Bölüm 4 - Ömer Bırak !

17.5K 723 107
                                    

Şirket ortamına girdiğimiz an tekrar eski soğukluğuna kavuşan bir Ömer Bey vardı karşımda. Yol boyunca konuşmuştuk aslında, o sürücü koltuğunda, bense yanındaki koltuktaydım. Beni tanımak için farklı farklı sorular sorup açıklamam için gerekli zamanı da vermişti.
Normalde insanlara güvenen ya da birşeyleri bu kadar rahatlıkla anlatabilen biri değildim, bu küçüklükten gelen bir huydu. Annemden beri kimseye güvenmezdim.
Bunu Ömer Beye de anlatmıştım. Bana ailemi sorduğumda dolan gözlerim karşısında endişelenmişti bile. Hemen torpidoyu açıp mendil uzattıktan sonra benim için meraklanan gözlerini görmeme izin vermişti. Teşekkür ettikten sonra kendimi toparlayıp ağlamamak için dişlerimi sıka sıka konuşmuştum.
Babamı 7 yaşımda kaybettiğimi, babamla birlikte şirketlerini de kaybettiğimizi, ve annemin buna dayanamayıp, parasızlığa dayanamayıp 8 yaşımda beni bırakıp gittiğini. Anneannem olmasaydı şu an muhtelemen sokak aralarında sürünüyor olurdum.
Bir de abim vardı tabi. Aramızda 3 yaş olmasına rağmen o benim kardeşim gibiydi. Çoğu zaman onu ben toparlardım, eksiklerini ben tamamlamaya çalışırdım. O da aynı şekilde tabiki.
Daha 10 dakika önce söylediğim her kelimeyi beyninin bir köşesine not edip pür dikkat beni dinleyen Ömer Bey, eski soğukluyla odasında önüne bıraktığım evraklarla uğraşıyordu şu an.
Kaç kez dilimin ucuna gelse de tek kelime soramadım ona, bir şekilde frenledim kendimi hep. Ama klasik ben işte, sanki birşey varmış gibi kıvranan surat ifademi gizleyemiyordum.
Hayranlıkla onu izlediğim sıralarda aniden dosyanın kapağını kapattı ve bana uzattı.
"Tamamdır."
"Teşekkürler Ömer Bey." dedim ve dosyaları alıp kapıya yöneldiğim sırada aniden durdum ve tekrar Ömer Beye döndüm. Yaptığım hareketi topuklularım sayesinde duymuş olacak ki kafasını kaldırıp bana baktı.
"Birşey mi vardı Defne ?"
"Iııı... Şey..." dedim ve gözlerimi yumdum.
"Hayır, hayır yok." dedim ellerimi yumruk yaparak. Tam çıkacağım sırada aniden suratıma kapanan kapıyla irkildim ve arkama döndüm.
Ömer Beyle aramda 1 nefeslik mesafe vardı sadece. Gözlerimi kocaman açıp ona baktığımda atan kalbimin sesini duyduğuna emindim. Resmen heyecan karışımı korkudan kesik kesik nefes alıyordum.
"Arabada sorduklarım, seni tanımak içindi. Asistanımsın sonuçta. Bilmem gerekir." Gözlerimin içine bakarak konuştuğundan ne dediğini tam olarak anlayamamıştım bile. Kafamı 'tabiki' anlamında sallamakla yetindim.
"Çıkabilirsin." dediğinde bir saniye bile tereddüt etmeden dönüp kapıyı açtım ve o da hiçbir şey olmamış gibi yerine geri oturdu. Kapıdan çıkar çıkmaz odama girip bir elimi masaya yasladım, diğerini de kalbime. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra gözlerimi açar açmaz gördüğüm manzarayla bir kez daha rezil olmuştum.
O aradaki bir tanecik camı unutup burda spastik spastik hareketler yapıyordum, adam da beni gülerek izliyordu tabiki !
Yutkundan sonra hızla odadan çıktım ve kendimi lavaboya attım. Ellerimi aynanın önüne yasladıktan sonra kendime baktım. Resmen daha bir beyazlaşmıştım, hayalet görmüş gibiydim birnevi. Ben derin derin nefesler alıp kendime gelmeye çalışırken içeri İz Hanım girdi.
"Ne kadar çok karşılaşıyoruz bugün Defne." dedi ve çantasını yanıma koyup içerisinden en az 100 dolar olduğunu tahmin ettiğim rujunu çıkardı. 'İnsanın sevmediği ot burnun dibinde bitermiş' dedim kendi kendime ve zoraki bir şekilde gülümsedim. İz Hanım ne ara sevmediğim insanlar kategorisine girdi sorusuyla boğuşurken aynadan bana baktı.
"İyi misin ?"
"Evet ya bir an öyle çarpıntı geldi sıcak malum."
"Pek sıcaktan gelen bir çarpıntı gibi durmuyor." Saçlarımı geriye attıktan sonra güldüm.
"Öyle öyle merak etmeyin." Bana bakmayı kesip rujunu çantasına attıktan sonra saçlarını son bir kez düzeltip çantasını eline aldı.
"Merak edilecek bir durum yok tatlım." Hızlı ama sert adımlarla çıktı ve bense arkasından bakmakla yetindim. Daha geleli 2 gün olmasına rağmen şirkette olaylar bitmiyordu. Sabır çekip odama ilerlerken tanımadığım bir simayla karşılaştım. Uzun bir süre beni süzdü ve gülümsedi.
"Selam kuru kız, yenisin herhalde."
"Evet, Defne ben." dedim gülümseyerek ve elimi uzattım.
"Ömüşün asistanı sensin demek..." dedi ve elimi sıkıp kendi kendine yan gülüşler attı.
"Evet, ta kendisi. Siz ?" Sanki pi sayısının açılımını sormuşum gibi bana döndü ve gözlerini kocaman açtı.
"Hayatım bir an çıkaramadın herhalde, Koray ben, Koray Sargın." Hafızamı zorlamasam da tanımadığımı belirtecektim ki, cümleleri beni susturmaya yetti.
"Tamam canım tamam özür dilemene gerek yok olur böyle şeyler, e sen malum baya zayıf da birşeysin yemek yememekten oluyo hep bunlar arada birşeyler ye bari de beynine az bi kan man bişey gitsin. Ay dur oyalama beni kızım işim var benim aaa ne çok konuştun..." Şaşkın gözlerle arkasından bakarken şirketin manyağıyla da tanıştım dedim kendi kendime ve odama geçtim. Gözlerim direk karşıya kilitlenirken beni farketmediğini anlayıp iç çektim. O sakalları, konsantre olduğunda belirginleşen göz damarları ve çatık kaşları...
Kız Defne ne diyon sen !
Tövbe yarabbi diyerek kendime geldim ve öksürüp saçlarımı geriye attıktan sonra Ömer Beyin imzaladığı evrakları çıkışta Nazlıcana iletmek üzere bir köşeye ayırdım. Yarın yapılacak işleri gözden geçirirken bir yandan programı ayarlıyordum.
Önce kahvaltı, 8.30'da Yasemin Hanım ve Koray Beyle toplantı, öğle yemeği, konsept seçimleri için toplantı, ve son olarak da yeni sezon ayakkabıları hakkında tasarımcılarla kısa bir görüşme.
Söylemesi kısa sürse de, yani tabi çok kısa sürmese de yapması daha da bir zordu. Ömer Beyin toplantı yapacağı kişileri tek tek bilgilendirmek üzere odamdan çıktım ve öğle yemeğine kadar da dönemedim.
Yemek için Sudeyle anlaştıktan sonra Yasemin Hanımın da bize katılacağını öğrenmenin birnevi üzüntüsünü yaşıyordum. Sonuçta tanıdığım biri değildi ve tanımadığım insanların yanında rahat yemek yiyemezdim.
"İyi anlaşacaksınız merak etme. Yasemin sert görünse de aslında çok iyi bir kalbi vardır. Hah, iyi insan da lafın üstüne geldi." Sude asansörü beklediğimiz sıralarda moralimi düzeltmeye çalışırken Yasemin Hanım geldi.
"Merhaba." dedi ve bana elini uzattı.
"Yasemin ben."
"Defne, Ömer Beyin asistanı." Birbirimize gülümsedikten sonra asansöre bindik ve ısınma turları başladı.
Yemekten sonra anladım ki Sude haklıymış. Dışarıdan çok sert ve egolu görünen Yasemin, evet, şirket dışı ortamlarda böyle dememi o istemişti, aslında çok tatlı biri çıkmıştı. Korktuğum kadar da kötü değilmiş yani.
Şirkete girip odalarımızın bulunduğu katlara çıkarken daha asansörden gelen bağırma sesleri endişelenmemize yetmişti.
"Ben sana bu kız benim işlerime karışmayacak dedim ! Yasemin ve Korayla toplantın benim mekan işlerimden daha mı önemli sanki ?!"
"İz, odama !" Ömer Bey adeta kükremişti ama İz Hanım bir adım bile atmadı.
"Hayır, kendi de duysun işte ! Başrol oyuncumuz burada !" Tüm dikkatler bana çevrilirken yutkundum ve meraklı gözlerle Ömer Beye baktım.
"Sen Defne, sen geldiğinden beri Ömeri doğru dürüst göremiyorum ! Yarın mekan işlerini konuşmam lazım dedim ben sana ! Ama sen ne yap-"
"İz Hanım, siz bana öyle birşey söylemediniz."
"Bak bir de yalan söylüyor ! Azıcık utanma olur insanda ya."
"Ee ama yeter ! Ne yalanı, siz neden bahsediyorsunuz ?!"
"İkiniz de odama !" Ömer Bey kapıyı sertçe açıp İz Hanımı kolundan sürükledi ve arkasından gelmem için bana da işaret yaptı. Herkes pür dikkat bizi izlerken çantamı ve ceketimi Sudenin eline tutuşturdum.
"İz, birdaha böyle birşey yapmaya kalkışırsan..."
"Ee, ne olurmuş ?"
"Kovulursun."
"Hadi ya, kim için ? Aile terbiyesi alamamış asistan kız için mi ?"
"İz !"
"Aa dur, yoksa annenle babandan hiç mi ders alamadın ?" Sinir katsayım giderek artarken gözlerimin dolmasına engel olamadım.
"Sus." dedim dişlerimin arasından.
"Aaa ama yazık sana... Kızım, sen annenden yemek dersleri alırken ben 2.üniversitemi bit-" Bu saçma konuşmasını bölen benim tokadım olmuştu. Tam saçlarını koparmaya yönelecektim ki Ömer Bey tuttu.
"Ömer Bey bırakın !"
"Defne sakin ol bi dur !"
"Terbiyesiz !"
"Asıl terbiyesiz sensin be ! İki üniversite bitirmişmiş ! Sen daha insan olamamışsın ne üniversitesi ! Allahın egoist bencil karısı ! Gel buraya kaçma !"
"Defne dur dedim !"
"Ömer Bey bırakın !" İnatla kolumu çekiştirirken o da inatla kolumu bırakmadı. İz yavaştan yavaştan kaçmaya başlarken kendimi tutamayıp tüm gücümle bağırdım.
"Ömer bırak !"
Evet, bu sefer bileklerimi tutan elleri bellerime geçmişti.
Ve beni susturan şeyse dudakları olmuştu...

Anooovvv, bomba bomba bomba. Ömer napıyon sen kız ejdkkefgg Ama nasıl da iyi susturdu Defneyi skdkekfg
Arkadaşlar, size bir sorum olacaktı. Hikayeyi gerçekten beğeniyor musunuz ? Yani okurken olaylar zihninizde canlanıyor mu ? Şunu şunu değiştirsen iyi olur diyebileceğiniz neler var ? Yanıtlarsanız çoook sevinirim.
Okuyan herkese kocamaaaannn teşekkürler, sizleri seviyorum.
-Damla

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin