Bölüm 5 - Bu Daha İlk Adım...

14.9K 577 90
                                    

"Daha iyi misin ?"
"Evet, teşekkürler." Ömer Beyin elindeki suyu alıp avuçlarımın arasına sıkıştırdım. Su içmeye dahi gücüm yoktu.
Kalp hastalığım vardı ve böyle aşırı olaylar beni tam anlamıyla bitiriyordu. Sinirden ellerim titriyor, nefes alışverişlerim bütün düzenini kaybediyordu.
Şimdiyse ikinci evredeydim. Gün boyunca 50 kiloluk ağırlık taşımış gibiydim. Hiçbir şey yapmaya gücüm yoktu. Bıraksalar uyurdum ve günlerce kalkmazdım.
"Betin benzin attı, inat etme de hastaneye gidelim işte."
"Gerçekten gerek yok. İyiyim." dedim son kelimeyi gülümseyerek söylerken.
Beni öptükten sonra kısa bir baygınlık geçirmiştim, birkaç saniyelik karanlıktan sonra gözlerimi açtığımda Sinan Beyin odasındaki koltuktaydım. Herkes başımda merak ve endişeyle bana bakarken Sudenin ve özellikle Ömer Beyin gözündeki endişeler 10 metre öteden farkedilebilir dereceydi. Ayılıp kendime geldikten sonra Sude, Sinan Bey ve Ömer Bey kalmıştı yanımda.
"Defo ilaçlarını al bari." dedi Sude çantamdan çıkardığı bir beyaz bir mavi hapı bana uzatırken. Derin bir nefes aldım ve avucumda duran bardaktaki sularla birlikte hapları yuttum.
"Tam olarak ne hastalığın var ?" Bardağı önümdeki sehpaya koyarken Sinan Beye cevap verdim.
"Ritim bozukluğu."
"Keşke söyleseydin..."
"Ya birşey değişmezdi ki, ne zaman olacağı belli olmuyor işte." Odada birkaç saniye sessizlik oluşurken Sude yanıma oturdu ve kafamı omzuna yasladım. O kadının söylediklerini aklımdan çıkaramıyordum. Beynimin bir yeri o kelimeleri tekrar edip duruyordu.
"Defne eve git dinlen sen şimdi, duruma göre haber ver istersen yarın da gelmeyebilirsin."
"Ha yok, yarına kadar toparlarım ben, teşekkürler." Sudenin yardımıyla ayağa kalktıktan sonra yavaş adımlarla odama ilerledim ve eşyalarımı alıp odamdan çıktığım saniye Ömer Beyle karşılaştım.
"Gerçekten iyi misin ?"
"Olacağım." dedim ve tekrar gülümsedim. O klasik mimiklerinden birini yaparken ben asansörlere doğru ilerledim ve evimin yolunu tuttum.

Ertesi Gün

"Günaydın." dedi Ömer Bey yemek masasına otururken. Tepsisini alıp önüne koyduktan sonra gülümsedim.
"Günaydın Ömer Bey."
"İyisin."
"İyiyim." diyerek onayladım. 2 saniyelik gözgöze gelme faslından sonra Ömer Bey kahvaltısını ederken çantamdan notları çıkardım.
"Dünkü toplantılarınızdan aksayan oldu mu ?"
"Mekan seçimini yapamadık sadece."
"O zaman bugün gider gitmez Yasemin ve İz..."
"İz bundan sonra gelmeyecek."
"Anlamadım ?"
"Kovuldu." Elimdeki not defteri ve kalem yere düşerken kalakaldım. Ömer Bey ışık hızıyla bana döndüğünde "pardon" dedim kekeleyerek ve eğilip yere düşenleri aldım.
"Benim yüzümden mi ?"
"Defne, herşeyi kendine bağlamasan mı ?" Söylediği cümle yüzüme tokat gibi çarparken yutkundum ve programını okumaya devam ettim.
İşlerimi bitirdikten sonra arabaya geçmek için izin istedim ama inat adam tabiki izin vermedi.
"Ömer Bey ben arabada beklesem ?"
"Kahvaltı etseydin."
"Etmem."
"Anlamadım ?"
"Kahvaltı diyorum, kullanmıyorum." Kendi kendime sinirlendiğimi farkederken bunu tek anlayanın ben olmadığımı fark ettim. Ömer Bey çarpık gülüşünden atıp kahvesinden son yudumunu aldıktan sonra ayağa kalktı.
"Şimdi gidebilirsin." Yapmacık bir gülüş attım ve çantalarımı alıp evden çıkacaktım ki yine yüzüme kapanan bir kapıyla karşı karşıyaydım.
"Ama Defne, bana bidaha sinirlenmeye kalkma, bu kadar basite almam." Kafamı 'tamam' anlamında salladıktan sonra gözlerimi yere odakladım ve çekilmesini bekledim.
Bütün yol boyunca Bay Dengesiz, tabiki Ömer Bey oluyor kendileri, ne yapmaya çalışıyor düşünmüştüm. Böyle bi garip tavırlar, öpmeler endişelenmeler tanımaya çalışmalar, sonra laf sokup haddimi bildirip soğuk davranmalar.
Adam resmen karmaşanın ve dengesizliğin vücut bulmuş hâliydi !
"Defne sen inmeyi düşünmüyorsun herhalde." Geldiğimi Ömer Beyin alay eder gibi kurduğu cümleyle anlamıştım. Hemen toparlanıp Şükrü Abiye 'kolay gelsin' dedikten sonra indim ve hergün olduğu gibi Ömer Beyi takip ettim.
Fazlasıyla sakin geçen öğleden önce evresinden sonra yemekte felaketler yaşamıştık adeta.
Ömer Bey Sinan Beyle, bense Sudeyle yemeğe gidecektim ama Sinan Bey ve Sude arkadan gelmek istemişlerdi, kısacık işleri mi ne varmış. Artık neeeeyse, dedim kendi kendime ve kendimi birden Ömer Beyle aynı asansörde buldum. Passionis'den dışarı adım atar atmaz patlayan flaşlar ve kameralardan gözümüz birşey görmez olmuştu.
"Ömer Bey, asistanınızla aşk yaşadığınız iddaaları doğru mu ?"
"Asistanınız Defne Hanım bu mu ?"
"İz Hanımla ayrılmanızın sebebi bu bayan mı ?"
Sorular karşısında kanım donarken elimin üstüne bir el hissetmemle kasıldım. Ömer Bey bileğimden tutup beni kalabalığın arasından arabasına sürükledi ve birkaç dakika sonra güvenlik gerekli işlemleri yaptı.
"Defne, kasılma bu kadar." Haklıydı, az daha kasılırsam çat diye ortadan ikiye yarılabilirdim.
"O-onlar ?!"
"Sen burada bekle, bir yere ayrılma." dedi Ömer Bey ve bir hışımla arabadan indi. Yürüyüşünden bile karizma- ay aman sinir akıyordu. Defne o kadar olay yaşanmış sen hala karizma de ! Salak Defne !
İçimden Ömer Beyi dinlememem gerektiğini söyleyen sese kulak verdim ve birkaç dakika sonra peşinden bende içeri girdim. Muhtelemen sinirden kuduruyor bir vaziyette etrafa ateş saçıyordur. Asansörden hızla inerken duyduğum seslerle duraksadım. Biri bir köşeye sinmiş gizli bir iş yapar gibi telefonla konuşuyordu.
"Tamamdır hayatım, herşey düşündüğümüz gibi. Evet. Ayneeeen öyle. Bu daha ilk adımdı İz, asıl sen gerisini bekle..."
Duyduğum cümleler ve bu tanıdık ses... İyi de nasıl...
"Sude ?!"

Anam anam anaaammm, bombeler bombeleeer smkckdgh Canlarım, ekşına tamamen girmiş bulunduğumuz için bu bölüm biraz kısa oldu, bundan sonrası inanın alır başını gideeeer. Merak etmeyin, bu kısa bölümü fazlasıylaaaaa telafi edeceğim.
Güzel yorumlarınız için hepinize minnettarım, okuyan, vote veren, yorum yapan herkese kocamaaaaannn teşekkürler, sizleri seviyorum :*
-Damla

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin