Bölüm 81 - Özgürsün.

2.3K 184 27
                                    

"Tabi ?" İçimdeki heyecan her saniye atarken doğru kelimeleri toparlamak istercesine sustu.
"Yeter." Söylediği ilk kelime bu olmuştu. Yüzümdeki o umutlu ifade birden silinirken, çok geçmeden elim dizlerime doğru düştü. Elimi bırakmasından da, attığı o soğuk bakışlardan da belliydi bu konunun kötü bir yere varacağı.
"Anlıyorum, bak gerçekten sizi çok iyi anlıyorum. Her şey eskisi gibi olsun diye çabalıyorsunuz ama... Ama öyle olmuyor işte Defne. Bu durumun benim için zorluğunun farkında değilsiniz hiçbiriniz. Siz bir tek kişiyi kaybettiniz ama ben herkesi kaybettim. Kocaman bir boşlukta gibiyim. Her şey yarım yamalak, varla yok arası." O bunları anlatırken aklım direk kendi yaşadığım hafıza kaybına gitti. Haklılık payı var gibiydi...
"Ben senin o aşık olduğun adam değilim Defne. Birkaç hafta öncesine kadar öyleydim ama şuan değilim. İnan bana, böyle olmasını bende istemezdim ama... Ama zamana ihtiyacım var. Ben hiçbirinize, sizin bana baktığınız gibi bakamıyorum, sizin beni gördüğünüz gibi göremiyorum. Belki de artık bir şeyleri oluruna bırakma vakti gelmiştir."

"Bencilsin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bencilsin." dedim titreyen sesimle ayağa kalkarken.
"Sadece kendini düşünüyorsun. Yok zamana ihtiyacım var, yok her şey kocaman bir boşluk. Aynı şeyleri bende yaşadım Ömer, bundan birkaç yıl önce bende hafıza kaybı yaşadım. Ama hiçbir zaman senin şu yaptığını yapmadım. Etrafımdakileri reddederek, onları yok sayarak, her şeyi herkesi bir kenara atarak hayatıma devam etmedim. Ben senin yaptığın gibi kolay yoldan pes etmedim." Cevap vermek yerine gözlerime derin derin bakmayı tercih ediyordu. Ağlamamak için sıktığım elimi gevşettim ve cebimden anahtarı çıkarıp kapıyı açıktan sonra Ömere döndüm, son kez.
"Ama tamam. Artık sen ne dersen tamam. Bundan sonra zorlamayacağız seni, üstüne de gelmeyeceğiz. Hatta istemediğin sürece bizi görmeyeceksin bile. Nasıl istiyorsan öyle olsun, özgürsün." Sonlara doğru gözümden birkaç damla yaş süzülürken anahtarı yere attım ve hızlı adımlarla uzaklaştım oradan.
"Gidelim." dedim ağlamamak için kendimi zorlamaya devam ederken.
"Def-"
"Neriman Yenge nolur, şuan sırası değil, bir an önce çıkalım şuradan." dedim ve hepimiz hızla hazırlanıp çıktık evden.

Ömerin evinden geleli birkaç saat olmuştu ama ben daha kendimi toparlayamamıştım. Nihan, abim, İso, Seda, Sude, Sinan, Ayşegül kısacası gençler kısmı olarak toplanıp çekirdek partisi veriyorduk.
Nasıl toplandık kısmı ise tam bir muammaydı. Pamirle yarın sabah kahvaltıda görüşmek için anlaşmıştık, ve bende evde sinirle dolanıp durunca bizimkiler çıldırdı ve plana koyulduk. Önce ben Sedayı arayıp nasıl olduğunu sorarken ev ahalisi olarak çağırmaya karar vermiştik, sonra da Sinan müsaitsem konuşmaya gelmek istediğini -yanında Sudeyle birlikte- söylemişti, sonra da şu Ayşegül denen yeni kız -kendisini tanıdığım söylenemez- İso ile birlikte çıkıp gelmişti. İsodan bunun hesabını sonra soracaktım, hayatında bu kadar şey olup bitiyordu ama benim hiçbirinden haberim yoktu. Kızın sadece birkaç defa adını duymuştum ama bugün sonunda yüzyüze görüşme fırsatı bulabilmiştik. Gerçi kızıyorum falan ama asıl hata bende, günlerdir Ömer Ömer diye koşturmaktan kimseyle, en yakınlarımla bile ilgilenememiştim. Dakikalardır süregelen sessizlik çekirdek partimizin tam ortasına konmuştu. Yaaa, ne parti ama sormayın gitsin..
Kimseden çıt çıkmıyordu, herkes uzaklara dalmış bir biçimde avucundakileri çitlemekle meşguldü.
"Eee ama bi durun." Stop düğmesine basan kişi biricik yengem Nihan olmuştu.
"Ne bu böyle ya, çit çit çit nereye kadar. Konuşun bakalım, herkes döksün derdini de bi rahatlasın. Başla Defne."
"Kızım biliyorsunuz işte, Ömer." dedim rahat bir şekilde ve elimdekileri çitlemeye devam ederken açıklamama da devam ettim.
"Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum artık, kafam çok karışık. Ömeri anlamıyorum."
"Belki de haklıdır, yani belki de biraz kendi kendine durup düşünürse o size gelecektir."
"Bilmiyorum abi ya, valla şuan ona o kadar sinirliyim ki gördüğüm yerde tekme tokat dalabilirim yani."
"Sakin be kızım. Bak Serdar haklı, zamana bırak biraz artık. Sen elinden gelenini sonuna kadar yaptın zaten."
"Öyle Sude ama işte ne biliyim... Böyle bu şekilde kaybetmek çok garip, aslında Ömerle birbirimizi daha önce çok kez kaybettik ama... Bu çok farklı sanki."
"Siz birbirinizi hiçbir zaman kaybetmezdiniz Defo, birbirine ait olan iki insan asla birbirini kaybetmez. Bununda üstesinden geleceksiniz, sadece biraz zaman lazım."
"Haklısınız galiba." dedim saçlarımı geriye atarken.
"Beni aradı buraya gelmeden önce." dedi Sinan bana bakarak.
"Birkaç birşey hatırladığını falan söyledi, ha bide çizimlere devam edecekmiş."
"Nasıl yani ?" dedim bi süreliğine duraksayarak.
"Yani işte baya devam edecekmiş, koleksiyon için falan. Ama şirkete gelip gelmeyeceği konusu muamma henüz."
"İyi bari, en azından çizimi bırakmaması güzel." dedim gayet normal tepkilerle. Şu son zamanlarda Ömer tarafından öyle şeylere alıştırılmıştım ki, söylenen hiçbir şey garip ya da anormal gelmiyordu artık.

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin