Bölüm 86 - Gidiyorum ?

2.3K 195 55
                                    

(BAŞLAMADAN ÖNCE ;
ÖNERİLEN BÖLÜM ŞARKISI ; EDA BABA - DUYANLARA DUYMAYANLARA)
"Defnem, güzel kızım, bak hazır kahvaltı seni bekliyoruz hepimiz. Hem bak kimler geldi, Sude geldi, Seda geldi, Sinan geldi, İso geldi, Ayşegül geldi..." Küçük bir çocuğu ikna etmeye çalışır gibi neşeli bir tonla konuşuyordu anneannem ama bende hiçbir değişiklik yoktu.
Ömer o kalkan uçakla gitmişti ve bende orada öylece kalakalmıştım. Bir sonraki uçak 7 saat sonraydı, tek bildiğimiz şey de Ömerin İsviçreye gidişi olduğu için, yani tam olarak nerde olduğu hakkında en ufak bir fikrimiz olmadığı için geri dönmek zorunda kalmıştım.
Artık kızamıyordum bile, sadece içimde böyle değişik bir duygu vardı, adını koyamadığım.
Ömer gideli 2 haftadan fazla olmuştu, ve tek bir haber dahi de alamamıştık. Sinan uğraşıyordu ama, benim tek bir ümidim dahi yoktu. Ömer eğer nerede olduğunu bilmemizi istemiyorsa, öğrenemezdik. Bunu biliyordum.
"Herkes senin için burada güzel kızım."
"Geliyorum." dedim ve elimdeki peçeteleri komidinin üstüne koyup üstümdeki depresyon kıyafetlerinden kurtuldum. Normal bir tişört jean spor ayakkabı kombini yaptıktan sonra salaş hırkamı da giyip saçlarımı taradıktan sonra indim aşağı.
"Günaydın, hoşgeldiniz." dedim ve tek tek herkesle sarılıp selamlaştıktan sonra hepbirlikte sofraya oturduk.
"Hepinize afiyet olsun çocuklar, öpüyorum hepinizi." dedi ve elindeki pazar arabasını alıp çıktı evden anneannem. Düşünceli anneannem benim ya, sırf rahat rahat konuşabilelim, ben biraz kendime gelebileyim diye bizi bırakıp çıktı.
"Nasıl oldun Defom ?" dedi İso elimi tutarken. Gülümsedim ve herkese açıklama amaçlı bir konuşma yaptım.
"İyiyim... Gerçekten daha iyiyim, bu hafta da zaten işe dönmeyi düşünüyorum. Yani zaten aslında evde hallediyordum işlerimi ama tabiki işyerinde olduğu gibi olmuyor..."
"Dönmeyeceksiin, çünkü gitmen gereken başka bir yer var." diyerek araya girdi Sude ve ardından da topu Sinana attı.

" diyerek araya girdi Sude ve ardından da topu Sinana attı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ömerin kaldığı hastaneyi öğrendim."
"Oha, nasıl ?!" dedim panikle gözlerim kocaman açılırken.
"2 haftadır buna uğraşıyordum zaten, en sonunda tanıdık manıdık derken bulduk işte bir şekilde. Geriye kalan da..."
"Senin gitmen." diyerek Sinanın cümlesini tamamladı Seda.
"Beni görmek istiyor mu bilmiyorum." dedim alnımı ovuştururken.
"Gider gitmez tüm bağlantıları kopardı, ya 17 gün oldu, insan 17 günde 1 haber vermez mi ya ? Zaten hiçbir şey anlatmadan gitti, belli istemiyor beni yanında."
"Hasta psikolojisi bu Defnecim, inan senlik bir şey değil. Tam olarak ne hastalığı olduğunu bilmiyoruz ama inan ki hastaların yüzde 95'inde görülen bir durum bu, etrafımdaki kimseye zarar vermeyim diye düşünerek hareket ederler, tek başına olurlarsa kimse zarar görmez olarak düşünürler. Ömerin her neyi varsa, sana çok ihtiyacı olduğu kesin. Her ne olursa olsun yanında olmalısın. Sevdiği birinin varlığını yanında hissetmek, onu hayata bağlı tutacaktır." Ayşegül gerçekten iyi bir psikolog, o yüzden söylediklerine karşı koymak çok da mümkün değil. Şuan buradaki herkesin Ömerle benim iyiliğimiz dışında birşeyler istemediğine emindim.
"E, gidiyorum ben o zaman ?" dedim içimde ümit tohumları yeşermeye başlarken.
Hayat bir şekilde önümüze hep engeller çıkarıyordu, yeni tuzaklar, yeni oyunlar... Önemli olan yılmamaktı. Vazgeçmemekti.
Biz Ömerle çok ağır şeyler yaşadık. İyi, kötü, yüzlerce şey geçti başımızdan. Çok acı çektik, çok üzüldük, çok ayrı kaldık... Bunların hepsinin bir karşılığı olmalıydı. Mutlu olmayı hak ediyorduk. Fazlasıyla hemde.
Dolayısıyla bunun için savaşacaktım. Kaybetmekten, koyvermekten, kaçıp gitmekten bıkmıştım artık. Ömerle bizim aramızdaki bu şey, savaşmaya, uğraşmaya değerdi.
Eşyalarımı toparladığımız gibi en yakın saate biletimi de ayarladık. Anneannem, abimler, işler, Barış kısımlarını hallettikten sonra bana kalan tek şey Ömeri bulmak, ve onu hayata döndürmek oluyordu. Bunun için de elimden ne geliyorsa yapmaya hazırdım.
17 gündür sanki kanım çekilmiş, bitkisel hayattaymış gibi yaşıyordum. Şimdi dönüp bakınca, bunun da hayatın önüme koyduğu engellerden biri olduğunu anlıyordum. Aşılamayacak tek bir engel varsa, o da kendimizdik. Kaybettiğim bütün ümitlerim, bütün heyecanlarım bir bir geri geliyordu. Yenilmeyeceğim, bu engel karşısında boyun eğmeyeceğim.
"Bir şey diyeceğim..." dedim havaalanındaki koltuklarda otururken.
"Kokuyu hisseden tek ben miyim ?" dedim midem ağzımda ayağa kalkarken. Çok fazla vakit geçmeden bir anda kendimi tuvalette içimde ne varsa çıkarırken buldum. İşin kötü tarafı, doğru düzgün hiçbir şey yemememe rağmen çok fena bir mide bulantısı hissediyordum.
"Defne, Defne iyi misin ?!"
"İyiyim, iyiyim..." dedim halsiz bir şekilde lavabodan çıkarken. Sude ve Seda panikle yüzüme bakarken zoraki bir gülücük attım.
"Gerçekten iyiyim, uçaktan korkuyorum ya çok gerildim, ondan oldu muhtemelen."
"Şey yapalım o zaman, ileride bir eczane var sana hemen bir ilaç alıp gelelim."
"Gerçekten iyiyim Sude ya, bakmayın öyle. Geçer şimdi." dedim ve zoraki ikna çabalarımla içeri döndük.
Herkesle tek tek vedalaştıktan sonra Sinandan en ince detaylarına kadar her şeyi öğrenip uçağa doğru yöneldim. Vakti gelmişti, ya her şeyin başlangıcına, ya da sonuna doğru gidiyordum...

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin