da ekemem çok önemli çünkü
G: sen çalış buğra ne diyim şimdi ben?
B: zaten buğra kim ki? Onun eğlenmeye hiç hakkı yok ki o insan değil zaten çünkü o bir taş o bir meteor.
G: yuh buğra yuh kapat telefonu yaa egon yine tavan
Dediğimde buğra yine güldü. Çok tatlı gülüyordu vicdansız ponçik.
B: görüşürüz bi ara artık
G: görüşürüz canım hadi baaayyy
Diyerekten telefonu kapattım. Buğra buraya gelemiyorsa ben onun yanına giderim. Birkaç dosya bir toplantı benim sevgilimi görmeme engel değil sonuçta. Deniz'i aradım hemen. İlk çalışta açtı. Seviyorum bu çocuğu ya hiç bekletmiyor beni.
D: akıyor muyuz karşim gündüzlere içiyor muyuz limonataları üç yüz beş yüz diyo muyuz he kanka?
G: malesef diyemiyoz kanka buğra şirkette bissürü işi var o gelemiyor bende ona sürpriz yapıcam ona
D: neyse artık o zaman bayssss canım
G: bayssss kankacım
Dedikten sonra telefonu kapattım. Ay öğlen öğlen ne çok telefonla konuşmuştum böyle. Ayfonumu yüz seviyeme getirip baktım.
"Ah canım ayfonum yoruldun mu sen?"
Dedim ve ayfonuma sarıldım.
"Neyse anne seni dinlendirecek ve yorgunluk falan kalmayacak. Hadi şimdi hazırlanalım ve babanın yanına gidelim."
Ayağa kalkıp hızlıca merdivenlerden çıktım. Buğra'yı çok özlemiştim. Sonuçta en son dün görüşmüştük. Ve bu da bissürü saat yapıyordu. Şimdi bir de kaç saat ayrı kaldığımızı hesaplayamayacağım. Odam geldiğimde direk dolabımın önüne geçtim. Ne giysem ne giysem? Aslında elbise giyip buğra'yı deli edebilirdim. Ya da etek. Ya da bir şort. En iyisi şort giymek. Dolabımda bulunan kot şortumu çıkardım. Zaten çok şortum yoktu. Birkaç tane vardı. Kot şortumun üstüne beyaz düz bir tişört giysem iyi olurdu. Beyaz düz tişörtümü de bulunca gardrobumun kapaklarını kapatıp seçtiğim kıyafetleri hemen üzerime geçirdim. Siyah sırt çantamı da alıp içine cüzdanımı koydum. Tabi birde ıslak mendil,selpak koydum. Parfümümü de sıktıktan sonra parfüm şişemi de çantama koydum. Gözlerimi odamda gezdirdim. Unuttuğum bir şey yoktu. Telefonumu ve çantamı alarak odamdan çıktım. Annem mutfağı bırakmış salona geçmişti. Yemek programı izliyordu. Beni görünce baştan aşağı süzdü.
"Nereye gidiyorsun kızım? "
"Buğra'yı iş yerinde ziyaret etmeye gidiyorum anne aşkım gidebilirim demi?"
"Çok geç kalmamak şartıyla gidebilirsin"
"Yaşa be anne süpersin be kadın süper"
Dediğimde annem güldü. Tabi bende güldüm.
"Neyse anne aşkım gideyim ben artık görüşürüz"
" Görüşürüz kızım"
Deyip yemek programını izlemeye kaldığı yerden devam etti. Bende salondan çıkıp ayağıma beyaz superstarlarımı geçirip evden çıktım. Canım sevgilimi görmeme az kalmıştı.
...
Şirkete bakıp iç geçirdim. Buraya ne kadar gelirsem geleyim gerçi çok gelmemiştim ama olsundu neyse ben ne diyordum ya? Neyse. "SOYDAN HOLDİNG" Çok havalı bir soyadları var gerçekten. Bunu demeden geçemeyeceğim. Güneş Soydan. Kulağa hoş geliyor bence. Sonuçta burda bir soydan olmama ne kalmıştı ki? Daha bitirmem gereken bir lise ve bir de üniversite vardı. Çok varmış daha ya. Gerçi buğra'ya kalsa ben on sekiz olduğumda nikahı basar bana herhalde ama olmazdı öyle de. Şirkete girdigimde etrafa baktım. Yine her zamanki gibi herkes harıl harıl çalışıyordu. Dosyalarla boğuşanlar ordan oraya koşanlar çay kahve servisi yapanlar ve daha neler neler. Asansöre yönelip asansörün en alt kata gelmesini bekledim. Asansör gelince hemen asansöre binip 49. katı tuşladım. 49 kat az bence ya bir yüz kat yüz elli kat yapsalarmış (!) O zaman asansörde ölüp giderdim. Asansör durunca asansöedeki aynadan kendime baktım. Bir sıkıntı yoktu. Asansörden inip sekreter kıza baktım. Saçlarımı savurma vakti. Elimi kaldırıp saçımı savuracaktım ki saçlarımı at kuyruğu yaptığım aklıma geldi. Doğru ya. Havada kalan elimi ensene koydum. Sonrasında ise elimi hızlıca ensemden çektim. Allah'ım ben niye cool olamıyorum? Cool olacakken mal oluyorum resmen. Neyse cool olacağım günlerde gelecek inşallah. Bu günleri göreceğime inanıyorum ben. Sekreter kıza bir kez daha 'çatla kızım buğra benim' bakışlarımı attım. Kapıyı tıklattım. Bakalım buğra beni görünce ne yapacak? İçeriden "gir" komutunu duyunca içeri girdim. Buğra başını dosyalara gömmüştü. Ve kafasını hiç kaldırmıyordu. Konuşmadan öylece durdum. Bana bakmasını bekliyordum.
"Tuba ne diyceksen de çok işim var daha"
Deyip kafasını kaldırdı. O anda sırıtmaya başladım. O sekreter kıza gıcık oluyordum ya. Demek ki odasına çok girip çıkıyordu. Neyse bunu takmayacaktım ben.
"Güneş"
"Sevgilim"
Dedim. Buğra ayağa kalkınca yanına gidip sarıldım.
" Çok özledim seni sonra dedim ki gidip sevgilimi göreyim ben"
"Bende seni özledim güzelim."
Buğra'dan ayrılınca buğra gözlerini üzerimde gözlerini gezdirdikten sonra kaşlarını çattı.
"Siktir"
"Noldu sevgilim?"
Deyip sırıttım.
"Sen şort mu giydin yoksa bana mı öyle geliyor?"
"Şort giydim. Kötü mü olmuş?"
"Ulan dalga mı geçiyorsun sen benimle?"
"Niye dalga geçeyim ki sevgilim?"
"Başlarım böyle işe arkadaş. Güneş güzelim sen beni katil mi etmek istiyorsun ha?"
"Yoo öyle bir niyetim yok."
"O zaman niye böyle giyipte geliyorsun buraya?"
"Ya hava sıcak sonuçta o yüzden böyle giydim"
"Gidiyoruz."
"Nereye?"
"Sana düzgün kıyafetler almaya"
"Saçmalama senin toplantın var be bu toplantıya sadece on dakika kaldı"
"Buraya neyle geldin?"
"Taksiyle"
"Genç miydi taksici?"
"Derek gibi yakışıklı bir çocuktu valla"
"Hay ben böyle işin de amına koyayım"
"Ya derek gibi falan değildi yaşlı bir adamdı yani şaka yaptım ben sana"
"Böyle şaka mı olur lan yüreğime iniyordu."
"Neyse oturalım artık."
Buğra koltuğuna oturunca bende masaya oturdum. İzlerdim biraz onu.
"Çok mu yoruldun?"
"Çok yoruldum"
Buğra bana bakıp sırıttı.
"Yorgunluğumu alabilirsin aslında"
"Nasıl yani?"
"Cidden açıklamamı ister misin?"
Dediğinde sırıtması iyice genişledi.
"Pis sapık"
Masadan kalacağım sırada buğra elini bacağıma koyup kalkmamı engelledi. Sonrasında ise elini hemen çekti.
"Sadece şakaydı sevgilim"
"Sodoco şokoydo sovgolom"
Buğra beni takmayıp masada duran iş telefonunu aldı.
"Tuba bana 36 beden bir pantolon medium bedende bir tişört lazım kız kıyafeti olacak bu istediklerim bir saat içinde odamda olsun"
Deyip telefonu kapattı.
"Kız kıyafetini napacaksın? Yok artık aklıma gelen şey mi yoksa?"
"Aklına gelen şey ne güzelim? "
"O kıyafetleri benim için mi aldırıyorsun?"
"Aynen öyle"
"Ya buğra ya olmaz ki böyle de hem hem belki ben o kıyafetleri beğenmeyeceğim hı bunu da düşündün mü?"
"Öyle bir seçeneğin yok malesef"
"Çok kötüsün"
"Sende çok tatlısın"
"Aklımı çelme şimdi. Ben sana sinirliyim şu an"
"Neyse ben toplantıya gidiyorum şimdi alt katta bu toplantı bir saate burda olurum. Sende burada otur bir yere gitme bu kıyafetle. Kafana göre takıl işte. Ona kadar sinirin de geçer bana hem"
Deyip sırıttı.
"Geçmezse de geçirtmesini biliriz"
Dediğinde gözüm sinirden seğirmeye başladı. Kalemliği buğra'ya fırlattım.
"Defol"
Diye çemkirdim.
"Hay hay"
Kalem fırlattığımda ise buğra çoktan kapıyı açıp odadan çıktı. Kalem de duvara çarpmıştı. Buğra öpücük atınca bir kalem daha fırlatacakken buğra sırıtıp hızlıca kapıyı kapattı.
"Manyak ya manyak bu çocuk"
Etrafa baktım. Elimdeki kalemi sakince masaya bıraktım. Sonrasında ise buğra'nın laptopunun başına geçtim. Karıştırabilirdim. Laptobu direk açıp dosyalara göz attım. Anlamadığım şeylerdi. İş ile alakalı bissürü dosya vardı. Ve baya büyük rakamlardan bahsediliyordu. Ömrüm boyunca çalışsam bu parayı biriktiremezdim herhalde. Laptopda hiçbirşey yoktu. Laptopu bırakıp telefonumu elime aldım. Bildirimim falanda yoktu. Can sıkıntısından ölebilirdim bence. Ve ayrıca buğra gideli daha on dakika oluyordu. Gelmesine daha vardı. Başımı masaya koyup gözlerimi kapattım. Gözlerimi dinlendirebilirdim.
...
"Güneş güzelim uyan hadi"
"Ya biraz daha uyuyayım."
"Evde olsan uyurdun belki ama kalk hadi"
Buğra'nın şirketinde olduğum aklıma gelince gözlerimi açtım. Buğra tepemde dikiliyordu. Bir eli ise yanağımdı.
"Ne kadar zamandır uyuyorum ben"
"Ben toplantıda bir saat on beş dakika kaldım. Ordan hesapla ne kadar uyuduğunu"
"Bir saat beş dakika uyumuşum o zaman. Odan çok sıkıcı hiçbirşey yok. Bende uyumak zorunda kaldım. "
"Pardon da odamda ne olmasını bekliyorsun burası bir şirket odası sonuçta güneş"
"Olsun farklı birşeyler yapabilirdin yine de"
"Neyse hadi yemeğe gidelim. Çok açım"
Saate baktım. Saat ikiyi geçiyordu.
"İyi de senin öğle molan on okide değil miydi?"
"Ben o saatte dosyalarla cebelleşiyordum. Dosyalar baya vaktimi aldı. Zaten sonra sen geldin. Daha sonrasındaysa bir toplantım vardı. Ve böylelikle yemeğe felan gidemedim"
"Bu saate kadar aç kaldın yani kıyamam sana ya"
Dedikten sonra ayağa kalkıp buğra'nın yanaklarını sıkmaya başladım.
"Ay böyle çok tatlı oluyorsun"
Deyip sıkmaya devam ettim.
"Güneş güzelim bir -"
Buğra cümlesini tamamlayamadan kapı tıklatıldı ve sonrasında ise kapı açıldı. Gelen kişi sekreter Tubaydı. Bizi bu halde görmüştü. Ellerim buğra'nın yanaklarını sıkmakla ve onun yüzünü bin binbir şekle sokmakla meşgulken içeri girmişti. Tabi birde buğra'yla çok yakındık. Mesafe yok denecek kadar azdı. Tabi birde buğra'nın yüzünü rahatça görebilmek için parmak uçlarımda duruyordum. Ellerimi buğra'nın yüzünden çekip önüme döndüm.
"Noldu tuba? "
Diye sordu buğra?
"Efendim benden istediğiniz kıyafetleri getirdim"
Deyip mağaza poşetlerini masaya bıraktı.
"Sağol tuba şimdi çıkabilirsin."
Deyince buğra tuba başını sallayıp odadan çıktı. Buğra'da poşetlerdeki kıyafetleri çıkarınca kıyafetlere baktım. Koyu dar bir kot pantolon beyaz da bol bir tişört vardı. Altını çiziyorum bol bir tişört. Xs veya small giyen ben medium tişört giyecektim.
"Buğra ya ben böyle durmak istiyorum. Bu kıyafetleri giymek hiç içimden gelmiyor nedense"
"Şimdi bu kıyafetleri sen kendi isteğinle giy ya da ben giydireyim ha ne dersin sevgilim"
Deyip sırıttı. Sinir oluyordum şu an ama ben.
"Tamam ben giyerim"
Dedim. Omuzlarım uğradığım yenilgi ile çökmüştü. Hayır yani nolurdu şortla gezsem.
"Üzüldün mü sen?"
"Yok ya ne üzülmesi üzülmedim ben"
"Tamam şöyle birşey yapalım benim evime gelirken yanında şort getir o zaman istediğin kadar şort giyebilirsin."
"Gerek yok. Neyse nerde giyeceğim bu kıyafetleri"
"Giyme tamam"
"Neden?"
"Senin üzülmeni istemiyorum. Artık bakan olursa dalarım bakan kişiye olur biter"
"Sen ciddi misin yani şort konusunda"
"Şort konusunda ve diğer dediğim konuda da ciddiyim"
"Aslan sevgilim be"
Diyerekten buğra'ya sarıldım.
"Şimdi yemeğe gidebiliriz herhalde? "
"Gidelim ve iskender yiyelim"
"Bayağı iyi olur ya birkaç haftadır iskender yemiyordum"
Buğra yine her zamanki gibi elimi tutup beni çekiştirmeye başladı. Şirketteydik oysaki. Tamda cool olacaktım ben!!! Ama nasip değil işte.
...
"Şirkete gitmeyeceğim bu saatten sonra zaten bütün işlerimi hallettim"
"Sıkıntı olmasın"
"Başlarım sıkıntısına"
"O zaman bizimkilerle buluşalım"
"Olur"
"Şey ondan önce birini daha aramam gerekiyor. "
"Kim?"
"Adel"
Deyip sırıttım. Aklımda çok güzel fikirler vardı. Ve bu fikirleri hayata geçirmem gerekiyordu.Hayyyy gençler! Yeni bölüm ile karşınızda bulunmaktayım. Bölümü nasıl buldunuz? Açıkçası buğra'nın bu kadar kıskanç olmasına bayılıyorum. Benimle aynı fikirde olanlar? Neyse lafı çok uzatmaya gerek yok. Her zamanki gibi yorumlarınızı ve votelerinizi bekliyorum. Bir dahaki bölümde görüşmek dileğiyle hoşçakalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAME'E AŞIK OLDUM
HumorO sırasında Özge ile konuşurken ben onu izlerdim. O kantinde çayını içerken ben yine onu izlerdim. O basket oynarken ben yine onu izlerdim. O yazı yazarken ben onu izler ve ne kadar muhteşem kalem tutuyor diye düşünürdüm. Kısacası ben onu izlemey...