Bölüm 12 - Yat Yanıma Yeter.

13.6K 440 53
                                    

"Ömer ?" dedim aceleyle doğrulurken. Gözlerini birkaç defa kırpıştırdı ve acı çektiğini belirten bir şekilde yüzünü buruşturdu.
"Çok ağrın var mı ? Doktoru çağırayım ben dur." Tam kalkmaya hazırlanırken kolumdan tutmasıyla durdum.
"Çağırma. Yat yanıma yeter." Birkaç saniyelik duraksamadan sonra tekrar kıvrıldım yanına ve o hayran kaldığım ritmi tekrar dinlemeye başladım.
"Nasıl yaptın kazayı ?" dedim alçak bir sesle, anın büyüsünü bozmamak istercesine.
"Sana geliyordum."
"O yüzden defalarca aramıştın..."
"Son açmayışında telefonu sinirle atarken karşıdan gelen arabaları fark etmedim, sonuç da bu oldu işte." Gözlerim buğulanırken kafamı hafif kaldırdım ve gözlerine baktım.
"Birdaha sakın yapma böyle birşey. Çok korktum..."
"Şişt..." dedi ve gözümden inatla akan birkaç damla yaşı sildi ve anlımdan öptü.
"Özür dilerim." Bakışlarımı kaçırdım çünkü ne tepki vereceğimi bilmiyordum.
"Sana yemin ederim, İz'e onları demesinin hesabını ödettim. Yanında çirkinleşmek istemedim Defne. Beni o hâlde görmeni istemedim."
"Sorun yok." dedim ve başımı tekrar eski yerine yerleştirdim. O saçlarımı okşarken bense gözlerimi yummuş, anın büyüsüne kaptırmıştım kendimi.
Tabikide her güzel şeyin bir sonu vardı...
Kapının açılmasıyla ışık hızıyla doğruldum ve telaşla gelenlere baktım. Necmi Bey bir bana bir Ömere baktıktan sonra derin bir nefes verdi.
"Ömer oğlum, iyi misin ?"
"İyiyim amca iyiyim, ufak bir kaza işte."
"Baya ufakmış." dedi Neriman Hanım bana bakıp sırıtırken. Ne olduğunu kavramaya çalışırken ayağa kalktım ve saçlarımı geriye atıp kafamı öne eğdim.
"Defo biz içecek birşeyler alıp gelelim hadi." Sudenin önerisi üzerine Ömerden onay almak istercesine bakışlarımı ona çevirdim ve 'tamam' anlamında kafa sallamasıyla Sudenin koluma girip beni odadan çıkarmasına izin verdim.
"Kızım siz baya olmuşsunuz !"
"Ne olmuşuz ?" dedim salağa yatarak. Merdivenlerden yavaşça inerken kahkaha attı.
"Resmen iyi ki kaza yapmış diyeceğim..."
"O nasıl laf öyle Sude yaaa aaa !"
"Tamam kızma kızma." dedi ve yanağımdan makas aldı.
"Defo affetin beni demi ?"
"Affettiiiiim, aynı konuyu açıp durma tamam geçti gitti."
"O zamaaan, başka konular konuşalım." dedi kafeteryaya girerken.
"Mesela İz konusunu ne yapacağımız gibi." dedim birden konuyu 180 derece döndürüp.
"Ömere anlatmayı düşünüyor musun ?"
"Bilmiyorum." dedim masada Sudenin karşısındaki yerimi alırken.
"Sırası değil gibi..."
"Daha önemli şeyler var diyorsun." İmalı imalı sırıtırken başımı öne eğdim.
"Daha yeni düzeldik, bozulmasın yaaa."
"Allahım yeriiiiim." dedi yanaklarımı mıncıklarken. Suratımı buruşturup geri çekildim.
"Cıvıklaşma hemeeen..."

2 HAFTA SONRA

"Defne nerdesin ?"
"Geldiiim." dedim elimdeki kahvelerle salona girerken. Birini Ömere verdikten sonra dikkatli bir şekilde oturdum.
"Sıkıldım ben yeter ya kalk gezelim birşeyler yapalım."
"Of Ömer 2 haftadır sıkıldım sıkıldım diye diye beni de sıktın ama aaa."
"Demek sıkıldın benden..." Başına rol gereği Küçük Emrah pozisyonu aldırırken bakışlarıyla görüntüyü tamamladı. Kahkahalarım arasında cevap verdim.
"Hayır tabiki." Elindeki kahveyi birden kafasına dikerken bir yandan ayaklandı.
"Hadi hazırlan gidiyoruz."
"Dur, nereye ?"
"Gezmeye." dedi ve ağır adımlarla odasına ilerlerken peşinden gittim.
"Ciddi ciddi gezmeye gidiyoruz şimdi öyle mi ?"
"Amma nazlandın Defne." Kendine kıyafet seçerken olayın ciddiyetini anlayıp bende ona ayak uydurdum. Kot şortum, beyaz salaş tişörtüm ve üzerine şortumla aynı hizada biten hırkamı, ve tabikide Ömerin mükemmel tasarımlı dolgu topuk ayakkabılarımı aldıktan sonra son anda bilekliklerimi de ilave ederek çıktım odadan. Birkaç gündür kullandığım odaya girdim ve tahminimce 20 dakika içinde hazırdım bile. Kapının tıklanmasıyla aynanın karşısından ayrılıp kapıyı açtım.
"Çıkalım hadi." Elini uzatmam için tutarken duraksasam da gülümsedim ve güvenle uzattım elimi.
İki hafta boyunca yaşadıklarımız herşeye değmişti. Sadece hoşlandığımı sandığımın adamın her zerresine sırılsıklam aşık olduğumu farkederken, karşılıksız olmadığını anladım. İlginç bir şekilde fazlasıyla mutluydum ve boş yere endişelenmeyi de bırakmıştım.
Derin düşüncelerle arabaya binerken Şükrü Abiye selam verdim ve oturup başımı Ömerin omzuna yasladım. O ellerimi avcunun içine almış parmaklarımla oynarken dışarı seyrediyordum. Birkaç saniye gözlerimi kapattım ve bekledim.
Huzur denilen şey bu olmalıydı.
"Defne ? İyi misin ?"
"Hiç olmadığım kadar." dedim yüzümdeki kocaman gülümsemenin aksine alçak çıkan sesimle.
"Ben akşam anneannemlere bi uğrasam ya."
"Tamam, dönüşte oraya geçersin."
"Geri geleceğim."
"Biliyorum." dedi ve saçlarıma ufak bir öpücük kondurdu.
Hayatımın en huzurlu anlarından biri ne yazık ki 10 dakika sonra sonlanmıştı. Elele arabadan indikten sonra bir saniye olsun etrafımıza bakmadan içeri girdik.
Kocaman bir alışveriş merkezinde, en büyük mağazalardan birinin önündeydik. Özenle seçilmiş isme hayretle bakarken Ömerin hareketiyle içeri girdik.
"Ömer burası biraz şey değil mi..."
"Ne değil mi ?"
"Fazla." dedim gözlerimi kısarak. Gözlerimin içine birkaç saniye baktıktan sonra gülümsedi ve yanımıza gelen görevliye selam verdi.
"Hoşgeldiniz Ömer Bey, nasıl yardımcı olabiliriz ?"
"Hoşbulduk Mine, Defne bu, kız arkadaşım."
"Hoşgeldiniz." Gülümsemekle yetinirken Ömer ne istediğini bilircesine konuşmaya devam etti.
"Abisinin, aynı zamanda en yakın arkadaşının düğünü var. Çok abartılı birşey istemiyoruz ama basit de olmasın tabi." Gözlerim faltaşı gibi açılırken şaşkınlığımı üzerimden atamadım. Ömere bunu kaç gün önce söylemiştim ve unutmamıştı, hemde anlattığım hiçbir detayı.
"Anladım Ömer Bey, o zaman ben sizi şöyle alayım. Bu model bu sene..." Kadın birkaç elbise gösterirken Ömerle aradan birkaç tane seçtik ve toplam 6 elbiseyle sırıta sırıta kabine girdim.
İlkini ben, ikincisi Ömer beğenmezken üçüncüsünü ikimiz de beğenmedik. Bıkkınla dördüncüyü giydikten sonra bezmiş bir şekilde elbiseye uygun seçilen ayakkabıları da giydim ve kabinden çıktım. Ömer birkaç saniye öylece kalakaldı ve sonunda kendine geldiğinde dudaklarından sadece 1 kelime döküldü.
"Muhteşemsin." Gözlerim sevinçle parlamaya başlarken kendimi aynada süzdüm. Abarttığı kadar olmasa da, beklediğimden iyiydi. Elim fiyat etiketine giderken Ömer araya girdi.
"Budur, hemen paket yapılsın."
"Peki Ömer Bey." Yine de pes etmeyip fiyata baktım ve gördüğüm rakamla gözlerim adeta yerinden fırladı.
"Yuh ! Ömer ben bunu kabul edemem gerçekten."
"Defne, budur dedim ve bitti. Muhteşem görünüyorsun." dedi belime sarılırken. Sıcak nefesi boynuma çarparken birden ona döndüm.
"Teşekkür ederim."
"Asıl ben teşekkür ederim Defne."
"O niye ?" dedim çarpık bir gülümsemeyle. Etrafta kimsenin olmaması işin romantizim seviyesini arttırıyordu.
"Beni sevdiğin için teşekkür ederim."
"Bende." dedim ve gülümsemesi yüzüne yayılırken ellerimi boynuna doladım.
"Çıkarayım ben o zaman."
"İstersen düğün gününe kadar böyle kalabilirsin." Güldükten sonra kabine girdim ve son girişimin aksine mutlulukla ve hızla hareket ettim.
Son olarak saçlarımı da düzelttikten sonra derin bir nefes aldım ve çıktım. Ömer bir elinde poşetlerle beni beklerken diğer eliyle telefona bakıyordu. Kaşları çatılırken korkuyla yanına gittim. Kötü birşey olacağı daha şimdiden içime doğmuştu.
"Defne bu ne ?" Telefondaki resmi bana çevirince yutkundum ve dudağımı ısırdım. İz'in beni kaçırdığı esnada, baygınken çekilmiş bir fotoğrafımdı.
"Defne bu ne dedim !"
"Ömer ben sana anlatacaktım..."
"Öyle mi, ne zaman peki ?! Birdaha kaçırdığında mı ? Daha beteri yaşandığında mı ?!"
"Ömer yalvarırım sakin ol."
"Benden sakladın !" sesi tüm mağazaya yayılırken başta belirttiğim gibi kimsenin olmayışı bu sefer romantizim seviyesini arttırmasa da, rezil olma seviyemizi düşürüyordu.
"Ömer dinle nolursun..."
"Ya Defne böyle birşeyi benden nasıl saklarsın ! Nasıl ya nasıl ?!" Gözlerim dolarken kalbime giren ağrıyla Ömerin kolunu tutan elim birden kalbime gitti ve acıyla inledim.
"Defne ?" Ömerin sinirli sesi yerini endişeli bir tona bırakırken tek elimle duvara tutundum. Zorla nefes almaya çalışırken tekrar inledim.
"Defne !" Ömer kollarımdan tutup beni kendine çevirirken gözlerimi daha fazla açık tutamadım ve bu acıya yenik düştüm...

Son zamanlarda fazlasıyla uğradığım bu lanet yerde açmıştım gözlerimi.
Yine ve yine hastahane...
"Durum böyle giderse kalp yetmezliği başlayacak, biz iyileşmesi gerek dedikçe her seferinde daha kötü geliyor Ömer Bey."
"Farkındayım..." Konuşmanın başını kaçırdığımı anladığım sıralarda hiç sesimi çıkartmadım fakat Ömerin beni farketmesiyle kıpırdandım.
"Defne Hanım, nasıl hissediyorsunuz ?" Doktor yanıma yaklaşırken kısık bir ses tonuyla zar zor cevap verdim.
"Yorgun."
"Ağrınız var mı peki ?"
"Çok." Ömer endişeli gözlerle bana bakarken ellerini sinirden yumruk yaptığını fark ettim. Olanlar yüzünden kendini suçluyordu ve muhtemelen kendine zarar da verecekti, ki görünüşe göre başlamıştı bile.
"Gerekli bilgileri Ömer Beye aktardım Defne Hanım. Dikkat etmeniz gerek. Hemde çok. Geçmiş olsun." Kafamı nezaketen salladıktan sonra odadan doktorun çıkmasıyla Ömer yanıma hızla geldi ve bir saniye beklemeden sarıldı. İliklerime kadar ne kadar korktuğunu ve benim için ne kadar endişelendiğini hissederken sarılışına karşılık verdim.
"Özür dilerim." diye fısıldadım kulağına.
"Özür dilerim." diyerek karşılık verdi. Büyüleyici kokusu beni benden alırken huzurla kapadım gözlerimi.
Benim için yaratılmış bu adamı kaybetmedim, ne olursa olsun da kaybetmeyecektim.
Ne olursa olsun.


Çok ekşınlı olmasa da bir sonraki bölümün fragmanı niteliğinde oldu gibi sanki. Bölümün bu kadar gecikmesinin tabiki sebepleri var ama bahaneler arkasına sığınarak kaçmak doğru olmaz sanki. Hepinizden ne kadar özür dilesem az, ama isteyerek yapmadığımı bilin yeter...
Multimedia Defnenin elbisesi ve ayakkabısı.
Okuyan herkese kocamaaaannn teşekkürler, sizleri seviyorum.
-Damla

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin