Bölüm 13 -Bensiz Toplantı Mı Olur ?

11.9K 408 74
                                    

"Ne zaman oldu bu olay ?"
"Kaza geçirdiğin gün..." dedim kollarından ayrılırken. Ellerimi tuttu ve nazikçe artarda öptükten sonra yanağına koydu.
"Bırakma sakın hiç elimi."
"Sende." dedim gülümserken.
"Ayrıca bundan sonra herşeyden ilk benim haberim olacak. Ne olursa olsun."
"Tamam, söz."
"İyiysen çıkabiliriz, serumun bitti zaten."
"Çıkalım tamam." dedim ve Ömerin yardımıyla doğrulduktan sonra kapının açılmasıyla birbirimize baktık.
"Defne ?!" Son zamanlarda yeni yeni tanıdığım sesin sahibi içeri girerken ayağa kalktım.
"Kızım iyi misin ?" Kollarını sarılmak için uzatırken geri çekildim.
"Senin nasıl haberin oldu ?"
"Hastahane sahibi tanıdığım, haber verdiler." Ömer şok olmuş bir vaziyette karşımızdaki kadına bakarken birbirlerini fark etmeleriyle duraksadılar.
"Ömer ?"
"Melek Teyze ?"
"Siz nereden tanışıyorsunuz ?" İkisi de bana bakarken Ömer yutkundu. Şaşkınlığı metrelerce öteden fark edilir derecedeydi.
"Bir aralar Ömerin şirketiyle çalıştık, ordan, değil mi Ömerciğim ?" Ömer onaylasa da bana gerçekçi gelmediği için kaşlarımı çattım.
"Kendine dikkat etmen-"
"Biliyorum, ve iyiyim, ve de gidiyorum." Ömerin elini tutup hızla kapıya ilerledim ve Ömer de bana ayak uydurdu. Tam çıkacakken ani bir hareketle döndüm.
"Sağol geldiğin için." Şaşkınlıkla bana gülümserken yüz ifademi değiştirmeden dışarı çıktım.
Arabaya bindiğimiz saniye ofladım ve başımı geriye yasladım.
"İnanmadım."
"Anlamadım ?" dedi Ömer park yerinden çıkarken.
"Az önce söylediğiniz şeylere inanmadım."
"Doğru söylüyor Defne. Yorma sen kafanı bunlara, doktorun dediklerini biliyorsun." Gözlerimi devirip ofladıktan sonra arkama yaslandım.
Emniyet kemerimi çıkarıp indikten sonra ne kadar halsiz olduğumu bir kez daha anladım. Zor bela ayakta duruyordum ki, yardımıma Ömer koştu.
Her zaman olduğu gibi...
Beni hızla kucağına aldıktan sonra güldüm ve tepinmeye başladım.
"Ömer belini kıracaksın !"
"Defne tüy gibi birşeysin zaten çok konuşma." Kendimi tutamayıp bir kez daha gülerken kapıyı açtı ve hızla kapattıktan sonra beni koltuğa yatırdı. Hala gülerken birden ciddileştim.
"Ömer, dikişlerin !"
"Defne gerçekten yok birşey." dedi ve yanıma oturup elimi tuttu.
"Sen bana iyi geliyorsun."
"Sende bana." Gülümserken bileğimden öptü ve ister istemez gülümsemem daha da genişledi.
Bu adam gerçekten muazzam biriydi, çektiğim bütün acılara karşılık onu kazanmıştım sanki.
"Aç mısın ?"
"Biraz..." dedim doğrulurken. Elini cebine atıp telefonu aldıktan sonra bana döndü.
"Pizza ?"
"Pizza." dedim onaylar nitelikte ve elini bırakmadan başımı omzuna yasladım. Çok basit bir hareketti ama mükemmel derecede huzur veriyordu. Ömrümün sonuna kadar gitmesini isteyeceğim anlardan biriydi.
"Yarın dönsem mi ben ?" dedim gözlerimi açarken.
"Hiç gitmesen."
"Bende her saniye senin yanında olmak istiyorum ama malum, bu aralar biraz karışığız, biraz görüneyim onlara..."
"Tamam." dedi istemeye istemeye ve derin bir nefes aldı.
"Defne seni çok seviyorum, biliyorsun değil mi ?"
"Biliyorum." dedim oldukça nazik bir ses tonuyla. İster istemez mutlu ediyordu beni o cümleyi duymak, sesli şekilde telafuz edilmesi hoşuma gidiyordu.
"O zaman yarın bende işe gidiyorum."
"Ya ama Ömer-"
"Asıl sana yaaa ama Defne. Yeter sıkıldım ben ısrar etme hadi, sende işlerini halleder gelirsin zaten."
"İyi peki madem." dedim kafamı kaldırırken.
"Katalog lansımanını bu hafta halledelim o zaman."
"Bugün..." dedi ve telefonuna baktı.
"Pazartesi. Cuma'ya hallederiz o zaman."
"Tamamdır, yarın geldikten sonra ayarlarız herşeyi."
"Tamamdır." dedi beni taklit edercesine. Tatlı tatlı gülümseyip birbirimize baktığımız o güzelim sahne bozulmasa olur mu, tabiki olmaz, zil çaldı... Ömer hızla kalkıp kapıyı açtıktan sonra siparişleri alıp gerekli miktarda parayı verdikten sonra mutfağa geçti, bende peşinden. Pizzaları bıçakla keserken bende içeçekleri doldurdum ve masaya oturdum. Birkaç saniye sonra o da geldi ve oturmasıyla birlikte keyifli bir sohbet başladı...
Birbirimizi tanımak amaçlı çeşitli sorular sıralarken yemek çoktan bitmiş, içeride kahvelerimizi içiyorduk. Tam sıradaki soruyu ben sorarken zilin çalmasıyla korkuyla duraksadım. İster istemez yaşanan son olaydan sonra herşeye irkiliyor, gereksiz telaş yapıyordum. Ömer 'sakin ol' bakışlarını attıktan sonra kapıyı açtı ve karşında Şükrü Abiyi görünce rahatladı. Elindeki poşetleri alıp teşekkür ettikten sonra yanıma geldi ve poşetleri bana uzattı.
"İlaçların." Boş boş suratına bakarken elinden poşeti aldım ve o da su getirdi.
"Aksatmak yok, söz ver." Hiç oralı olmayıp ilaçları içtikten sonra elimle çenemden tutup yüzümü kendine çevirdi.
"Söz ver."
"Söz." dedim alçak bir tonda.
"Dönsem ya ben artık..."
"Ha, doğru." dedi ve ayaklandı. Ben montumu giyerken o da kıyafetlerle dolu olan çantamı getirdi ve birlikte çıktık.

3 GÜN SONRA

Her zamanki rutine dönerken sonunda normalleşmeye başlamıştı her şey. Bu hafta hayli yoğun geçse de alışmaya başlamıştık.
Kimseden gizlemiyorduk ilişkimizi. Ne yaşayacaksak dolu dolu yaşıyorduk, iş ortamı dışında tabiki. Şirket içinde resmiyet korunmak zorundaydı.
"Mekan seçme işini hallettiler mi Defne ?" Ömerin odama aniden böyle bir soruyla girmesine şaşırsam da elimdeki kalemi bırakıp soruya odaklandım.
"Evet, Sudeler az önce geldiler."
"Gidelim o zaman." Hemen not defterlerimi alıp Ömerin peşinden koşturdum ve birlikte Sudeyle Sinanın yanına geçtik.
"Dekorlara başladınız mı ?"
"İyiyiz kardeşim sağol, hallettik." Ömerin paniği karşısında gayet sakin duran Sinana sırıttım, Sude de aynı şekilde.
"Hallettik, bizlik birşey kalmadı." Sudenin uzattığı dosyayı alıp birlikte inceledikten sonra Ömer derin bir nefes aldı.
"Daraldım." Odadan hızla çıkarken peşinden koştum ve koridorda, daha çok görünmediğimiz bir yerde kolundan tuttum.
"Neyin var ?" Cevap vermeyip öylece suratıma bakınca sarıldım ona. O kadar masum ve telaşlıydı ki, bu hâline bitiyordum.
"Sakin ol." diye fısıldadım kulağına usulca o ellerini belime dolarken. Bir süre öyle durduktan sonra geri çekildi ve gülümsedi.
"Seni seviyorum." Gülümsemem bütün yüzüme yayılırken yanaklarımın kızardığını hissettim.
"Yemeğe mi çıksak ?"
"Olur, çantamı alıp geliyorum."
Sonunda mekana vardığımızda artık aşinalık oluşmuştu. Bir süredir buraya geliyorduk, çok hoş ve nezih bir yerdi, ayrıca kalabalık da değildi. Terasta bulunan köşedeki yerimizi alırken Ömer her zamanki siparişlerden verdi. Masada can sıkıcı bir sessizlik oluşurken yüzüğümle oynuyordum.
"Defne, Melek Teyzeyle hiç görüştün mü ?" Anne dememesi konusunda onu uyarmıştım, unutmamıştı. Bu küçük detay fazlasıyla gülümsetici olsa da konu fazla gerilim içerikli olduğu için sırıtmadım tabi ki.
"Hastahaneden sonra bidaha görmedim."
"Şirkete gelecekmiş bugün." Gözlerim kocaman açılırken elimi tuttu.
"İş için."
"Ne işi Ömer nerden çıktı şimdi bu iş ?!"
"Sakin ol Defne, lütfen." Gözlerimi yumup dudaklarımı ısırırken elimi çektim ve arkama yaslandım.
"Zaten yıllardır onlarla iş yapıyoruz Defne, en büyük mağaza sahiplerimizden biri." Bir an için tüm bunların mantıklı olabileceğini düşünsem de gözlerimi açmakla yetindim. Israrla gözlerimi kaçıp dışarı bakıyordum.
"Söz veriyorum, seni rahatsız eden herhangi bir şey olmasına izin vermeyeceğim." Tepkisiz kalırken yavaş yavaş sakinleşiyordum.
"Defne yapma böyle..."
"Tamam." dedim gayet sakin bir tonda ve doğrulup elimi çeneme yasladım.
"Sorun yok." dedim ve gözlerine baktım, rahatlamış gibiydi. Yemeklerin masaya konmasıyla konu değişti ve tekrar eski hâlimize döndük.
Şirkete döndüğümüzde gerilmekten kaskatı kesilmiş bir vaziyette asansörden indim. Sude beni fark edip hızla yanıma gelirken Ömer 'odadayım' diyip uzaklaştı.
"Öğrendin demi ?"
"Of evet yaa." dedim odama doğru ilerlerken. Sude de hızıma yetişip soruları sıraladı.
"Ee napıcaksın peki ? Bu işte seni çalıştırmaz Ömer herhalde." Çantamı koyup odadan çıkarken Sudeye döndüm, olması gerektiğinden daha fazla panikti.
"Sude, birşey mi oldu ?"
"Yoo." Aniden sorduğum soru üzerine paniği iyice arttı, benimse huzursuzluk seviyem.
"Niye paniksin bu kadar ?"
"E yani canım nasıl panik olmayım..."
"Defne, geldiler." Biz Sudeyle koridorda konuşmaya dalmışken Ömerin gelmesiyle ve geldiklerini haber vermesiyle içeri geçtik. Şirketteki herkes ona selam verirken gülümsedi ve genel bir selam verdi.
"Melek Hanım, İz Hanım bir daha gelmeyecek mi ?"
"Evet ya, çok özledik."
"Siz konuşursanız gelir belki." Beynimde artarda sorular oluşurken Ömer kolumdan yavaşça tuttu ve odasına götürdü. Birkaç dakika sonra Melek ve asistanı olduğunu tahmin ettiğim kadın da içeri girdi ve oturdular. Ben Ömerin koltuğunun yanında elimde tabletim ve not defterimle hazır beklerken Ömer gülümsedi ve sıcakkanlılıkla konuşmasına başladı.
"Tekrar hoşgeldin Melek Teyze, birşey ikram edelim öncelikle ?"
"Sağol Ömercim, çok kalamayacağız zaten, ön görüşmeyi yapalım diye geldim."
"Tabi, Defne lansımanla ilgileri bilgileri verir misin ?" Hemen not defterimi açıp okumaya başladım.
"Başlıca 5 davetli şirket var sizin haricinizde, basına açık bir-" Tüm dikkatimle yazanları okurken kapının birden açılmasıyla duraksadım. İçeri giren kişiyi görmemle birlikte elimdeki herşey yere düştü, sonrasında söyledikleri ise beynimde adeta şimşekler çaktırdı.
"Annecim, Ömercim... Bensiz toplantı mı olur ?"


Çok beklettiğim için özür dilerim canlarım fakat inan ki şartlar gereği böyle. Bir sonraki bölüm daha kısa zamanda gelecek.
Okuyan herkese kocamaaaaan teşekkürler, sizleri seviyorum.
-Damla

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin