Bölüm 78 - Ömer ?

2.4K 198 44
                                    

"Kim bu adamlar ?" dedim gözlerimi açıp kendime geldikten birkaç saniye sonra.
"Eski... Eski nişanlımın adamları..." Hastahanedeki gibi korkuyla bakıyordu gözleri yine. Ellerimin bağlı olduğunu fark edince sinirle derin bir nefes aldım ve doğrulmaya çalıştım.
"Senden ne istiyorlar ? Hastanede de kötüydün, bunlar yüzünden mi ?"
"Defne ben çok üzgünüm..." dedi ağlamaya başlarken.
"Tamam, tamam dur sakin ol ağlama." dedim ama ellerimiz bağlı olduğu için bir yere kıpırdayamıyorduk, tabi ellerimiz bağlı ama, bir evin yatak odasının ortasındaki tahta bir direğe bağlı.
"Gerçekten çok özür dilerim benim yüzümden senin de başın belaya girdi..."
"Ya sen ben ne fark eder, hiçbir insana, özellikle de bir bayana yapılmaması gereken birşey bu ! Dertleri ne ?!"
"İlter, eski nişanlım. Ben onu az kalsın öldürüyordum, hastanede de o yüzden kötüydüm işte..." dedi bakışlarını yere çevirirken. Gözlerim faltaşı gibi açılırken nasıl bir cehenneme düştüğümü yeni yeni anlamaya başladım.
"Öldürmeye ?"
"Üstüme yürüdü, ayrılmak istediğimi söyleyince gözü döndü, bana..."
"Sakın öyle birşey yaptı deme." dedim kan beynime sıçrarken.
"Seda, adam sana tecavüz mü etti ?!" Ağlaması daha da şiddetlenirken söylediğim şeyin farkına varıp sakinleşmeye çalıştım ama yok, aklım almıyordu bi türlü.
"Kimse yok mu, bakın biriniz şuraya !" diye bağırdım avazım çıktığı kadar. Karşıma geçecek kişinin suratının ortasına tekmeyi basmayı düşünüyordum şuan.
"Kime diyoruum !" diye bağırdım bu sefer de ve ardından sert bir şekilde kapı açıldı.
"Senin sesin çok çıkıyor bak Kızıl Kafa, uçururum ben o kafayı." dedi son kelimelerine doğru belinden silahını çıkarırken. Yutkundum ama yine de sinirle adamın gözlerine bakmaya devam ettim.
"Ne yapacaksınız bize ?!"
"Valla seninle işimiz yok Kızıl Şeytan, Seda yarın ölmüş olur. Seni de canın ailen, arkadaşların, özellikle de o İplikçi ne kadar seviyormuş görürüz bakalım..."
"O ne demek öyle be ?!"
"Kısacası fidye malzemesisin şuan Defne Topal." dedi ve ellerimizi çözdükten sonra sinirle ikimizi de kolumuzdan tuttu.
"Dışarıda sayamayacağınız kadar adam var, kaçmaya çalıştığınız an son nefesinizi verirsiniz. Uslu durun." dedi ve silahını tekrar uyarı anlamında gösterip çıktı odadan."
"Defne gerçekten üzgünüm." dedi Seda ağlamaklı gözlerle bana bakarken.
"Tamam, sakin ol." dedim ve hiç tereddüt etmeden sarıldım ona.
"Gerçekten sana zorla sahip oldu mu ?" dedim saçlarını sakinleşmesi için okşarken.
"Hayır, önümde duran vazoyu bir anlık panikle kavradım ve kafasına bi tane indirdim. Öldü sanıyordum, vicdan azabıyla boğuşurken kendimi de hastanede buldum işte, ama ölmemiş. Tam tersi uyanmış çoktan ve adamlarına beni öldürmesi için emrini vermiş bile."
"Öyle birşey olmayacak, kurtulacağız buradan."
"Bak İlteri tanımıyorsun, o bizi buradan sağ çıkarmaz. Yani en azından ben, imkansız yani çıkamam."

"Bu kadar pislik bir adamla niye birlikte olur ki bi insan ?" dedim bir anlığına kendimi tutamayarak.
"Ya Seda kusura bakma ama gerçekten normal şartlar altında tanışmadığımız için biraz özeline giriyorum..."
"Sorun değil, ama gerçekten o konular çok karışık."
"O zaman sözün olsun, buradan çıktığımızda herşeyi anlatacaksın."
"Çıkabilirsek eğer..." dedi umutsuz gözlerle bana bakarken. Her ne kadar onu öldürmeleri imkansız gibi davransam da olayların gerçekliğinin tabiki farkındaydım, ve aslına bakarsak korkmaya da başlamıştım...

SİNAN'IN ANLATIMINDAN ;

"Defne bu !" dedim bilgisayardaki görüntüleri izlediğimiz sırada.
"Kızıl saçlı olan Defne !" dedim polislere telaşla dönerken.
"Yanındakini tanıyor musunuz ?" diye bir soru yöneltti polislerden biri fakat kafamı hayır anlamında salladım.
"Tamamdır Sinan, ben konuyla bizzat ilgileneceğim. Siz haber bekleyin."
"Çok sağol Sedat." dedim polisler güvenlik odasından çıkarken.
Defneden saatlerdir haber alamıyorduk, önce Barışın yemek saatini kaçırması, şimdi de uyku saatine gelmemesi... Bizi görmek istemese bile Barış için herşeyi yapardı, biliyordum.
En sonunda telefonlarına da cevap vermeyince çıldıracak konuma geldim ve ailesini aradım. İsoyla Nihan evde ya da yanlarında olmadığını söyleyince onlara birşey çaktırmadan halletmiştim konuyu. Ama tabiki Defneden hâlâ daha haber yoktu... En sonunda aklıma birden kamera görüntüleri dank etmişti, en azından hastaneden ne zaman nasıl çıkmış ona bakabilirdim. Güç bela güvenlik görevlilerini ikna ettikten sonra polis arkadaşım Sedatı aradım ve olayları bir bir anlattım, normal şartlar altında 24 saat geçmeden resmen kayıp sayılmıyordu ama işte, polis arkadaşın faydaları...
Görüntüleri izlerken Defnenin ve yanındaki tanımadığımız bayanın alalede bir şekilde yangın çıkışından kaçırıldığını gördük. İkisi de baygın bir şekilde simsiyah giyinmiş iri yapılı adamlar tarafından bir yere taşınıyorlardı. Neriman Yenge ve Koray sinirle bütün hastane görevlilerini azarlayıp ortalığı birbirlerine katmışlardı şimdiden.
"Ailesine haber mi versek ?" dedi Necmi Amca korkuyla gözlerime bakarken.
"Bilemedim ki şimdi..."
"Yok oğlum böyle olmaz, en azından İsmaile bari söylemek lazım."
"Doğru diyorsun abi, ben İsoyu arıyorum." dedim ve telefonumu kaptığım gibi İsoyu arıyıp olayları bir bir anlattım.
Telefonu kapattıktan 10 dakika kadar sonra Özel Numaranın beni aramasıyla hepimiz duraksadık.
"Ay açsana be adam !" dedi Koray sonunda sabredemeyip bağırarak. Kendime geldikten sonra hızla açtım telefonu ve hemen hoparlöre aldım.
"Kimsin ?"
"Ömer İplikçiye ver telefonu."
"Kimsin dedim ?!"
"Defne Topal elimizde. Ömer İplikçiye ver telefonu şimdi."
"Nerden bileyim Defnenin yanında olduğunu ?"
"10 dakika sonra görüntülü bir arama gelecek telefonuna. O zaman görürsün, şimdi dediğimi yap."
"Ömer... Ömerin yanında doktorlar var şuan 10 dakika sonra tekrar aradığında söz konuşturucam." Aklıma gelen ilk şeyi sallamıştım, Ömer Defneyi hatırlayamıyor maalesef onun için kılını bile kıpırdatmaz diyecek hâlim yoktu.
"Eğer polise haber verecek olursanız, Kızıl Şeytanı sağ bulamazsınız."
Telefon pat diye yüzüme kapanırken Korayın bağırmalı ağlamaları eşliğinde Necmi Amca ve Neriman Yengeye döndüm.
"Napıcaz ?" dedim korkudan beynim çalışmayı yitirirken.
"Öncelikle sakin olmamız lazım, Koray sende kes ağlamayı !" Necmi Amcanın sert çıkışı üzerine Koray irkildi ve ağlamasını sessiz sessiz devam ettirdi.
"İyi de Ömer hiçbirimizi görmek bile istemiyo biz nasıl konuşturucaz adamlarla ?"
"Bilmiyorum Neriman Yenge, inan bilmiyorum. Doktorlar yanında yalanını daha fazla devam ettiremem, adamlar 10 dakika sonra geri arayacaklar... Her ne olursa olsun tek bildiğim, Ömer istese de isteme de bize yardım edecek. Etmek zorunda." dedim ve bir anlık cesaretle yerimden fırlayıp Ömerin odasına çıktım aceleyle.
"Ömer, bize yardım etmek zorundasın."
"Ya gerçekten artık-"
"Bak tamam hiçbir şey hatırlamıyorsun, hatta hatırlamak da istemiyorsun ama lütfen beni bir dinle. Defne, bu sabah seninle konuşmaya gelen kız..."
"Nolmuş ona ?" dedi sonunda normal bir tepki vererek.

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin