Bölüm 10 - Annem...

12.6K 453 51
                                    

"İz ne söyleyeceksen söyle !" Hayalkırıklığıyla Ömere dönerken bir saniye olsun bana bakmamıştı. İz bakışlarını benden çekmeden konuşmaya başlarken Ömerden ses çıkmaması her saniye daha fazla dokunuyordu. Dayanamayıp odaya çıktım ve onlar konuşurken üstümü giyindim. Yanımda telefonum dışında hiçbir şeyim yoktu, ama telefon da iş görürdü. İsmaile acilen gelmesini gerektiğini söylerken sızlayan elimle gözlerim doldu ama tuttum kendimi. Hayır Defne, şimdi değil.
Merdivenlerden inmemle birlikte bakışlar bana dönerken ikisine de bakmadım ve sinirle kapıyı açtım.
"Hızlısın Defne." Kapıyı adeta kırılacak sertlikle kapatırken ateş saçan gözlerimle İze döndüm.
"Derdin ne senin ya ?!"
"Sakin ol bakıyım küçük asistan. Yatmaya kadar bu kadar çabuk gelmeni beklemiyordum." Dudaklarımı ısırıp gözlerimi yumdum ve sargısız elimle bir saniye dahi düşünmeden yüzüne tokadı geçirdim.
"Sakın, sakın beni kendinle karıştırma." Kimsenin birşey demesine izin vermeden evden çıktım ve hızla uzaklaştım ordan. Nefes nefese kalırken dolan gözlerime engel olmayı bıraktım ve elimi anlıma götürüp bir saniye öylece soluklandım. Birkaç damla yaş gözlerimden süzülürken ne kadar kırıldığımı farkettim. O kadar şey söylemişti, o kadar laf yemiştim ama Ömer bir kerecik olsun ağzını açıp birşey söylememişti. Aklımdan birsürü şey geçerken İsmaile gelmesini söylediğim yere çöktüm ve öylece bekledim. Yaklaşık 7-8 dakika sonra önümde duran arabayla kafamı kaldırdım ve İsmail olduğunu görünce tekrar ağlamaya başladım. Herşey üstüste gelmek zorunda mıydı ?
"Şş Defo tamam, kalk bakıyım, kalk kalk kalk." Sargısız elimden nazikçe tutup beni kaldırdıktan sonra sımsıkı sarıldı.
"Ah be kızım, mahvettin kendini." Hıçkırıklarıma engel olamazken İso öylece durdu ve sakinleşmemi bekledi. Birlikte kaldırıma çöküp öylece oturduk ve sakinleştiğimde konuşmaya başladık.
"Ne oldu anlat bakalım." Derin bir nefes aldım ve kafamı omzundan kaldırdıktan sonra gözlerimi bir noktaya sabitledim ve anlatmaya başladım.
"Yıllar önce çekip giden kadın geri geldi..."
"Biliyorum." dedi ve sözlerine devam etti.
"Nihan arayıp anlattı herşeyi, oradan geliyorum zaten. Sen sana ne oldu, onu anlat."
"İz Ömerle yattığımı söyledi, Ömerin sadece asistanısın gibi birsürü imada bulundu ama Ömer, Ömer bir kere dahi ağzını açıp tek kelime etmedi."
"Oooov..." dedi İso elini kafasına götürüp kaşırken.
"Durumlar vahim." İç çektim ve onaylarcasına kafamı salladım. Sırtımızı sıvazladıktan sonra kalktı.
"Bu zamanla anlayabileceğimiz birşey, şu an ağlayıp kendini ordan buraya vurman hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Önce çözmen gereken kadın meselesi var." Mantıklıydı, hatta fazla mantıklıydı. Uzattığı eli tutup kalktım ve arabaya biner binmez telefona baktım. Bir cevapsız arama vardı, Ömerden. Umursamayıp telefonu tekrar cebime koydum ve torpidodan peçete alıp kendimi toparlamaya çalıştım. Ellerimle saçlarımı da düzelttikten sonra derin bir nefes aldım ve öylece bekledim. Olacakları bekledim.
İsonun binanın önüne park etmesiyle birlikte indik ve sonunda evin kapısına kadar geldiğimizde kalbimin ritimleri hızlanmıştı. Anneannem beni gördüğü saniye ağlamaya başladı ve sarıldı bana.
"Anneanne tamam, sakin ol bi daha yeni geldim."
"Ah kızııım, güzel Defnem, ne yaptın sen kendine." dedi gözü yaşlı bir şekilde sargılı elimi nazikçe tutarken. Elimi çektim ve sarıldım ona. Onu böyle gördükçe içim parçalanıyordu, anneannem bana bu hayatta böylesine değer veren, beni böylesine seven ilk insandı.
"İyiyim anneannem, gel içeri geçelim hadi. Abimle Nihan nerdeler ?"
"Burdayız." dedi Nihan salon kapısından belirirken. Abim arkasından eliyle bana selam verirken gülümsedim ve anneannemin koluna girip içeri geçtim.
"Geldi mi o kadın bidaha ?" dedim anneannemin yanına otururken.
"Hayır..." dedi Nihan kafasını eğerken.
"Abi ?" Mahçubiyetle bana dönerken 'efendim' dedi.
"Anlatacak mısın artık ?" Derin bir iç çekti ve 'evet' anlamında kafasını salladıktan sonra bir yandan parmaklarıyla oynarken bir yandan konuşmaya başladı.
"2 hafta önce kadar falan beni de kafede yakaladı, ben de ilk o zaman gördüm yani. Çok kızdım, bağırdım çağırdım ama gitmemek konusunda ısrar etti. Neymiş gitmek zorundaymış, herşeyi bize anlatacakmış bi fırsat verirsek..."
"İso sen de biliyodun yani." dedim sinirle İsoya dönerken. Bu bağlantıyı kurmak zor değildi, ikisi birlikte kafe işletiyorlardı ve birinin saçının teline zarar gelse diğerinin saniyesinde haberi olurdu. İso mahçup bir şekilde kafasını beni onaylar şekilde salladı.
"Bu kadın bi kere geldiyse bidaha gelir, bence konuşalım gitsin." Herkes şaşkınlıkla bana bakarken anneannem sessizliği bozdu.
"Defne haklı."
"Tamam..." dedi abim parmaklarıyla oynamayı bırakıp arkasına yaslanırken. Odaya sessizlik hakim olurken herşey ayarlanmış gibi zil çaldı. Hepimiz birbirimize baktık ve kapıyı açmaya ilk ben yöneldiğim için kimseyi beklemeden açtım. Tam da filmlerdeki gibi, kadın karşımdaydı.
"Defne..."
"Sadece 10 dakikan var, ne anlatacaksan anlat." dedim ve kapıdan çekilip içeri geçmesini bekledim. Nezaket amaçlı ayakkabılarını çıkarırken elimle durdurdum.
"Gerek yok." Gülümsedi ve çantasını sıkı sıkı tutarak içeri geçti. Odaya girmesiyle tüm gözler ona çevrilirken gözlerim ilk anneanneme döndü. Parmaklarını ağzına götürdü ve ayağa kalkarken ağladığını farkettim. Karşısına geçti ve birkaç saniye bekledikten sonra yüzüne bir tokat geçirdi. Saçlarımın rengini ondan aldığımı yeni yeni farkettiğim kadın elini yanağına götürdü ve ağlayarak kafasını kaldırdı. Anneannemin eli yavaş yavaş inerken birbirlerine baktılar, ve anneannem ondan beklediğim bir hamleyle sarıldı kızına. Kızmıyordum ona, kızmaya kimsenin hakkı yoktu. Kızıydı onun, canından, kanından bir parçaydı.
"Annem..."
"Sus." dedi anneannem bir yandan sıkı sıkı sarılırken.
"Özür dilerim." dedi fısıldayarak.
"Çok özür dilerim." diyerek tekrarladı. Anneannem sonunda ondan ayrıldığında gözyaşlarını sildi ve ciddileşti.
"Benim 4 tane çocuğum var, Defne, Serdar, Halil (defnenin dayısı), İnci (defnenin teyzesi). Bu kadar." dedi ve arkasını dönüp tekli koltuğa oturdu.
"8 dakikan kaldı." dedim ve oturması için işaret ettim. Derin bir nefes aldı ve bir çırpıda anlattı herşeyi.
"Ablam, İnci. Herşey o ölmeden önce başladı..." Parmaklarıyla oynamaya başlayınca huylarımın kime benzediğini de çözmeye başlıyordum.
"Ben eniştemle birlikte oldum." Gözlerini yumup gerçekliği reddetmeye çalışırken sözlerine devam etti.
"Hamile de kaldım. Ama ablam öğrendi ve, ve bebeğimi öldürdü." Anlattıkları karşısında kanım donarken herşey şaka gibi geliyordu.
"Canımız istedi bahanesiyle gittiğiniz o aniden olan tatil, tatil değildi..." dedi anneannem kafasındaki yapbozları birleştirirken. Karşımda acıdan kıvranan kadın anneanneme döndü ve onayladı onu.
"Hastahaneye kaldırıldım, o ara da ablamın hamile olduğunu öğrendik. Gözüm dönmüştü, bende-bende istedim bebeğinin ölmesini, ama yapamadım. Ablamın bizden gizlediği bir hastalığı vardı ve eğer bu bebek doğarsa o ölecekti. Öyle de oldu zaten."
"Kenan(defnenin babası), sen, ablan enişten hepiniz bu yüzden alalacele Amerikaya gittiniz, döndüğünüzde bir bebek, bir de ceset bu yüzden vardı..." Kadının ağlaması şiddetlenirken elinin tersiyle gözyaşlarını sildi.
"Onun çocuğunu kendi çocuğum gibi gördüm hep, bir saniye olsun ayırt edemedim. Ama daha fazla duramadım, eniştem tehdit etti beni. Onunla gelmezsem beni ve çocuğu öldüreceğini söyledi." Ağlaması gitgide şiddetlenirken gözlerim doldu, ama kafamı çevirmedim. O yere bakarken, ben gözlerinin içine bakıyordum.
"Babanız..." dedi ve abimle bana döndü.
"Öldükten sonra, tehditleri gerçeğe dönüşmeye başladı. Beni sizinle tehdit etti. Yemin ederim,sahip olduğum herşey üzerine yemin ederim ki isteyerek gitmedim. Zorundaydım, sizi kaybedemezdim." Abime döndüğümde gözlerinin dolduğunu farkettim ve her ne kadar zorlasam da gözümden akan yaşlara engel olamadım.
"Yıllar boyunca uzaktan hep haberlerinizi aldım, sonunda o adam öldüğünde de geldim işte. Çocuklar, Defnem, Serdarım..." dedi ve pişman gözlerle tek tek ikimizi de inceledi.
"Bir saniye olsun aklımdan çıkmadınız. Hep bu anı bekledim, bir kerecik olsun umudumu kaybetmedim ben. Biliyorum anlattıklarım çok ağır, anlaması çok zor ama alışacaksınız, anlayacaksınız, biliyorum. Son nefesimi verene kadar o anı bekleyeceğim."
"Süren doldu." dedim cümlesini bitirir bitirmez ve ayağa kalkıp gözyaşlarımı sildim.
"Özür dilerim..." dedi kalktıktan sonra ve hızlı adımlarla gidiyordu ki, kapıda duraksayıp bana döndü. Çantasından aceleyle çıkardığı kartı uzattı.
"Yalvarırım sana kızım, bir kerecik dahi olsun ara." Kartı sinirle elinden aldıktan sonra elimle kapıyı işaret ettim. Kartı cebime attıktan sonra derin bir nefes aldım ve yutkundum. Yavaş adımlarla içeri girerken herkes büyük bir şok içindeydi. Resmen romanlara konu olacak şeyler yaşanmıştı, bunları biz yaşamıştık. Sessizce koltuğun ucuna çöktüm ve kutsal soruyu sordum.
"Şimdi napıcaz ?"

Fiyuuuuuv, ayol bombelere doyamıyoruuuuummmm skkkksfhef İtiraf ediyorum, yazana kadar aklımda böyle şeyler yoktu birden ilham perilerim coştu hksjdefh Canlarım biliyorum bölüm Cuma gelecek dedim ama iki gündür çok fena hastayım, kafamı kaldıracak gücüm yoktu inanın ki, bugün sırf sözüm var diye kendimi toparladım ve yazdım birşeyler, umarım beğenirsiniiiiz.
Multimedia'daki Defne ve Serdar'ın annesi, yani Melek.
Arkadaşlar, giriş bölümünde can sıkıcı bir yorum aldım. Bir arkadaş 'sen ne biçim fansın Defneyle Sude liseden arkadaş değil' gibisinden şeyler söyledi, tekrar belirtiyorum ki dizinin tıpatıp aynısını kopyalamıyorum. Karakter isimleri ve şirket konusu aynıdır sadece, geri kalan herşeyi bana aittir.
Okuyan herkese kocamaaannn teşekkürler, sizleri seviyorum.
-Damla

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin