Bölüm 33 - Yalan Söyledim Ben Sana.

8K 388 111
                                    

DEFNENİN ANLATIMINDAN ;

"Sakinleştin mi biraz ?" Ömere suyu uzatırken kaşına baktım. Karşısındaki adam kendini savunmaya çalışırken bi tane patlatmıştı suratına.
"İyiyim." dedi ve suyu alıp önündeki masaya bıraktı. Ekip, getirmesini söylediğim pansuman malzemelerini bana verirken teşekkür ettim ve Ömer döndüm.
"Gerek var mı ya..." dedi elimdekilere bakarken. Kaşlarımı çattım sinirle.
"Var." dedim ve pamuğu kaşına tuttum. Canının yandığını belirtircesine irkilip surat ifadesi değişirken ellerimin titremesiyle durdum.
"Beni bırak, asıl sen sakinleştin mi ?" Ömer elimi kaşından çekti ve ellerinin arasına aldı. Titrek ellerimle derin bir nefes aldım, gerçekten çok korkmuştum.
"İyiyim ya birşeyim yok." dedim bakışlarımı yere çevirirken. Yanındaki sandalyeyi çekti ve oturttu.
"Hastalığın ne durumda ?" İç çektim ve bakışlarımı Ömer çevirdikten sonra cevap verdim.
"Tedavi oldum ama bu tedaviyle geçen birşey değil, ölene kadar benimle olacak. Ya hastalık demek doğru değil Ömer, sadece bazı olaylara sizden fazla heyecanlanıyorum ya da üzülüyorum ne biliyim korkup sinirleniyorum falan, o kadar."
"Özür dilerim, tutamadım ben kendimi bi an." dedi mahçup bir şekilde gözlerime bakarken. Gülümsedim ve gözlerine bakmaya devam ettim.
"Niye vurdun o adama ?"
"Gereksiz gereksiz konuştu işte."
"Gereksiz..." dedim gülmemek için dudaklarımı ısırırken. Kaşlarını çattı ve göz devirdi.
"Saçma yani işte zırvaladı birşeyler..."
"Son dediğin cümleyi duydum Ömer sağır değilim." Surat ifadelerimiz ciddileşirken sustu ve ellerini çekti. Sinir tepeme doğru yol alırken dilimle dudaklarımı ıslattım.
"Ömer napmaya çalışıyorsun ? Daha 2 gün önce beni..." Bi türlü açamadığım konuyu cesaret patlaması yaşayıp anlatırken Korayın gelmesiyle sustum ve sinirle Koraya döndüm.
"Ne vardı Koray ?!"
"Ay bağırma bana ! Bağıramazsın sen bana ! Bağırma ya bağırma !"
"Ay söyle ne söyliyceksen deli etme beniiiii !"
"Üf tamam be, viiiiihhhh, kurukız seni, sıska şeytan !" Kavgaya doğru yol alan konuşmayı Ömer sakinlikle durdurdu.
"Sadete gel Koray."
"Hayatım sadete siz geldiniz, hem de ne geldiniz. Bütün magazinciler gazeteciler dergiciler herkesçikler burdaydı, sizi çekip çekip gittiler valla."
"Bi bu eksikti, şimdi tam oldu." dedi Ömer sıkıntıyla arkasına yaslanırken. Sinirle nefes aldım ve ayağa kalkıp pansumanı Korayın saçmalamaları eşliğinde tamamladım.
"Sağol." dedi ve kalkıp ceketini giydi Ömer, bende çantamı aldıktan sonra arabaya doğru ilerledik.
"Kurukız yarın sabah gelir gelmez bizim şirkete geliyorsun daha senle röportaj yapılcak hayatım."
"Tamam Koray tamaaaaaam..." dedim hızla Ömerin arkasından ilerlerken.
"Ömüş geçmiş olsun tekrar hayatım görüşürüz..." Gerisini dinlemeden bindik arabaya.
"Şirkete mi geçiyoruz ?" Arabada oluşan gergin sessizliği bozan yine ve yine ben oldum. Birkaç saniye gözlerini yoldan ayırıp bana baktıktan sonra cevap verdi.
"Evet." Aldığım cevap karşısında sustum ve yolu izlemeye devam ettim. Hiçbir şey olmamış gibi işe gidecektik, mükemmel ya !
Verdiği son cevap, eve gidene kadar aramızda geçen son diyalog olmuştu. Ne ben tek kelime ettim, ne de o. Söylenecek birşey kalmadığından değil, kimse söylemeye cesaret edemediğinden, ikimiz de gerçeklerle yüzleşmekten kaçtığımızdan...
Bütün sinirimi ve gerginliğimi işe verdim tüm gün, öyle ki yemeğe dahi çıkmadım. Bugün Meleği abimler alacaktı kreşten, onlarda kalacaktı 2 gün kadar, Meleği gerçekten kendi çocukları gibi benimsemişlerdi. İşim bitene kadar bir tek Nihan aradığı zaman ara verip bir iki kelime konuştum, telefonu kapatır kapatmaz da işe geri döndüm zaten.
Bugün baya geçe kaldığım için kendim dönecektim anlaşılan, çıkmadan önce taksi çağırdım ve hazırlanıp çıktım şirketten. Şanslıydım ki çok beklemek zorunda da kalmadım...
Boğucu sorularla başbaşa geçirdiğim dakikalardan sonra geldiğimizi farkedince gerekli ücreti ödedim ve indim arabadan. Oldukça suratım asık bir şekilde eve ilerledim ve zile bastıktan sonra duvara yaslanıp bakışlarımı yere çevirdim.
Kapı çok geçmeden açılmıştı ama, Ömer tarafından değil. Kapının sesini duymamla bakışlarımı yerden kaldırdım ama gördüğüm manzara şok etkisi yarattı üzerimde.
"Aaıı, gelsene Defne." Allahım ben fazla çalışmaktan beyin devrelerimi mi yaktım acaba ? Yoksa farketmeden uyudum da şuan bir rüyada mıyım ?
"Defneeee ?" Gerçekliği kavrama çabamı o sinir bozucu ses bozdu.
"Ömer ?" dedim içeri ilerlerken. Elinde tavayla mutfağın girişinde belirdi ve 'hoşgeldin' dedi. Ulan sanki günlerdir bu evde kalan ben değilim de Fikret, rahatlığa bak.
"Geçsene Defne."
"Geçerim ben merak etme sen." dedim ve ceketimi çıkartıp çantamla birlikte sandalyeye yerleştirdim. Fikret tepkim karşısında şaşırırken kollarımı sıvadım ve savaş moduna girdim. Savaşı sen başlattın Galocuğum, kusura bakma.
"Ee ne diyoduk, çizimler..." dedi Fikret ve masadaki dosyayı tekrar eline aldı.
"Bunlar gerçekten çok güzeller, harika bir iş çıkarmışsın Ömer."
"Yanlız onlar benim çizimlerim Fikretciğim." dedim zafer kazanmış bir gülümsemeyle suratına bakarken. Kızarıp bozarmalarının arasında cevap verdi.
"Hııım şey, gerçekten müthiş Defne ellerine sağlık." Bir de o surat ifadesiyle gülümsemeye çalışmıyor mu, yerlere yatana kadar gülesim vardı şuan.
"Ömer seninkiler nerede ?"
"Ben Defneninkiler üzerine oynama yapacağım, ayrıca çizdiğim yok." Ömerden gelen cevap karşısında ağzım açık kalırken Fikretin daha da bozulduğunu fark ettim. Ne bekliyodun kızaaam meydanı boş mu sandın !
"Güzel şeyler çıkacağına eminim, böylesine mükemmel tasarımcım..." dedi Ömere hayranlıkla bakarken ve sonrasında beni sanki yeni görmüş gibi davranıp cümlesini tamamladı.
"Ha, tasarımcılarım var, daha ne olsun ?" Ebenin körü olsun şıllık seni.
Biraz daha iş konuştuktan sonra Fikretle Ömer yemeğe oturdular, bense yukarı çıkıp rahat birşeyler giydim ve etrafı toparladım biraz. Gerçekten o kadının ne sesini duymaya ne de yüzünü görmeye tahammülüm vardı ama ortamı da boş bırakamazdım sonuçta. Kadın mübarek kaplan gibi saldıracağı anı kolluyor.
Saçlarımı da tarayıp geriye attıktan sonra Nihanları arayıp hepsiyle, Melek dahil, konuşup iyi olduklarından emin olduktan sonra telefonu komidinin üzerine bıraktım ve ağır adımlarla indim merdivenlerden.
"Defne neden sende kalıyor ?"
"Evi tadilatta."
"Ne zaman gidecek ?"
"Niye soruyorsun ki ?" Konuşmalarını merdivenlerin son basamağından duymaya başlamış ve beni göremeyecekleri ama benim onları duyabileceğim bir noktaya ilerledim ve dinlemeye devam ettim.
"Hiç ya, merak ettim sadece önemli birşey mi falan diye."
"Birkaç güne giderler sanırım kesin değil daha."
"O zaman bana bi akşam yemeği borcun olsun. Başbaşa." O-H-A ! Cesaretin ırzına geçti lan kadın !
"O nerden çıktı ?"
"Bu akşamı beraber geçiririz diye düşünmüştüm, seni yakından tanımayı istiyorum Ömer." Tepemden sinir kaynar bir su gibi aşağı akarken başım döndü bir an ve duvara tutundum. Kalbimin atışlarını ağzımda hissederken Ömerin cevabını bekledim merakla.
"Bende isterim tabi ama..." Gerisini duyamadan, daha doğrusu ilk duyduklarımın etkisiyle daha fazla ayakta duramadım ve tutunayım derken sehpayı devirdim. Mükemmelsin Defociğiiim !
"Defne ?!" Ömer koşarak yanıma gelirken korkuyla yere baktım, kırılan birşey yoktu neyse ki.
"Dokunma." dedim ve kolumu geri çektim. Fikret arkadan belirince gitme fikrimden vazgeçip üzerine yürüdüm.
"Amacın ne senin ?!"
"Ne diyorsun sen Defne ?"
"Ya bırak be kimi kandırıyorsun sen kızım, biz kaç tane gördük senin gibilerden ! Yakından tanıycakmışmışmış ! Benim elim armut mu topluyo canısı, sen beni saf salak birşey mi zannettin ?"
"Sen Ömerin hiçbir şeyi değilsin. O yüzden bu kadar iddaalı konuşmasan iyi olur." Histerik bir kahkaha attım ve tırnaklarımı etime batırıp gözlerinin içine baka baka verdim cevabını.
"Ben Ömerin neyiyim canım biliyor musun ? Kızının annesiyim, onun duvarlarını kıran ilk insanım, ilk ve tek öğrencisiyim, hayatını paylaşmayı düşündüğü ilk ve tek insanım, hayatında gitme dediği ve böylesine güvendi ilk ve tek insanım, daha sayıyım mı ?"
"Bakalım Ömer öyle düşünüyor mu ?" Vereceklerime cevap bulamayınca Ömeri devreye soktu, şeytan kılıklı seni.
"Fikret, rica etsem gider misin artık lütfen fazla uzattın." Fikret yine kızarıp bozarma evrelerine geçerken içimdeki ateşi söylediği her kelime adım adım söndürdü.
"Ve lütfen bidaha sakın evime geleyim deme. Defile için çizimleri biz sana göndeririz, şirkete gelmene de gerek yok."
"Bu iş... Bu iş burada bitmedi ! Yazın bunu bi kenara." dedi ve çantasını alıp hızlı adımlarla çıktı evden. Sert bir kapı çarpmasından sonra Ömere döndüm, birkaç saniye birbirimize baktıktan sonra merdivenlere yöneldim, ta ki bir çift el beni tutana kadar.
"Kızgın mısın bana ?" Kolumu çektim ve Ömere döndüm tekrar.
"Evet kızgınım Ömer, ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum ve anlamadıkça daha da çok kızıyorum ! Karar ver artık ne yapmak istediğine bendeki de can bendeki de sabır yani !" Tekrar sinirle merdivenlere döndüm ve tekrar döndürüldüm ama bu sefer aramızda nefeslik mesafe kalacak kadar yaklaştı bana.
"Sevmek herşeyi çözmüyormuş dedim ya sana o gün..." dedi ve gözlerimin içine bakıp yutkundan sonra konuşmaya devam etti.
"Yalan söyledim ben sana. Ben asıl sensiz yapamıyorum, üzgünüm, üzgünüm çünkü hala deliler gibi seviyorum seni."


Yaaa Ömüşşşşş helal olsun yakışıklıma be, sonunda kız aaayyy !
Bebeklerim, biricik yazarcığınız sırf size söz verdiği için doğumgününde bile bölüm atıyor, kıymetinizi bilin haaa :)
Bakmayın neşeli durduğuma, İstanbuldaki patlama bir hayli can sıkıcıydı, ha bir de Güneşin Kızları'nın final olması... Neye üzüleceğimi şaşırmış durumdayım resmen ya :( Allah Kiralık Aşk'ın sonunu benzetmesin inşallah, bu saçmalamayla devam ederse gerçi sonumuz belli ama, hayırlısı bakalım...
Okuyan herkese kocamaaan teşekkürler, sizleri seviyoruuuum.
-Damla

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin