Bölüm 50 - Gülümseme Sebebimsin...

5.7K 241 95
                                    

2 GÜN SONRA
ÖMERİN ANLATIMINDAN ;
"Defne hadi amaaa geç kaldık !"
"Ay tamam geldim geldiiiim !" dedi merdivenleri hızlı hızlı inerken. Son basamakta dengesini kaybedince hızla koştum ve belinden tutup kaldırdım onu.
"Dikkat et, sakar kızıl."
"Ya of acele ettiriyorsun beni hep ondan şooldu." dedi üstünü başını düzeltirken. Sırıttım ve elimdeki kolye kutusunu Defneye uzattım.
"Bunu unuttun."
"Yoo benim değil bu ?" dedi kutuyu elimden alırken
"Haa öyle mi, şey unutmuştur o zaman, tamam..." Defnenin gözleri gitgide açılırken gülmemek için yanağımın içini ısırdım.
"Şey kimmiş şey ?"
"Yok ya önemli değil, hem o değil de öbür şey de olabilir şimdi tam hatırlayamadım." Sinirinden kırmızıya dönerken bakışlarımı kaçırdım yoksa kesin kahkahayı patlatacaktım.
"Verirsin sen kolyesini şey'ciğine !" dedi ve kutuyu hızla elime tutuşturup evden sinirle çıkıyordu ki kolundan tutup gitmesini engelledim. Oğlum Ömer tut kendini, gülme gülmeee...
"Ama açıp bi baksaydın ?"
"Ya neyine bakıyım Ömer neyine ?!" dedi ve bir yandan söylenirken bir yandan da sinirden gözü dönmüş bir şekilde kutuyu açtı.
Kolyeyi görmesiyle birlikte gözleri faltaşı gibi açılırken sustu ve birkaç saniye kolyeyle bakıştılar.
"Ama bu... Dünki kolye !" dedi aniden bana dönerken.

Dün birlikte ev için alışverişe çıktık, yani mutfak malzemeleri falan filan, Defne sağolsun koskocaman bir AVM'nin önüne dikti bizi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dün birlikte ev için alışverişe çıktık, yani mutfak malzemeleri falan filan, Defne sağolsun koskocaman bir AVM'nin önüne dikti bizi. Bütün akşamı orada geçirdik, gez gez bitmedi ki hiçbir yer. Ama güzel olmuştu ya, eve birsürü şey almıştık, baya da eğlenceliydi zaten. Tabiki ve tabiki Defnenin 'ay ohaaa' diyerek cama yapıştığı kolyeyi de unutmamıştım. Kaşla göz arasında gittim aldım kolyeyi, eminim ki çok yakışacak Perikızıma...
Hafif sırıttım ve onu izledim sadece.
"Ya Ömer, yedin beni resmen !"
"Yok, yemedim daha, o sonraya." Bunları söyleyip bide üstüne göz kırpınca eli ayağına dolandı ve hafif öksürdükten sonra direk konu değiştirdi. Her zamanki Defne işte...
"Ama bu çok güzel, ya sen ne zarif bir adam çıktın ya ! Ömer İplikçiye de bak sen, adama öküz dedik odun dedik adam romantik çıktı ! Vay anası be..."
"Ne ?" dedim kahkahamın arasından.
"Ne ne ?" dedi önce anlamayıp ama sonradan kanı çekilmiş gibi donakaldı ve suratıma öylece baktı.
"Ben onları sesli söylemiş olamam dimi ?"
"Demek odun, öküz diyordun ha..." dedim sinirlenmiş gibi gözükerek. Bu hâlim onu iyice panik yaparken keyiften yerlere yatacaktım.
"Yaaa Ömer işte şey yani başta teeee en ilk başlarda, yani baş ama ne baş üüüüf hatırlamıyorum bile yani o kadar baş..."
"Tamam, tamam sakin... Hem sakar hemde panik bir perikızısın." Söylediklerim karşısında gözlerinin içi gülerken hafifçe tebessüm ettim ve bende dayanamayıp elinden aldım kolyeyi.
"Dün buna o kadar güzel bakıyordun ki, kıyamadım."
"Ömer, ben... Ben çok teşekkür ederim." dedi ben kolyeyi boynuna takarken.
"İşte şimdi tam bir perikızı oldum sanırım." dedi içten bir gülümseme yollarken.
"Ay ben daha fazla dayanamıycam sarılcam ya..." dedi ve incecik kollarıyla sarmaladı beni. Yüzümdeki gülümseme bir saniye olsun sönmezken saati görmemle birlikte evden fırladık.
"Ya Ömer, en sevdiğin şarkı ne ?" Kırmızı ışıkta durmanın verdiği rahatlıkla Defneye döndüm.
"Hmm, zor soru..." dedim düşünürken.
"Hepsini söyle o zaman. Yani en sevdiklerini en azından söyle."
"Yabancı olarak Arctic Monkeys'in Do I Wanna Know diye bir şarkısı var, tam bir efsane. Onun dışında Ocean Drive çok severim, Cheap Thrils var mesela, yeni sayılır bunlar... Sonraaa, türkçe olarak... Duman severim, bide Pera var tabi. Ee Sıla'yı da es geçmemek lazım..."
"Ayyy Pera mı !" dedi heyecandan gözlerinin içi gülerken. Yeşil ışık yanmasıyla birlikte tekrar gazladım.
"Yani öyle çok şarkısını bilmem ama dinlediklerim çok güzeldi. Ağla diye bir şarkısı var mesela, Hâla var..."
"Seni Kaybettiğimde var." dedik aynı anda. Defne resmen pamuk şeker görmüşcesine -evet geçen iki gün içerisinde çok sevdiğini öğrenmiştim- sevinirken güldüm bu hâline.
"Ya ben Pera'ya bayılırım, bütün albümleri şarkıları herşeyleri var bende ! Ayyy çok sevindim şuan !" Sevinmek ki ne sevinmek yani...
"En sevdiğin renk ?" dedi saniyesinde modu değişip meraklı gözlerle bana bakarken.
"Ee... Mavi sanırım." dedim kaşlarımı çatıp. En'leri seçmekte hep zorlanmışımdır, bir değil birden çok sevdiğim şey var çünkü.
"Yemek ?"
"Pazı Sarması, Patatesli Börek... Ha bide Mantı !" Bu soruyu kolay cevaplamıştım, diğerlerine göre seçmesi daha kolaydı sanki.
"Film ?"
"Aşk ve Gurur."
"Kitap ?"
"Milena'ya Mektuplar, bide Aşk ve Gurur. Ee ama hep sen sordun biraz da ben sorayım."
"Ay tamam sor." dedi heyecan yaparken. Ya bu kız nasıl birşey böyle ya...
"En sevdiğin renk ?"
"Kırmızı, ay ama Mor da var."
"Film ?"
"Ayyy onu seçemem ama son zamanlarda izlediğim en iyisi Delibal'dı. Ya bak gene kötü oldum..." Yavaştan gözleri dolarken torpidodaki peçeteyi alıp uzattım ona. İçerisinden bi tane çekip alırken hemen konu değiştirdim yoksa kesin ağlardı.
"En sevdiğin yemek ?"
"Mantı ve Patates Kızartması tabiki ! Haa ama Krep de severim. Kaşarlı Köfte de var aslında. Ayyy tabi bide İskender var ! Haa dur unutmadan, Pazı Sarması da var."
"Oo desene işim zor..."
"O ne demek öyle ?" dedi garip bir ifadeyle bana bakarken. Yüzüme hafif bir tebessüm yetleştirip birkaç saniyeliğine ona döndüm.
"E nasıl doyurucam ben seni, o kadar çok şey seviyorsun ki... Ohooo, iflas ederim ben kesin." Başta gülümseyerek söylesem de sonradan son söylediklerimin farkına varıp gülmeyi kestim yavaşça. Defne de başta gülümsese de gülmeyi kestiğimi görünce o da sustu ve elleriyle oynamaya başladı.
"Ya Ömer, daha hiçbir şey bitmiş değil ki... Hem bak ne güzel işler çıkıyor, herkes harıl harıl çalışıyor. Daha kooooskoca 16 günümüz var, son saniyeye kadar çabalamaya devam." Arabayı park ettikten sonra Defneye döndüm ve insanın içine huzur dolduran gülümsemesini izledim.
"Ya ama bakma öyle valla kötü oluyorum. Asma suratını."
Gülümsedim ve elini öptüm nazikçe. Gülümsemesi genişlerken 'hadiii' demesiyle arabadan indik ve şirkete girdik.

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin