Bölüm 27 - Senden Vazgeçtim Demek.

6.8K 299 102
                                    

ÖNERİLEN BÖLÜM ŞARKISI ;
PERA - AĞLA.

"İz !"
"Defne, canım iyi misin ?" Gözlerimi kırpıştırıp etrafıma bakındım. Neredeydim ben ?
"Ömer ?"
"Benim, benim, bekle doktor çağırıyorum." Beynim adeta fonksiyonlarını yitirirken birden fazla hatta binden fazla soruyla başbaşa kalmam işi gitgide zorlaştırıyordum. Kalbimin ritmi hızlanırken doktor ve iki hemşire, arkalarından da Ömer içeri girdi.
"Noluyo ya, İz nerde, Melek nerde ?!"
"Defne, ne İzi ne Meleği ?"
"İz, İz bayıldı..." dedim etrafıma bakınırken.
"Defne Hanım yormayın kendinizi lütfen, birkaç haftadır uyuduğunuz için gerçeği ayırt etmeniz zorlaşıyor, zamanla kendine gelirsiniz." dedi doktor ve birkaç işlem yaptıktan sonra çıktı.
"Ömer, noldu bana, nerdeyiz biz ?"
"Türkiyeye getirdim seni."
"Ya ben zaten Türkiyedeydim ne diyosun sen, kızım nerde ?!"
"Defne, bebeğimiz daha doğmadı bile." Gözlerim faltaşı gibi açılırken beynimde şimşekler çakıldı.
"A-ama Melek, Melek doğdu hatta 4 yaşındaydı, İz... İz çok hastaydı, söylemedi bana, bayıldı, hastaneye getirdik..." Gözlerim dolmaya başlarken Ömer başucuma oturdu ve bende doğruldum. Ellerimi tuttu ve iç çekip gözlerini gözlerime kenetledi.
"3 haftadır uyuyorsun Defne, gördüğün herşey rüyaydı. Benden kaçıp gideli 2 ay kadar bir süre oldu ama Sude bu hâlde olduğunu görünce dayanamayıp bana haber verdi." Yutkundan sonra Ömere sarıldım.
"Herşey rüya mıydı yani ?"
"Evet..." Saçlarıma öpücükler kondurduktan sonra anlını anlıma yasladı.
"Seni affetmedim."
"Anlamadım ?" dedim şokla geri çekilirken.
"Duydun işte, sadece ve sadece bebeğim için buradayım Defne." Başımdan aşağı kaynar sular dökülürken beynime doğru yükselen ateş düşünmemi zorlaştırıyordu.
"Ne-ne demek bu ?"
"Senden vazgeçtim demek." dedi ve ayağa kalkıp yavaş adımlarla odadan çıktı. Arkasından öylece bakarken ağrılar ve içimde yanan yangınla öylece kalakaldım. Allahım, gerçek miydi tüm bunlar ?
Elim karnıma giderken başımı yastığa koydum ve gözyaşlarımı serbest bıraktım. Şuan yaşanan herşey, geçen her saniye gerçek gelmiyordu bi türlü. Delirmiş olmalıydım...
"Gitme..." diye fısıldadım gözyaşlarım bir bir yastığa düşerken. Olayların gerçekliğine inanamasam da gerçekmiş gibi yaşıyordum herşeyi.

Yaklaşık dört gün boyunca Ömerle doğru düzgün tek kelime konuşmamıştım, sonunda bugün çıkıyordum bu lanet yerden. Ömer koluma girip çantayı da diğer eline alırken kolumu çektim ve duvardan destek alarak yürüdüm. Uzun zamandır yattığım için yürümekte zorlanıyordum ama garip bir şekilde acı çekmiyordum. Ciddiyim, delirdim.
Emniyet kemerimi taktıktan sonra başımı geriye yasladım ve camdan dışarı çevirdim bakışlarımı. Ömerin arabayı çalıştırmasıyla şarkı başladı ve bütün yolu sessiz geçirdik.
Ömer kendi evinin önüne arabasını park ederken gözlerimi devirdim. Gerçekten geleceğimi mi düşünüyordu ?
"Abime götür beni."
"Haberleri yok döndüğünden."
"İyi, şimdi olmuş olur."
"İnat etme in." Kaşlarımı çattım ve sinirle inip sertçe kapıyı kapattım.
"Ben gelmiyorum." Kelimeleri üstüne basa basa söylerken sinirlendiğini belirginleşen damarlarından anladım.
"Geliyorsun dedim ve geliyorsun."
"Gelmiyorum dedim ve gelmiyorum." Ömer sinirle nefesini dışarı verirken yürümeye başladım.
"Defne gel şuraya !" dedi ve peşimden gelip kolumu tuttu.
"Ömer bırak."
"Geliyorsun dedim !" Yüzüme sinirle bağırırken irkildim ve geri çekildim. Garip bir şekilde hâlâ acı hissetmiyordum.
"Korkutuyorsun beni..."
"Kork zaten !" Ses tonu hâlâ alçalmazken kolumu çektim ve yutkundum. Deliren tek ben değildim anlaşılan.
"Yürü." dedi ve elinde çantayla önden yürüyüp cebinden anahtarını çıkardı. Sevdiğim adamdan korkmuştum resmen, nolmuştu ona böyle ?
Eve hızlı adımlarla girdikten sonra kapıyı kapattım ve ayakta dikilip ellerimi göğsümde birleştirdim.
"Ömrümün sonuna kadar burada tutamazsın beni."
"Ömrünün sonuna kadar istesen de kalamazsın." Allahım, sabır, sabıııır !
"Ne bu ego bu tavırlar Ömer delirtmeye mi çalışıyorsun sen beni ?!"
"Şşş, sakin güzelim." Alay eder bir biçimde yüzüme gülerken derin bir nefes aldım gözlerimi yumarak. Suratının ortasına tekme atasım vardı şuan.
"Ne zaman gideceğim ?"
"Ben ne zaman istersem." Sinirden dudaklarımı ısırırken karnıma giren ağrıyla yüzümü buruşturdum ve elimi karnıma götürdüm. Ömer birden ciddileşip yanıma gelirken elimle durdurdum.
"Yaklaşma." dedim acıyla. Garip bi duyguydu, acı çekiyordum ama aslında çekmiyordum da. Sanki herşey bi oyunmuş gibi...
"Geç otur şöyle." Koluma girmeye çalışınca sinirle kolumu çektim ve gidip kendim oturdum koltuğa.
"Bu inadın devam ettiği sürece buradasın."
"Ya sen ne iğrenç oldun böyle !"
"O seni şimartıp göklerde gezdiren, her hareketine susup alttan alan Ömer yok Defnecim, işine gelse de gelmese de bundan sonra böyle."
"Tiksiniyorum senden." Söylediğime ben bile inanırken güldü ve gözlerime baktı.
"Deli gibi aşıksın bana." Sırıtmaya devam ederken ofladım ve gözlerimi devirip bakışlarımı tam tersi tarafa çevirdim.
"Aç mısın ?"
"Hayır."
"İyi keyfin bilir." dedi ve ayağa kalktı. Tam gidecekken uzanıp kolundan tuttum.
"Yatmak istiyorum." Sesim bi hayli alçak çıkarken oldukça ikna ediciydim.
"Odama geç." dedi ve kolunu çekip mutfağa ilerledi, bende dediğini yapıp odasına çıktım.
Kapıyı yavaşça açıp içeri baktım, giysi odasının girişindeki çekmecenin üstündeki tüm resimler yırtılmış, çerçeveler kırılmış, kıyafetlerse paramparça yerde öylece duruyordu. Gözlerim dolarken yerde duran üç parça resmi aldım ve ellerimle birleştirdim. İkimizin resmiydi.
Bu kadar nefret mi etmişti benden, yoksa öfkesi sevgisinin önüne mi geçmişti ?
Yere oturdum ve parçaladığı kıyafetin birine baktım. Bana evlenme teklifi ederken giydiği şeydi...
Kokusunu içime çektim ve gözümden akan birkaç damla yaşla baktım bir süre etrafa öylece. Yerde duran cam kesikleriyle gözgöze gelirken tekini elime aldım. Resmen cam kırığıyla oynuyordum şu an.
Napıyorum ben ya diye düşünüp cam kırığını elimden bıracakken, birden elime bulaşan kanlarla buldum kendimi. Gözlerim kocaman açılırken acıyı hissetmeye çalıştım ama nafile, hâlâ tek bir duygu belirtisi yoktu içimde. Yavaşça ayağa kalkarken birden nefesimin kesilmesiyle elimi karnıma götürdüm.
Kanın kaynağı belli olmuştu işte...
"Hayır..." dedim ve yavaşça bakışlarımı karnıma çevirdim.
"Hayır !" diyerek çığlığı bastım ve elimdeki cam kırığı kendiliğinden yere düştü. Ömer koşarak içeri girerken gözyaşlarım bir bir süzüldü yanaklarımdan.
"Ömer bişey yap !" dedim ellerimdeki kana bakarken.
"Defne naptın sen..."
"Ömer bişey yap dedim !" Bağırmaktan ses tellerim zorlanırken nefes alışverişleri hızlandı ve yanıma yaklaştı yavaşça. O bana geldikçe, benim gözlerim kararıyordu, ve sonunda karanlığa yenik düştüm.

"Onun yüzünden..." Duyduğum ilk cümlenin bu olması hiçte iç acıcı değildi açıkcası. Gözlerim yavaş yavaş açılırken ışığın etkisiyle gözlerimi kırpıştırdım ve Ömere baktım.
"Herşey senin yüzünden !" Ömer çıldırmış gibi bağırırken ciğerlerimin yandığını hissettim adeta.
"Ömer..." Çok zorlasam da sesim çıkmamıştı, konuşamıyordum, o iğrenç soruyu soramıyordum.
"Bunların sorumlusu sensin Defne, herşeyin suçlusu sensin !" Üzerime gelmeye başlarken dolu gözlerimle doğruldum.
"Keşke hiç tanımasaydım seni, keşke hiç hayatıma girmeseydin !" Kalbime bir bir bıçaklar saplanırken susmadı inatla.
"O kadar iyi biliyordum ki böyle olacağını, hep böyleydin sen, bencilin tekisin ! Bebeğimizi sen öldürdün Defne, sen öldürdün !" Kelimeleri ağırlaşırken ses tonu da her kelimenin etkisiyle artıyordu.
"Nefret ediyorum senden, nefret, sakın ama sakın bidaha karşıma çıkma !"

Kuzularım, 2 saat içinde bir sonraki bölümünüz geliyor, gerekli açıklamayı orada yapacağım.
Okuyan herkese kocamaaaan teşekkürler, sizleri seviyorum.
-Damla

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin