Bölüm 8 - Kızım, Hiç Değişmemişsin...

14.1K 509 64
                                    

Güntaç Özdemir - Ecel
ile dinlemeniz tavsiye edilir.

ÖMERİN BAKIŞ AÇISINDAN

Yol boyunca susmuş ve öylece radyoda çalanları dinlemiştik. Birşey söyleme, açıklama yapma eşiğinden defalarca dönmüştüm ve kendimi tutmayı başarmış oldum. İnerken teşekkür etti ve gözlerime bakmamaya özen göstererek evine girdi. Ben baktığım için kırılan kalbinin yansıması olan gözyaşlarını görmüştüm. Niye bilmiyordum ama birbirimize fena hâlde tutulmuştuk gibiydik. Çok bir zaman geçmemişti evet, ama vardı birşeyler. Daha benim bile çözemediğim birşeyler...
Rahatlamak amaçlı duşa girdikten sonra masamın başına oturdum ve bütün çizimlerim boyunca Defneyi düşündüm. Elimde değildi, aklımdan çıkmıyordu.
Ama yapamazdım.
Hayatında hiç kırılmadığı kadar kırardım onu. Ben buydum, kimseye ciddi anlamda güvenmez ve herkese nasılsa gidecek gözüyle bakardım.
Ama Defnenin gitmesini de istemiyordum.
Kendi kendimi kaosa sürüklerken Defneye gel benimle diyemezdim.
Ne kadar dillendirmek istemesem, İz de vardı. Defneye dünyayı dar ederdi. Hırsı yüzünden yapabilecekleri aklıma geldikçe çıldırıyordum.
Kalemi fırlattıktan sonra sinirle kalktım ve odama yönelip kendimi yatağa attım. Sürekli kendimi kontrol etmeye çalışmaktan, sürekli plan yapmaktan, kasmaktan yorulmuştum...

DEFNENİN BAKIŞ AÇIŞINDAN

Alarmın sesiyle gözlerimi zorla açmaya çalışırken aklıma gelen ilk şey dün olmuştu. Unutmaya çalıştıkça daha çok beynime kazınıyordu herşey.
Hayatımda gördüğüm en karışık insandı. Sanki çıkışı olmayan bir labirentte inatla bir çıkış yolu arıyor gibiydim. Biliyordum olmadığını, hep burada tıkılı kalacağımı ama deniyordum işte. Buna değip değmeyeceğini, niye yapıp yapmadığımı bilmeden üstelik.
Geç kalacağım korkusuyla kalktım ve bulduğum ilk elbiseyi üstüme geçirip saçlarımı da hallettikten sonra bütün gece ağladığım için şişen gözlerimi zar zor kapattıktan sonra hızla çıktım evden.
Eve geldiğimde derin bir nefes alıp kapıyı açtım ve nasıl istiyorsa öyle davranacağıma dair söz verdim kendime. Herşeyden önce patronumdu, söz hakkı onundu. Kendi kendime şarkı mırıldanırken arkama dönüp onu görmemle duraksadım ve yutkundum. O da gözlerimin derinliklerine odaklanırken kafamı salladım ve boğazımı temizleyip bardağı da tepsiye koydum ve tepsiyi de masaya.
"Kahvaltınız hazır, ben arabadayım." Kafasını 'tamam' anlamında salladıktan sonra çantalarımı alıp çıktım.
Yoğun bir günün bizi beklediği şirkete girdiğimiz saniyede anlaşıldı. Herkes etrafta deli gibi koşuşturuyor, kimse birbirini görmüyordu.
"Noluyo ya ?"
"Katalog çekimleri." dedi Ömer Bey odasına girdikten sonra. Peşinden girdikten sonra kapıyı kapattım ve ceketini çıkarınca gözlerimi kocaman açtım.
"Biz de gidiyoruz, söylemeyi unuttum dünki şeylerden sonra."
"Ben de diyorum bu adam nasıl tüm gün boş olur..."
"Anlamadım ?"
"Tabi diyorum, tabi."
"Sen çık, ben geliyorum." Cevap verme gereği duymadan kapıyı kapattım ve odama girip gerekli malzemeleri aldıktan sonra koşuşturanlara yardım etmeye çalıştım. Sonunda herşey bittiğinde Ömer Bey de çıktı.
"Malzemeler hazır mı arkadaşlar ?"
"Evet Ömer Bey."
"Gidelim öyleyse." Herkes çantalarını vs. eşyalarını hızla alıp Sinan Beyin bize orada yetişeceğini söyledikten sonra çıktık ve arabalara dağıldık. Ömer Bey patronum olduğundan dolayı mecburen onun arabasına binmiştim. Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından sessizliği radyo bozdu.
Süper cidden, tam filmlerdeki gibi ortama uygun müzik.

Gel beni kendinden mahrum etme ne olur
Bu hayat sen yoksan zehir olur
Duy beni duy ne olur
Dön bana dön ne olur
Aşk dediğin elbet bir yol bulur...

Daha fazlasına izin vermeyen Ömer Bey bakışmalarımız arasında radyoyu kapattı.
"Çok yoğun bir ortam olacak, eğer yorgunsan falan, yani ne bileyim, yardım etmek zorunda değilsin."
"Yo, gayet iyiyim." dedim iğneleyici bir ses tonuyla.
"Demi, iyi olmamak için sebep mi var ?"
"Aynen öyle." Birbirimize laf sokmalarımızın arasından Yasemin Hanımın arabasının arkasında durduk ve tüm dikkatimizi işe verdik.
Ordan oraya koşuştururken 3 saatin geçtiğini sonunda kendimi sandalyelerden birine atıp telefonu elime aldığımda farketmiştim. 'Oof, ay öldüm ben öldüm, kesin öldüm' diye söylenirken kafamdan aşağı bir su uzatıldı. 'Tövbe bismillah' derken Ömer Bey kendini belli etti.
"Ha siz miydiniz..."
"Baya koşuşturdun, ye birşeyler bayılacaksın."
"Çok mu umrunuzda ?" Suyu masaya koyarken gözlerine sinirle baktım ama o sırıttı.
"Evet, asistanımsın, ve bu da benim umrumda. Oldu mu ?"
"Dönünce yerim ben birşeyler, sağolun." Karşımdaki sandalyeye oturdu ve dudaklarını kemirmeye başladı. Tam konuşmaya hazırlanırken arkadan gelen 'Ömüüş' sesi herşeyi bozmuştu.
"Ömüşşşş, hayatıııım, yengen geldiiii." Ay Neriman Hanım, ay biz bittik, ay biz bu sefer kesin öldük. Gülümseyerek ayaklanırken ikimizi de öptü ve hemen karşımıza yerleşip konuya girdi.
"Ayyy Ömüüş, ya Sude çok üzgün kuşum, konuşmuyormuşsunuz ikiniz de onunla..."
"İkimiz de ?" dedim ve Ömer Beye döndüm.
"Ay siz ikiniz işte hayatım, tamam kovsun beni Ömer önemli değil ama bi kerecik dinlesinler beni dedi."
"Kovsun beni Ömer ?!"
"Defne kızım sen biraz safoz musun nesin, bi bölüp durma." Şaşkınlıkla Ömer Beye dönerken kafasını eğdi. Ömer Sudeyi benim için kovmuş muydu ?!
"Yengecim, konuşulacak birşey yok. Sudenin yaptığının mantıklı bir açıklaması hele hiç yok. Dinlemek istemiyoruz." Şaşkınlığım iyice artarken elimi tuttu.
"Defneyi üzen, beni de üzmüş sayılır. Bilirsin, üzüldüm mü affetmem." Tamamen şok seviyesinin en üstlerine atlarken Neriman Hanımın sinirden gözü atmaya başladı.
"A-ama Ömüş bak-"
"Yengecim, kalbini kırarım, uzatma." Neriman Hanım sus pus otururken ortamın havası yine değişti.
"Ay kurukız burda mıydın, bende diyorum bu kız- A,ay,aayy kız sen Ömüşün elini mi tutuyosun ? Ay kız bombelere gel !"
"Koray bi sakin."
"Ay Ömüş ne sakini, ıyh sen kurukıza bak, ayol kız senden de hiç beklemezdim."
"Neyi tam olarak Koray Bey ?" dedim garip bir surat ifadesiyle Koray Beye dönerken.
"Ömüşü etkilemeni hayatım neyi olacak. Ay kız az değilmişsin sen de ıhıhıhıhhh. Neyse hayatım ben detayları senden sonra ayrıntılı bir şekilde alırım."
"Koray niye gelmiştin sen ?"
"Ay Nöroya geldim tabiki şekerim neye gelicem, kız Nörom ben bunlardan seni unuttum. Ay lafa tuttunuz beni kuşumu ilgisiz bıraktım ben. Amma da çene varmış sizde aaa..." derken Neriman Hanımla Koray Bey uzaklaştılar ve bende elimi çektim.
"Oyun, malum..."
"Biliyorum." diyerek kestirip attım ve dayanamayıp suyu içtikten sonra iş yaparken topladığım saçlarımı açtım ve toparlanmaya başladım.
"Defne biraz konuşalım mı ?"
"Tabi Sinan Bey." dedim kafamı kaldırıp Sinan Beye baktıktan sonra boşta olan bir diğer sandalyeye oturdu ve Ömere de gülümsedi.
"Sudeyle ilgili konuşacağım ama lütfen bi dinle, hemen kestirip atma." Tam itiraz edecektim ki eliyle durdurdu.
"Lütfen."
"Tamam, sizi dinliyorum." dedim ve çantamı tekrar masaya koyup Sinan Beye odaklandım.
"Sudenin bunu niye yaptığını bilmiyorum."
"Neyi ?" dedim tam kestirememişcesine.
"İzle neden anlaşma yapıp sizi böyle bir oyuna soktuklarını bilmiyorum, anlatmıyor."
"Gerçekten ilgilenmiyorum Sinan Bey."
"Defne, ben Sudeden ayrıldım." Şoka girmiş bir vaziyette elimi ağzıma götürdüm ve bağırdım.
"Oha, ne ?!"
"Bu yaptıklarının ilki değil, bardağı taşıran son damla oldu sadece. Ben aslında buraya başka birşey demeye geldim." Göz ucuyla Ömer Beye döndüğümde dudaklarını kemiriyor olduğunu farkettim ve boğazımı temizleyip konuşması için işaret verdim.
"Bak az çok bir vakit geçirdik şirket öncesinde ve gerçekten tanıdığım kadarıyla müthiş bir insansın, seni kaybetmek istemem."
"Çok sağolun Sinan Bey, siz de öylesiniz." İçten bir tebessümle sözlerine devam etti.
"Sude sen şirkete girerken çizimlerinden de bahsetti."
"Ha o mesele, ya Sinan Bey siz ona bakmayın o kadar da yetenekli değilim Sude göz boyamak için falan yazmıştır yoksa ben kim çizim kim."
"Çizimlerini bizzat gördüm Defne, çizimlerindeki ışığı da gördüm."
"Defne ve çizim ?" Dakikalardır süren sessizliğini bozan Ömer Bey sonunda lafa karışabilmişti.
"Ömer gerçekten görmen lazım, abi bu kız çok yetenekli !" Utançla kafamı eğdikten sonra Ömer Beyin o çarpık gülüşlerinden birini attığını göz ucuyla görmüştüm.
"Yarın getir de bir de ben göreyim şu meşhur çizimlerini."
"Peki Ömer Bey, siz nasıl isterseniz."
"İşte bu beeee, bomba bir tasarımcı geliyor Ömer, bence şimdiden sana rakip oldu bile !" Sinan Bey ayaklanırken güldüm.
"Yok daha neler..." Sinan Bey veda edip gittikten sonra etraftaki koşuşturmaca da bitmek üzereydi. Daha fotoğrafları görmemiştim ama şimdiden muhteşem gözüktüklerine emindim. E Ömer Bey sonuçta, nerde o, orda mükemmellik.
Ömer Beye taksiyle döneceğimi bildirip çıktım ve tüm dönüş yolu boyunca Nihanla konuşup ne var ne yoksa anlattım. Sonunda binanın kapısına geldiğimde o kapatmasını gerektiğini söyledi,ki benim de işime gelmişti, eve gidip çılgınlar gibi uyumak istiyordum.
Tam binanın kapısını açarken ismimi duymamla etrafa bakındım. Pahalı oldukları fazlasıyla belli olan siyah gözlükleriyle muhteşem lüks bir arabadan inen bir kadın, bana doğru geliyordu.
"Defne..."
"Buyrun, benim ?" Gözlüklerini çıkarınca yüz siması tanıdık gelen kadın dolu gözleriyle beni inceledi ve sol elini yanağıma koydu.
"Kızım, hiç değişmemişsin..."


Ay bombelere gelin kız bombelereeeee, ekşına doyamıyorum ayolll sjdjsjff Canlarım çok beklettim affedin lütfen ama yazılılarım yeni bitti ve perişan durumdayım, yeni yeni toparlıyorum, ama size bir bekletmeyi telafi etme süprizim olacaaaaak, 2 yeni bölüm geliyooor, hemde artarda !Çarşamba ve Cuma günüüüüüü üsteliiikk :) Umarım affedersiniz bitanelerim, tekrar kusura bakmayın.
Sözlerimi bitirmeden değinmessem olmaz dediğim bir konu var, Altın Kelebek Ödüllerinde Elçin ve Barış kelimenin tam anlamıyla muhteşemlerdi. İkisinin de o heyecanlı ve samimi halleri beni benden aldı, çok dua ettim ödülü alsınlar diye çünkü ciddi anlamda hakediyorlardı, ikisini de tebrik ediyoruuuum, canlarımın ta en dipleri sonuna kadar hak ettileeerrr ! :*
Okuyan herkese kocamaaannn teşekkürler, sizleri çoookkk seviyorum.
-Damla

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin